Almanya edebiyatının en prestijli ödüllerinden Georg Büchner’in sahiplerinden yazar Wilhelm Genazino’nun ‘Mutsuzluk Zamanlarında Mutluluk’ adlı romanı Ayrıntı Yayınları aracılığıyla okurla buluştu
ZEYNEP EKİM ELBAŞI
Almanya edebiyatının en prestijli ödüllerinden Georg Büchner’in sahiplerinden yazar Wilhelm Genazino’nun ‘Mutsuzluk Zamanlarında Mutluluk’ adlı romanı Ayrıntı Yayınları aracılığıyla okurla buluştu. Zehra Aksu Yılmazer tarafından çevrilen yazarın Türkçedeki bu ilk kitabı, Çağdaş Alman Edebiyatı Dizisi, ‘Adımlar’ projesi çerçevesinde yayımlandı.
Olmak istemediği insan olma halleri
Genazino’nun hikâyesinin merkezinde doktorasını yapmış bir felsefeci olan fakat uzun yıllardır bir çamaşır yıkama şirketinin yöneticisi olarak çalışan, kendi yaşamına yabancılaşmış bir karakter olan Gerhard Warlich yer alıyor. Okuldan yeni mezun olduğunda ne üniversitede ne de üniversite dışında eğtim düzeyine uygun bir iş bulabilen Warlich, hayatını idame ettirmek için para kazanması gerektiğinden ne iş yapacağını umursamadan bu şirkette çalışmaya şoför olarak başlamış. Zaman hızla akıp giderken, Warlich, gün geçtikçe olmak istemediği insan olmanın hezeyanını yaşamaya başlamış.
Mahatma Gandhi, mutluluğun düşündüğünüz, söylediğiniz ve yaptığınız şeyler uyumlu olduğunda ortaya çıkığını söyler. İşte bu kitapta düşündükleriyle yaptıkları çelişten bir adamın mutlak olmayan mutsuzluğuna tanık oluyoruz. Mutsuzluk mutlak değil, zira mutluluk ara sıra da olsa kendini gösteriyor. Warlich’in en büyük zevki insanları gözlemlemek, bilmediği olayları tahmin etmek ve başka gerçeklikler kurgulamak. Kim bilir, belki de bu kurgular onu kendi gerçekliğinden uzaklaştırdığı için bundan büyük coşku duyuyor. Warlich için mutsuzluğuna harmanladığı bu küçük mutluluklar ‘umut’ denen şeyin ta kendisi.
Melankolinin ve kafa karışıklığının tavan yaptığı nokta ise uzun zamandır birlikte yaşadığı sevgilisinin evlenip çocuk sahibi olmak istemesi. Hayatı sorgulama faslı asıl burada başlıyor. Yaşantısından memnun olmayan biri olarak üstüne bir de başka bir hayatın sorumluluğunu almak istemiyor. Evlilik de, çocuk yetiştirmek de ona göre değil...
‘Yatıştırma okulu’
Gerhard Warlich’in en büyük hayali ise bir ‘yatıştırma okulu’ açmak. Kendisi bu okulu “bir sürü insanın öğrenmek istediğini nihayet öğreten bir akşam okulu” olarak tanımlıyor. Okulda mutluluğa, hayata yaklaşım konusunda dersler vermek istiyor.
Yaşadığı hayatı yeterli bulmayan şüphesiz sayılamayacak çok kişi vardır. Çalışmak istemediği işlerden çalışan, yaşamak istemedikleri şehirlerde yaşayan... Hayatını değiştirmeye çalışan, fakat nasıl yapacağını bilemeyen... Bilse bile buna cesaret edemeyen, düzenini bozmaktan korkan, işlerin sarpa sarmasından endişe eden... İşte bu kitap özellikle, modern çağların büyük şehirlerinde yaşayan mutluluk arayışındaki pek çok insanın hislerine tercüman olabilir.