Anuş Teyze’nin yokluğu ve yüzleşme

Keşan’da bulunan mahallemizde bembeyaz saçlarıyla Anuş Teyze yaşardı. Anneme zaman zaman yemek ve hoşaf getirirdi. Ama derin bir korkusu vardı. Aile bireylerinden birini bile üç, dört saat göremese panikler, sağa sola bakınır ve ağlamaya başlardı. Yıllar sonra gelininden hikâyesini dinledim. Anuş Teyze katliam sırasında bütün ailesini kaybetmiş sadece bir kardeşi ve kendisi sağ kalmış.

 

ÜMİT MANAY
umitmanay26@gmail.com

Ben küçük bir çocukken, Edirne, Keşan’da bulunan mahallemizde bembeyaz saçlarıyla Anuş Teyze  yaşardı. Anneme zaman zaman yemek ve hoşaf getirirdi. Ama derin bir korkusu vardı. Aile bireylerinden birini bile üç, dört saat göremese panikler, sağa sola bakınır ve ağlamaya başlardı. Yıllar sonra gelininden hikâyesini dinledim. Anuş Teyze katliam sırasında bütün ailesini kaybetmiş sadece bir kardeşi ve kendisi sağ kalmış. Onları da başka bir aile büyütmüş. O günden beri ne zaman bir yakınını uzun süre göremese deliye dönermiş.

Ekşi erik ağaçları

Kafam çok karışmıştı. Birkaç yıl önce Anuş Teyze öldü. O güzelim Ermeni yapısını hunharca yıkıp bütün hatıraları da o büyük pencerelerden söküp almışlardı. Ev yerini harabe görünce benim bile içim titredi. Öyle viraneydi ki! O virane parçalarının içinde can çekişen hatıraları görmek boğazıma bir şeyler oturtuyordu. Yerine iğrenç renksiz dışarısı makyajlı bir apartman diktiler. Oysa Anuş Teyze’nin evinin bahçesinde ayva ve ekşi erik ağaçları vardı. Hep inkâr ettik, yok saydık, tükettik ya da başkalaştırmaya çalıştık olmayınca da imha etmeye kalktık. Bu politikalar üzerimizde çürüdü ve leşleşti.

Bütün yalan, eğitim sisteminden başlarken, lise yıllarında İnkılap Tarihi dersimizde Dersim Katliamı, ‘Tunceli İsyanı’ diye okutulurken nedense hiçbir öldürülen insanın fotoğrafı yer almıyordu ve bunun adına savaş diyorlardı. Bu bir savaş olamazdı çünkü adil değildi!

Elinde kolunda doğru düzgün levazımat olmayan bir halkın üzerine bomba yağdırmak ancak faşist ve kafatasçı bir beynin getirileri olabilirdi. Ufak çaplı bir araştırma beni korkunç gerçeklerle yüzleştirdi. Şu an üstünde oturduğumuz topraklar onlarındı. Ve ben de dâhil olmak üzere hepimiz kendimize Türk diyorduk. Anlayacağınız safkan topraklardan melez çocuklar peydahlandı. Tıpkı çok sonraları benim kökenimin Arnavut olduğunu öğrenmem gibi… Bir zamanlar bize de ‘Rumeli Türküsünüz’ diye yutturuyorlardı. (artık yemiyorum)

1915, içimizde kocaman derin bir nar kesiği dürttükçe kanıyor. İyileşmesi zor… Ama iyi insanların olması adalet ve barış için çabalaması bu zorluğu bir nebze de olsa törpülüyor.

 

Kategoriler

Derkenar