Malala Yusufzay Nobel Barış Ödülü’ne aday olan en genç insan. Sadece 16 yaşındaki Pakistanlı bu genç kızın hikâyesini kitabının ismi çok güzel özetliyor.
BÜRKEM CEVHER
Malala Yusufzay Nobel Barış Ödülü’ne aday olan en genç insan. Sadece 16 yaşındaki Pakistanlı bu genç kızın hikâyesini kitabının ismi çok güzel özetliyor: ‘Ben Malala: Eğitim Hakkını Savunduğu için Taliban Tarafından Vurulan Kız’. Malala’nın tek bir amacı var hayatta; eğitimine devam etmek, sonra da politikaya atılmak. Belki şartlar farklı olsa bazı sabahlar okula gitmemek için annesine hasta olduğunu söyleyecek, o günü evinde çok sevdiği Alacakaranlık serisinden bir kitabı okuyarak geçirecek.
Aktivist babasından daha çok tanınıyor
11 Eylül sonrası Taliban militanlarının peşine düşen ABD, Afganistan ve Pakistan’da Taliban’ın daha da güçleneceğini tahmin ediyor muydu, bilinmez. Ancak o bölgede hayat 11 Eylül’den sonra gittikçe kötüleşti ve şimdi herkes için yaşanması zor olan bu ülkeler kadınlar için tam bir cehennem oldu. Kadınların önce başlarını örtmeleri buyuruldu, sonra okullarda kızları sadece kadın öğretmenlerin okutması, kadın hastalara kadın doktorların bakması. Son olarak da kız çocukların okula gitmesi yasaklandı. Kadınları sosyal hayattan koparmak değildi bunun adı, kadınları ölüme terk etmek istiyorlardı. 13-14 yaşlarında bir kız çocuğu buradaki çelişkiyi gördü ve babasıyla birlikte eğitimin önemi üzerine konuşmalar yapmaya başladı. Zamanla birçok basın kuruluşunun da ilgisini çekmeye başladı Malala ve babasından bile çok tanınan bir aktivist oldu.
Elbette Taliban’ın buna izin vermesi beklenemezdi. Malala, Ekim 2012’de okul dönüşünde okul servisini durduran Taliban militanlarınca vuruldu. Onun ortadan kalkmasıyla kadınların sesinin daha az duyulacağını sandılar belli ki. Oysa daha da güçlendi o ses. O saldırıdan sonra bazı hasarlar kaldı Malala’nın kulağında ve gülümsemesinde. Babası “Onun gülümsemesini çaldılar” dedi, arkadaşı ise “Bu onun fedakârlığının güzelliği oldu”.
Bazı kızlar babalarıyla büyürler, bazıları babalarına rağmen. Malala ise tam babasının kızı. Ziyaüddin Yusufzay, tüm insanların eğitim hakkını savunan, kendisi de okul işleten güçlü ve cesur bir adam. Sözünü sakınmadan eğitimin kız-erkek bütün çocukların hakkı olduğunu, bu hakkı engellemenin de insan hakları ihlali olduğunu savunuyor ve Pakistan’ın çeşitli yerlerinde Taliban’ı eleştiren konuşmalar yapıyordu. Malala bu konuşmaların çoğunda babasını yalnız bırakmıyordu. Baba-kız eğitim hakkı için cansiperane bir şekilde çalışırlarken, belki de akıllarında okuma-yazma bilmeyen, ancak pratik zekası ile herkesin akıl danıştığı Malala’nın annesi vardı örnek olarak. Zaten kitabın arka kapağında yer alan fotoğraf tüm kitabı özetliyor. Babasına hayran, onun onayını isteyen bir kız çocuğu ve kızıyla gurur duyan bir baba.
Babasının da arkadaşı olan BBC muhabiri Abdül Hay Kakar’ın önerisiyle Taliban gölgesindeki yaşamını anlattığı bir blog yayınladı Malala. Ancak gerçek adını kullanmasının tehlikeli olduğunu düşünüp Gül Makai adıyla yazdı yazılarını. Zamanla dünyanın her yerinde Gül Makai’nin adı duyulmaya başladı. Bu arada New York Times’da da yine Malala ve ailesinin yer aldığı ‘Svat Vadisi’nde Ders Bitti’ isimli belgeselde kızların okula gitmesinin yasaklanmasından duyduğu üzüntü ve endişeleri hiç korkmadan dile getirdi. “Taliban bize engel olana kadar eğitimin ne kadar önemli olduğunu anlayamamıştık.”
‘Ben, Malala’ iki açıdan çok önemli bir kitap. Birincisi; Malala’nın hikâyesinin arka planında Pakistan tarihini ve Taliban’ı Pakistan’da güçlü kılan nedenleri anlatıyor, detaylarla boğmadan yeterli bir bilgi veriyor kitap. Ancak Malala ve ailesinin artık İngiltere’de yaşaması nedeniyle olsa gerek, İngiltere’nin Pakistan’daki iç karışıklıklara etkisine neredeyse hiç değinilmemiş. ABD en çok eleştirilen ülke kitapta. İkincisi ise güçlü bir kız çocuğunun hikâyesi, neredeyse polisiye tadında anlatılıyor. Sadece kendisinin değil dünya üzerindeki tüm kız çocuklarının eğitim almasını isteyen bir kızın ülkesinde ve dünyada tanınması ve bu nedenle suikasta uğrayıp yeni bir hayata başlayışını okuyoruz.
Kız çocuğundan kahraman yaratmak
İnsanlar kötülüklerine her zaman bahane bulurlar. Nedense amaçlar ne kadar ‘ulvi’ ise vahşet de o oranda artıyor. Oysa ki temelde sadece kötülük var. Kestikleri kafalarla sokakta yürümek, 15 yaşındaki kız çocuklarını öldürmeye çalışmak gibi; sadece kötülük. Bu kitabı okurken ister istemez küçük bir kız çocuğundan kahraman yaratan şartlara lanet ediyor bir yandan da bu kız çocuğunun cesaretine hayran oluyorsunuz. ‘Ben, Malala’ ilham verici olduğu kadar güzel de yazılmış bir kitap. Bir gün okula gitmek için evinden çıkan ve bir daha evine dönemeyen genç bir kızın hikâyesi.