‘Bir Annenin Doğuşu’, kadınların doğal ve son derece olağan tepkilerinin anormalleştirildiği ve baskılandığı, isyan bayrağını açmasın diye anneliğinin kutsandığı, fedakârlık yapmanın onandığı bir toplumda yanlış giden bir şeyler olduğunu düşünen bütün kadın ve erkeklerin okuyup üzerine tartışabilecekleri bir eser.
EZGİ BERK
Bebek bekleyen kadınlar, piyasada çok sayıda bebek bakımı üzerine kitap bulabilir. Peki, ya kadını anneliğin zihin yapısına hazırlayan, bebek bakımı öğretmek dışında yeni duruma alışmak için ruhunu besleyen kitaplar? Ataerkil sistemin sanki bütün değişim fizikselmiş gibi göstererek bir yanılsamanın içine itmek istediği kadınlar, çıkış yolunu nerelerde bulabilir?
Annenin iç dünyası
‘Bir Annenin Doğuşu’, psikiyatrist, pediyatrist ve çocuk psikoloğu ile bir de gazetecinin yazdığı, üç yazarlı bir kitap. Dili anlaşılır, çevirisi duru. Bol bol annelerle ve bir miktar da babalarla görüşmeler yapıldığından sık sık deneyimlere yer veriyor; yer yer kahkahadan kırıp geçiriyor. Kitap, ‘Annelik Zihin Yapısı’ ile başlıyor, doğrudan konunun orta yerinden dalış yapıyor soruna. Üstelik sesli düşünür gibi anlatıyor meramını ‘Annelik Ve Geniş Anlamda Toplum’ başlığı altında: “Son 30 yılda, kadın hareketinin anneliğin iç dünyasını anlama konusunda öncülük etmesi beklenirdi. Cinsiyetler arası eşitsizliklerle mücadele konusunda merkezî öneme sahip konular olan, kadınların üreme ve işyerindeki haklarını tanıyan baskın güç, kadın hareketiydi. Fakat stratejik nedenlerden ötürü hareket, dikkatini sorunlu bir alan olan çocuk yetiştirme konusundan çok, eşitlik ihtiyacının çok net ve zorlayıcı olduğu alanlar olan, çalışma hayatı, spor, siyaset gibi alanlara yöneltti. Annenin iç dünyasını keşfetmeye çalışırken, beni sadece bu sessizlik değil, bu deneyimlerin ne kadar nadiren bu süreçten geçen anneler tarafından anlatıldığı şaşırttı.”
Girişin ardından birinci bölümde ‘Yeni Kimliğinize Hazırlık’ başlığı, örnekler üzerinden bebekleriyle annelerin nasıl ilişkiler kurduğunu, bunun kendi anneleri ve bebeklikleri ile nasıl yakından ilgili olduğundan bahsediyor. İkinci bölümde, ‘Bir Anne Doğuyor’ başlığı altında, anne olan kadının hissettiği güçlü duyguların ayrıntılarını öğreniyoruz. Konuşarak hem kendine kendisini anlatma hem de karşısındakiyle yeni durumunu paylaşmanın önemi vurgulanıyor. Son bölümdeyse tökezleyen, zihinsel, duygusal ve fiziksel değişimlerden geçen kadının ‘yeni hayatına’ uyum sağlama süreci irdeleniyor. İş yaşamına dönüş ve babaların rolleri de kısaca bu bölümde ele alınıyor.
İsyan bayrağını açmasın diye…
‘Bir Annenin Doğuşu’, kadınların doğal ve son derece olağan tepkilerinin anormalleştirildiği ve baskılandığı, isyan bayrağını açmasın diye anneliğinin kutsandığı, fedakârlık yapmanın onandığı bir toplumda yanlış giden bir şeyler olduğunu düşünen bütün kadın ve erkeklerin okuyup üzerine tartışabilecekleri bir eser. Umarım ki böyle kitapların sayısı artar; kadınlar, yaşadıkları zihinsel ve duygusal değişimleri anlamaya, alışmaya çalışırken bir yandan da toplumun geniş kesiminin cinsiyetçi baskısıyla uğraşmak zorunda kalmaz.