Federico Campagna ve Emanuele Campiglio’nun derlediği ‘Ne için Mücadele Ediyoruz: Radikal bir Kolektif Manifesto’ kitabı, adıyla müsemma. Bu kısa yazıda, bahsi geçen mücadeleyi özetleyemem, ancak kitabın önerdiği net ve pratikte olanaklılığı yüksek çözümlere başvurulmasına ön ayak olabilirim.
ONUR KOÇYİĞİT
Uzun bir bekleme sürecinin sonunda, nihayet, Türkiye’de de bir halk ayaklanmasına tanıklık ettik. Basitçe söylersek, Gezi Direnişi bu ülkenin en büyük halk ayaklanmalarından biri olarak –belki de en büyüğü olarak– tarihimizin ve dünya tarihinin bir yerinde konumlanmayı başardı. Mücadele etmenin ve kazanmak için sokakta olmanın dayanılmaz çekiciliği, insanları, alanlara ve sonra teorinin içinden çıkılmaz dünyasına itti, çekti. İkincisi için iddialı konuşamasak da birincisinin varlığından kesinlikle eminiz.
Bilinen evrende yaşayan insanların var oldukları alana karşı günaşırı artan duyarlılık ve bunun beraberinde getirdiği sorumluluk duygusu, mücadelenin ve bağlı olarak yöntemlerinin teoride ve pratikte tartışılmasını da olanaklı hale getirdi.
Radikal bir manifesto
Federico Campagna ve Emanuele Campiglio’nun derlediği ‘Ne için Mücadele Ediyoruz: Radikal bir Kolektif Manifesto’ kitabı, adıyla müsemma. Bu kısa yazıda, bahsi geçen mücadeleyi özetleyemem, ancak kitabın önerdiği net ve pratikte olanaklılığı yüksek çözümlere başvurulmasına ön ayak olabilirim.
Çalışma koşullarının borç ekonomileri yarattığı, gentrifikasyonu (soylulaştırma) her hücremizde hissettiğimiz ve yaşam alanlarının işgaline tanık olduğumuz bu günlerde, mücadele ve direniş her zamanki anlamından daha kuvvetli algılanmalıdır. Christian Marazzi’nin kitaba yazdığı ‘Sonunda Vaat Edilmiş Toprakların Olmadığı Çıkış Yolu’ başlıklı önsözü, aslında hiç unutmamamız ve çözene kadar her yolu denememiz gereken bir meseleyi hatırlatıyor – çalışma ve dolayısıyla yaşam(a) koşullarının berbatlığı ve giderek daha da berbatlaşacak olması.
“Mesele özellikle liberalizm sonrası hayatın ekonomik örgütlenmesi olunca, ‘alternatif ekonomi’ üzerinden düşünmeye alışık değilim. [...] Neoliberal finansal kapitalizmin geldiği nokta düşünüldüğünde demokrasi, özgürlük için ve toplumsal işgücünün sömürülmesine karşı ortaya çıkan son zamanlardaki mücadele dalgaları [buna direniş, ‘occupy’ vb. de ekleyelim. –OK.], daha şimdiden kendi içinde alternatif hayat biçimlerine delalet ediyor. Bu dalgalar, bir yandan neoliberal kapitalizmden muhtemel çıkış yollarına işaret ederken, diğer yandan sanki sonsuz bir dönüşüm olayı, sonu olmayan bir süreç, sonunda vaat edilmiş toprakların olmadığı çıkış yolu gibi, tuhaf bir eysemsellikle belirgin, ‘hemen burada ve şimdi’ hareketleridir.”
Mücadele taktikleri, toplumsal tahayyülün yenilenmesi, kamunun tekrar biçimlendirilmesi ve kültürel çeşitlilik de kitabın önemli bölümleri arasında yer alıyor. Makalelerin yazarları, bazı kitapları Türkçe’ye çevrilmiş olan Toscano, Wainwright, Holloway, Berardi Bifo gibi önemli akademisyenlerden oluşuyor. Mücadele teori ve pratiğinin değiştiği bu çağda, gündeş önerilere de ihtiyacımız olabilir; bu perspektiften bakınca önümüzde gerçekten mühim bir kitap duruyor.