Esra Gedik, 12 Eylül darbesinin 34. yılında, darbe dönemini anlatma iddiasıyla yola çıkmış üç dizinin, 'Çemberimde Gül Oya', 'Hatırla Sevgili' ve 'Bu Kalp Seni Unutur Mu?'nun ahvalini yazdı.
ESRA GEDİK
Türkiye dizilerinde 12 Eylül denildiğinde ilk akla gelen, darbenin nedenlerinden ve sonuçlarından önce, cezaevlerindeki işkence sahneleri olmuştur. Ancak bu sahneler genellikle işkencenin nedeni ve yarattığı mağduriyeti yansıtmak yerine insanların burunlarımızı sızlatmak için kullanılmıştır. Bu dizilerin hemen hepsinde darbe hikâyenin önemli temalarından biridir. Ancak bu şiddet sahneleri,12 Eylül darbesini ve öncesindeki öğrenci hareketlerini bilmeyen birçok genç için pek anlam ifade etmez. Çünkü gençler ‘Testere’, ‘Teksas Katliamı’ vb. filmlerde bu sahnelerin daha şiddet içerenini, daha acı verenini görmüş ve bir noktadan sonra artık ‘acı çekeni görmek’ manasızlaşmıştır.
Öte yandan , devrimci kahramanların ve ülkücülerin içinde oldukları mücadeleyi seçme nedenleri üzerinde genellikle durulmaz. Dizilerde en kabasından klişelerle bir devrimci / ülkücü tiplemesi yaratılmış ve popüler Türkiye dizisinin bildik kalıpları bu kez onların etrafında kurgulanmıştır.
Velhasıl 12 Eylül dizileri siyasi temadan daha çok melodrama daha yakındır Türkiye’de. Dönemi sorgulamakta yetersiz kaldıkları için siyasi bir konuya sahip oldukları söylenemez. Bu hikâyeler bir mücadele azmini ve inancını değil, çaresizliği ve dramı 12 Eylül arka fonunda anlatırlar. Aslında o fon kaldırılıp yerine başka bir fon konsa, Adile Naşit ve Münir Özkul’lu aile dramları gibi bir dram kalmaktadır geriye: Fakir ama mutluluğun kaynağını elindekiyle yetinmekte bulan insanlar. Seyircinin muhalefet duygusunu, toplumdaki muhalif dinamikleri hatırlatacak ve harekete geçirebilecek, mücadeleye çağıran ve eleştirdiği şeyin değişmesi, değiştirilmesi gerektiğini ve değişebileceğini söyleyen diziler değildir bunlar. Olmalılar mı? Bu da başka bir yazının konusu olsun.
Dikkatimizi çeken üç önemli diziden bahsedelim: ‘Çemberimde Gül Oya’, ‘Hatırla Sevgili’ ve siyasi eleştiriye bu ikisinden yakın olduğunu düşündüğüm ‘Bu Kalp Seni Unutur mu?’.
Çemberimde Gül Oya: Hikâye anlatmak mı, slogan atmak mı?
Çağan Irmak’ın 40 bölümlük dönem dizisidir. Politik drama diye adlandırabileceğimiz dizi kategorisinde yer almıştır; şu sıralarda dönemi anlatan, politik olmayan ama pek dramatik olan dizilerden farklıdır. Günümüz dizilerinden daha fazla politik gönderme ile 80 darbesi öncesini ve sonrasını anlatmıştır. Yine de Türkiye dizilerine has bir şekilde dram yönü daha ağır basmış ve 12 Eylül birkaç politik gönderme ve işkence sahneleri dışında arkada fon olarak kalmıştır. Yönetmenin en son işi olan ‘Keşanlı Ali Destanı’ dizisi ile fonları değiştirsek dizilerin özleri ve hikâyeleri değişmeyecektir kanımca. Çağan Irmak bir röportajında, “ben hikâye anlattım, olayları kişiler üzerinden inceledim, ötesi “slogan atmak” olacaktı.” diyor. Peki, slogan atsa ne olurdu? Başka bir değişle, döneme ait eleştirileri, dönemin acılarının nedenlerini yüksek sesle söyleseydi de karakterlerin hikâyelerinin satır arasında kalmasaydı daha etkili olmaz mıydı?
Bu dizide de, yaşanılan güçlükleri anlatma adına döneme ait göstergeler bulunmakta tabii. Ama örneğin, dizinin başrollerinden Mehmet niye işkence gördü? Sadece bir kişinin işkence görme sahnesi bize o dönemde neler olduğunu gösterir mi? Ya da neden işkence gördüklerini anlatabilir mi? Zaten en başından dizi, bir annenin kendi geçmişini kızına anlatması üzerinden ilerlediği için de dizinin politik fonu, tarihsellikle bağ kuramadı ve anlatsam roman olur tarzında bir gençlik hikâyesi dinledik- “geçken insanlar bazı şeyler yapıyor işte” tadında.
Hatırla Sevgili: İşte biliyorsunuz!
Hatırla Sevgili duygusal bir aşk öyküsünün arka planında, politik tarihimizden bir bölüm anlatır. 2006 yılında ATV'de yayımlanmaya başlanan Hatırla Sevgili ‘aşk öyküsü’ ve ‘politik yaşam’ olmak üzere iki ana bölüme ayrılabilir. Dizinin politik yaşam bölümü Adnan Menderes'in idam edilmesiyle sonuçlanan yakın tarihi anlatır. Dizide, Adnan Menderes'in idam edilmesini, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam sehpasına çıkmalarını, Mahir Çayan ve arkadaşlarının Kızıldere'de öldürülmeleri yer alır. Özellikle 1 Mayıs 1977'de Taksim Meydanı'ndaki büyük miting, Etap Marmara'dan miting alanına açılan ateş ve büyük bir mitingin faciaya dönüşmesini göstermesi açısından dizi önemlidir. Bu diziyi diğerlerinden ayıran durum ise senaristlerinin tarafsız olma kaygısı gütmelerine rağmen taraf olduklarını dile getirmeleridir, belki bu anlamda televizyon sektörünün izin verdiği ölçüde seyirciye bir sorgulama alanı açmış olabilirler.
Ancak bu dizide de politik yaşamdan daha çok gündeme gelen ve konuşulan, Yasemin ve Ahmet’in aşkı olmuştur. Dizi romantik dozunu yüksek tuttuğu için sevilmiş ve devam edebilmiştir. Her ne kadar politik olaylar geçmişin görüntüleri, sesleri ve gazete manşetleri ile verilse de Deniz Gezmiş’in o dönem bir pop ikonu haline gelmesini engelleyememiştir çünkü dizide olaylar ‘bir takım kötü insanlar bir takım başka insanlara bir sebepten işkence yapması’ şeklinde polisiye hikaye atmosferinde yansıtılmış ve Deniz Gezmiş bu hikayede ikonlaşmıştır. Dizide asıl anlatılmak istenen bir aşk üçgeninin hikayesi olduğu için, fonu oluşturan siyasi gündemde sol görüşlü insanların eylemlerinin arka planları, neden yapıldığı hiç yer almamıştır. Dizi uzak bir geçmişi fon aldığından, izleyici için dizide yaşananlar, anne babasının siyah beyaz gençlik fotoğraflarına bakıp, romantizm ve nostalji yaşaması gibi bir etki bırakmıştır. Belki de bu dizinin politik bölümünün izleyicide bıraktığı etkiyi şu cümle özetler: “İşte biliyorsunuz, 68'de yaşanan olaylar ve sonrasında 80’lere taşınan süreç.”
Bu Kalp Seni Unutur Mu?: Hatırlamak kesintiye uğrarsa
‘Çemberimde Gül Oya’ naif, ‘Hatırla Sevgili’ romantik bir politik drama anlatırken, ‘Bu Kalp Seni Unutur Mu?’, gerçekçi bir şekilde ele almıştır konuyu. Diğer iki dizi bize hikaye anlatırken, ‘Bu Kalp Seni Unutur Mu?’ dizisi geçmişi yansıtarak hatırlatmak istemiştir. Ne kadar başarılı yapabildi ya da ne kadar tarihsel doğrulara bağlı kalabildiler orası tartışılır elbet.
12 Eylül 1980 darbesinden 1 hafta sonrasında başlayan hikâyenin AKP’nin iktidara geldiği 2002’ye kadar geçen dönemi anlatma isteği ile başlamıştır dizi. Ancak 16. Bölümde yayından kaldırılmıştır. ‘Çemberimde Gül Oya’dan farklı olarak, ana karakter Cemile’nin terapi seansları ile geçmişi anlatması en başından dizinin geçmişle hesaplaşma üzerinden gideceğini bize göstermişti. Dizinin yine başka önemli unsurlarından biri de işkence, taciz ve muhtemelen tecavüze uğramış bir kadının kendisi ile hesaplaşmasına yer vermesidir.
‘Bu Kalp Seni Unutur mu?’, film ve dizi sektöründe, 12 Eylül anlatılırken çokça yapıldığı gibi gerçek üstü bir dil kullanarak ele almamıştır geçmişi. Geçmişi hatırlatmaya cüret etmiş bir dille, “devlet gözetimi altında” köpeklere selam vermeye zorlanan mahkûmları ekrana getirerek, televizyonun bir hatırlama mekânı olabileceğini göstermiştir. Dizi bu zamana kadar hiçbir dizinin yap(a)madığı şekilde Diyarbakır Cezaevi’nde yaşananları dönemin aktörlerinin isimlerini de kullanarak ekrana getirmiştir. Özellikle cezaevinde oğlunu ziyarete giden Türkçe bilmeyen annenin Kürtçe konuşmak yasak olduğu için oğlu ile konuşmak adına öğrendiği “Berzan nasıl?” sorusunu sürekli tekrar ederek özlemini, duygularını dile getirdiği sahneler aslında diziden çok önce de bilinen olaylardır. Dizi, hikâyesi içerisinde kurgusal 12 Eylül olaylarına yer vermek yerine, gerçek anlatılara sadık kalmıştır.
‘Bu Kalp Seni Unutur Mu?’ sesi kısılmış bir yakın tarihe geçmiş yaşantılar üzerinden ses vermeye çalışmıştı.Ya, reyting kaygısı, ya da henüz bu tarihe ayna tutulmasına hazır olunmadığı düşüncesinden, yayından kaldırılmasaydı nasıl sonuçlandıracağı hep merak konusu olarak kaldı içimde.
Sonuç olarak bu üç dizi de yakın tarihimizdeki dönemlere odaklandığı için 12 Eylül dizileri olarak adlandıramasak da politik drama olarak ekranda yer almışlardır. En azından bu üç dizide yakın tarihimizi “politik” göndermelerle televizyona yansıtılmasına izin verildiği bir ortamda izleyici ile buluşmuşlardır. Geçen hafta Tayfun Atay’ın da köşesinde yazdığı gibi günümüz politik ve sosyal ortamında ekrana gelen dönem dizileri (Benim Adım Gültepe, 80’ler dizileri gibi) sesi henüz duyulmamış bir geçmişin sesini iyice kısar hale gelmiştir. Son dönemlerde yer alan dönemi anlatan dizilerde sürreal anlatım dili iyice ön plana çıkmış ve konular bağlamından ve tarihselliğinden koparılarak politik dozu sıfırlanıp, dram dozu artılarak verilir olmuşlardır. Hangi dönemi hangi görüşü anlattığını çıkaramadığımız, eğer dikkatimiz iyiyse dizi içerisinde kullanılan aksesuarlardan yorum yapabileceğimiz sözde politik dramaları ekranda görür olduk ve başlıktaki soruya da “hayır” diye cevap verebileceğimiz bir dönemdeyiz sanırım.