Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nden farklı zamanlarda çalınan 302 tablodan 60’ı, son dönemde yapılan operasyonlarda ele geçirildi. Bulunan tablolar arasında Hoca Ali Rıza’nın bir eseri de yer alıyor.
TUĞBA ESEN
ztugbaesen@gmail.com
Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nden çalınan eserlerle ilgili iddialar Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından araştırılmaya başlayınca 302 tablonun çalındığı, bunlardan 46’sının yerine sahtelerinin konulduğu anlaşılmıştı. Türkiye sanat piyasasına ucundan kıyısından bulaşmış herkesin mutlaka kulağına çalınmış olan bu kayıp ve çalıntı hikâyeleri, müzenin güvenilir bir envanteri bulunmadığı için yıllarca karanlıkta kaldı. Agos’un zaman zaman uzman görüşlerine de yer vererek sayfalarına taşıdığı bu konu, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın girişimleriyle 7 Kasım’da beş ayrı ilde düzenlenen operasyonla yeniden gündeme geldi. Operasyon sonucunda, aralarında Hoca Ali Rıza’ya ait bir eserin de bulunduğu 17 tablo ele geçirildi. 22 kişi gözaltına alındı, dokuz kişi ise tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Gözaltına alınanlar arasında, müzenin eski çalışanları, koleksiyonerler ve iş adamları bulunuyor.
Kurum onaylı çalıntı tablo satışı
Müzeden çalınan 302 eserin ve son operasyonda ele geçirilen eserlerin hangileri olduğu kesin olarak bilinmiyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği’nin Agos’a yaptığı açıklamaya göre, kayıp eserlerin listesi ve gözaltılara ilişkin detaylar, operasyona zarar verebileceği düşüncesiyle gizli tutuluyor. Gerekirse, 302 eserin tamamı bulunana kadar bu bilgilerin açıklanmayabileceği söyleniyor. Son olarak ele geçirilen 17 eserle birlikte, operasyonlar başladığından beri bulunan eserlerin sayısı 60 oldu. Kayıp eserlerin bir kısmına paha biçilemezken, sadece bu eserlerin, toplamda 50 milyon lira değerinde olduğu tahmin ediliyor.
Milliyet gazetesinde 12 Kasım’da yayımlanan bir habere göre, aralarında müzenin eski güvenlik görevlisinin de bulunduğu bir grup, tabloları organize bir şekilde müzeden çıkararak, buldukları müşterilere sattılar; durumun anlaşılmaması için de, kurdukları atölyede, çaldıkları eserlerin bazılarının kopyalarını yaptırıp yerlerine yerleştirdiler. Bu yolla, müzede, değeri 250 milyon doları bulan bir vurgun yapıldığı ifade ediliyor.
Zaman zaman müzayede evleri tarafından satışa çıkarılan ve defalarca el değiştiren eserlerin kimse fark etmeden nasıl satıldığı ise merak konusu. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na göre, müzayedelerde satışa sunulan tüm eşyaların, Topkapı Sarayı Müzesi, Türk İslam Eserleri Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzesi, Askeri Müze, Yıldız Sarayı Müzesi ve Ayasofya Müzesi uzmanlarınca kontrol edilip onaylanması gerekiyor. Yani çalıntı eserler satışa sunulurken, bu kurumların onayından geçmiş.
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, iyi niyetli koleksiyonerlerin de, sürekli olarak el değiştiren bu eserlerden herhangi birini almış olabileceğini söyledi ve elindeki eserlerin çalıntı olduğundan şüphelenen kişilere, yetkili mercilere başvurmaları için çağrıda bulundu. Çelik, ayrıca, bundan sonra benzer durumların yaşanmaması için çeşitli önlemlerin alınacağını, örneğin her bir tabloya çip takılarak, eser temizlik için dahi yerinden oynatılsa takibinin yapılacağını belirtti.
“Müzenin envanteri yok”
Resim ve Heykel Müzesi’nden çalınan 302 eserle ilgili olarak yürütülen operasyonu ve son gelişmeleri, yaklaşık 50 yıldır sanat piyasasında çalışan ve 1975 yılında İstanbul’un en köklü galerilerinden bir olan Galeri Baraz’ın kurucusu olan Yahşi Baraz’la konuştuk. Tüm dünyada değerli eşyaların ve sanat eserlerinin kimi zaman çalındığını, sık sık da kopyalandığını söyleyen Baraz, Türkiye’de yaşanan bu durumun kendisini şaşırtmadığını söylüyor: “Yıllardır, Türkiye’deki müzelerin sağlıklı bir envanteri bulunmuyordu. Bu yüzden kayıp ve çalıntı olayları oldu. Müzelerdeki sanat eserleri fotoğraflanıp kayda geçirilmemişti; dolayısıyla takibi yapılamadı.” Baraz, operasyona ilişkin olarak ise, “Kültür ve Turizm Bakanlığı bu sürece zarar vermemek için bilgileri ve isimleri açıklamıyor olabilir. Bu eserlerin izlendiğini öğrenen kişiler çeşitli önlemler alabilir, onları saklayabilirler” diyor.
Bu tür vakalar Türkiye’ye mahsus değil; Avrupa’nın önemli müzeleri de zaman zaman çalıntı haberleriyle sarsılabiliyor. Baraz, böyle durumlarda 24 saat içinde kayıp eserin fotoğrafının yayımlandığını; Interpol’e haber verildiğini; antikacılar, galericiler ve sanat tacirleriyle iletişime geçildiğini ve bu kişilerden, eserin satış için kendilerine getirilmesi durumunda ona derhal el koymalarının istendiğini anlatıyor.
Yahşi Baraz’a göre Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nde meydana gelen bu olaylarda müze çalışanlarının da sorumluluğu var. Baraz, “Devlet müzelerinin sanat alanında eğitimli çalışanları yok. Bu kurumlarda, eserleri değerlendirebilecek ve tanıyacak bilinçte insanların çalışması gerek. Memurundan güvenlik görevlisine kadar, bir müzede çalışan herkes eserlere ve sanatsal birikime sahip çıkmalı” diyor ve koleksiyonerlerin de, kendilerine sahte veya çalıntı bir eser sunulduğunu fark edebilmeleri için, profesyonel ve sorumluluk sahibi sanat danışmanlarıyla çalışmaları gerektiğini belirtiyor.
Bu kayıp ve çalıntı eserlerin piyasada nasıl el değiştirdiklerini sorduğumuzda ise, eserlerin kayıtları bulunmadığı için kolaylıkla satıldıklarını söylüyor. “belki 20 yıl sonra, bugünün çağdaş sanat eserlerinin de sahteleri ortaya çıkacak” diyen Baraz, bazı çağdaş sanat eserlerinin taklidinin üretilmesinin, bir Hoca Ali Rıza tablosunun kopyalanmasından daha kolay olduğunu ve bazı özel koleksiyonlara, bu sahte eserlerin çoktan girmiş olabileceğini, bunların yıllar sonra müzayede evleri ve galeriler tarafından tespit edileceğini söylüyor. Baraz, bu tür olayların önüne geçilebilmesi için, sanatçıların, sanat tarihçilerinin, eleştirmenlerin, galericilerin ve müzecilerin eserleri arşivleme, fotoğraflama ve kataloglama konusunda titiz davranmaları gerektiğini ifade ediyor.