İlk aşk senfonisi

Bu ay Günışığı Kitaplığı, Angela Nanetti’nin yazdığı, mevsime çok uygun bir roman yayımladı: ‘Mistral’.

BÜRKEM CEVHER

Bu ay Günışığı Kitaplığı, Angela Nanetti’nin yazdığı, mevsime çok uygun bir roman yayımladı: ‘Mistral’.  Tam bir ada romanı olan kitabın kahramanı Mistral’in doğduğu gece, ailesinin yaşadığı ada sert bir rüzgârla sarsılıyordur. Ancak Mistral öyle çok ağlar ki sesi rüzgârın sesini dahi bastırır. Bu nedenle de babası doğan oğluna bu rüzgârın adını verir. Mistral de ismiyle müsemma bir genç olur, öfkesi kabardığında ateş kesen, yatışana kadar da öfkesini tüm hücreleriyle hisseden bir genç…

Denizle, küçük kalesiyle, deniz feneri ve uçurumlarıyla küçük bir adadır bu ama Mistral o adanın kralıdır. “Yalnız kral olmaz. İnsanın kendini kral hissedebilmesi için emrinde birileri, hiç değilse biri olmalıdır.” Kardeşi Matias ve köyden arkadaşı Ignazia onun krallığını çoktan tanımışlardır.

Bir gün bir tekne demirler…

Sekiz yaşının yazında adanın açıklarına bir tekne demirler. Mistral o kadar güzel bir başka tekne daha görmemiştir. Bu teknede yaşayan Cloe ve ailesinin hayatlarında her şey müzikle ilgilidir. Teknenin adı Stradivarius, Cloe’nin ağabeyinin adı Beethoven’a ithafen Ludwig’dir. Tüm bunlar çok yenidir Mistral için;

Beethoven’ın kim olduğunu bile bilmemektedir.

Klasik müziği ilk kez dinlediğinde köy bandosu ile kıyaslar: “Bu müzik insanın içine dolmuyordu, daha çok onu dışarılara, çok başka yerlere sürüklüyordu. Buraya olduğu kadar uzağa da. Müzik durduğunda kalbinin dört nala koşması da yavaşlar. Mistral bir an için kendini kör olmuş ve içi boşalmış hisseder.”

Denize çırılçıplak giren ve onu dudaklarından öpen Cloe’ye âşık olur, çünkü Cloe beraberinde yenilikler getirmiştir. Köyde kimse onun gibi değildir, Mistral onun yanında nasıl davranacağını bilemez. Babaannesinden bile utanır Cloe’nin yanında. Oysa Cloe, Mistral’in babaannesini unutmayacağı gibi onu o kadar sever ki dört yıl sonra adaya geri döndüğünde biraz da babaanne için döndüğünü hissederiz.

Cloe ada açıklarında sadece birkaç gün kalır ama ikisi de birbirini unutmaz. Dört yıl sonra Cloe’nin zorlaması ile yine gelir Zinnerman Ailesi adaya. İkisi de çocuk değillerdir artık. Ama hâlâ sevgilidirler. Yine üç dört gün kalır Cloe ada açıklarında. Ayrılmak ikisi için de çok zor olsa da Cloe renkli bir hayat yaşamaktadır. Cenevre’de konservatuara gitmekte, binicilik dersleri almakta ve dünyayı dolaşmaktadır. Bu dünya Mistral için o kadar farklıdır ki, ona rüya gibi gelir. Biraz da Cloe’nin bu farklı yaşamının halesiyle Cloe daha da çekici gelmektedir Mistral’e. Kısa bir süre içinde Cloe mektup yazmayı bırakır. Mistral kendini aldatılmış hisseder ve onu unutmaya çalışır. Adada her zaman yanı başındaki Ignazia ile beraberdir. Ignazia o yörenin insanıdır, güzeldir, Mistral’e aşıktır. Ama Cloe gibi gizemli değildir, onun ne yapacağını tahmin etmek kolaydır. O yüzden de Mistral Ignazia ile birlikteyken heyecan duymaz. Yine de Cloe son bir kez adaya gelip Mistral’in kalbini kırdığında Mistral’in yanında sadece Ignazia olacaktır.

Bu kitapta ada ve tekne yaşamı üzerine ayrıntıların yanı sıra, gençlik aşklarını, gençlerin birden kabaran sinirleri ve yeniliklere duydukları heyecanı çok güzel yazmış Nanetti. Adayı bir betimlemesi var ki eminim bir çok okur gözünde rahatlıkla canlandıracaktır adanın şeklini, konumunu, martılarını ve rüzgârlarını. Genç okuyucular, hele ki ilk aşklarını yaşayan genç okurlar çok sevecekler kitabı.

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ