Şeffaflık Derneği (ŞD), 2008’de bir avuç gönüllünün çabalarıyla küresel olarak yolsuzlukla mücadele eden ve 100’den fazla ülkede çalışmalarını sürdüren Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün (Transparency International/TI) Türkiye temsilciliği olarak kurulmuştu. Derneğin Yönetim Kurulu Başkanı Emine Oya Özarslan’la bu yolsuzluk operasyonları, hakkındaki tezleri ve bu konuda sivil topluma düşen rolleri konuştuk.
EMRE ERTANİ
emreertani@agos.com.tr
Türkiye, 17 Aralık’tan bu yana yolsuzluk operasyonu ve sonuçlarının yarattığı bir gündemin içerisinde. Herkesin eleştirdiği ama yapıcı mekanizma üzerine çok az insanın kafa yorduğu bu mesele üzerine çalışan Şeffaflık Derneği (ŞD), 2008’de bir avuç gönüllünün çabalarıyla küresel olarak yolsuzlukla mücadele eden ve 100’den fazla ülkede çalışmalarını sürdüren Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün (Transparency International/TI) Türkiye temsilciliği olarak kurulmuştu. Derneğin Yönetim Kurulu Başkanı Emine Oya Özarslan’la bu yolsuzluk operasyonları, hakkındaki tezleri ve bu konuda sivil topluma düşen rolleri konuştuk.
-
Şeffaflık Derneği olarak amacınız nedir?
Şeffaflık, hesap verebilirlik, denetim gibi demokrasinin olmazsa olmazı kavramların yerleştirilmesi ve yolsuzluklardan arınmış temiz bir toplumda yaşamak gibi bu ülkede biraz naif duran amaçlarımız var. Daha çok farkındalık çalışmaları yapıyoruz, paneller, çalıştaylar düzenliyoruz, dergimiz ve radyo programımız var. Çeşitli konulara şeffaflık perspektifi ile bakıp gerçek bir ihtiyaç olduğunu göstermeye çalışıyoruz.
‘Yolsuzluk Algı Endeksi’ndeki yerimiz, 2013 itibariyle 177 ülke arasında 50 puanla 53. Sırada. Bu endekste, Türkiye yıllardır, ortanın altındaki zayıf notlar alma şeklindeki pozisyonunu koruyor. |
-
Uluslararası Şeffaflık Örgütü (TI), şeffaflık ve yolsuzluk algısına yönelik sıralamalar yapıyor. Türkiye’nin bu sıralamalardaki yeri nedir?
‘Yolsuzluk Algı Endeksi’ndeki yerimiz, 2013 itibariyle 177 ülke arasında 50 puanla 53. Sırada. Türkiye bu endekste genelde 40 ila 50 arasındaki bir bantta gidip geliyor ama genel olarak ortanın altındaki zayıf notlar alma şeklindeki pozisyonunu koruyor. Türkiye endeksle ilgili bir nebze ilerlemeyi özellikle ‘AB Uyum Politikaları’ çerçevesinde belli reformları yaptığı ve Başbakanlık Etik Kurulu’nun kurulması, Bilgi Edinme Kanunu’nun çıkarılması gibi temel altyapıya ilişkin gelişmeleri gerçekleştirdiği dönemde yapmıştı. Son yıllarda uygulamada yolsuzluğun önüne geçildiğini ve şeffaflığı sağlayacak gerekli mekanizmaların işletildiğini söylemek güç. Aslında medyanın gayet kapalı olduğu ve herhangi bir yolsuzluk haberinin yapılamadığı özellikle şu son 5 yıllık dönem, ne kadar yolsuzluk yapıldığına ilişkin yeterli bulguya ulaşılmasını da önleyici bir işlev gördü. TI’ın algıya ilişkin bu çalışmasının yanında, bir de deneyime dayalı başka bir çalışması var: ‘Küresel Yolsuzluk Barometresi’. Barometre’ye göre, kişilere sorular sorularak yapılan anketle, son 12 ay içinde 8 tane temel kamu hizmeti veren kurumdan hizmet alırken, rüşvet verip vermedikleri soruluyor ve Türkiye’deki bu oran yüzde 21 civarında! Yani her 5 kişiden 1’i rüşvet veriyor. Bu, gerçekten çok büyük bir rakam. AB ülkelerinde bu oran yüzde 3’ler civarındadır ve gerçekte aslında bizim nasıl bir sistemde yaşadığımızı göstermesi açısından da çok çarpıcıdır.
-
Türkiye’deki gibi yolsuzluk skandalları ortaya çıktıktan sonra, o ülkenin şeffaflık düzeyi hangi yöne doğru gidiyor?
Yolsuzluk skandalları ve ağır ekonomik krizler gibi durumlar yolsuzlukla ilgili endekslerde önemli değişikliklere neden oluyor. Yunanistan’ın son finansal krizde geçirdiği durum ve bizim 2001 krizinden sonra endeksteki sıralamamızın düşmesi gibi örnekler var. Gelecek sene yapılan değerlendirmelerde bu sene yaşanan olayların etkisi dikkate alınacağından iddialara göre büyük çaplı olduğu ifade edilen bir yolsuzluk skandalının olumsuz bir etkisinin olması doğal olarak düşünülebilir, dolayısıyla yolsuzluk algısında bir yükselme olmasını ve puanımızın düşmesini bekleyebiliriz. Ancak yolsuzluk skandalları ve davalarının üzerinin kapatılmadan, siyasi irade gösterilerek temizlenme yaratıldığı hallerde, skandalların yolsuzlukla mücadeleye ve dolayısıyla bu endekslere olumlu etkisinin olduğu da bir gerçektir. Aslında her şey bizim süreci nasıl yöneteceğimize bağlı, sorumluların yargılanıp hesap vereceği bir süreç yaşayabilirsek bir temizlenme olabilir, olayların üstünün kapatılması ve yargılama sürecine müdahale edilmesi halinde ise gerçek bir iyileşme için daha çok yıllar bekleyeceğimiz açık.
-
Yolsuzluk iddialarına karşın ‘gerçek olsa ekonomide böyle bir büyüme yaşanmazdı’ tezi atılıyor ortaya. Bu konuda neler diyebilirsiniz?
Aslında kalkınma dönemlerinde bolca yatırım ve mal ve hizmet satın alımı yapıldığından bu süreçler şeffaf, hesap verebilir ve denetime açık bir şekilde gerçekleşmezse, yolsuzlukları besleyen bir ortam yaratacağı kesindir. Yani bir yandan kalkınmayı gerçekleştirirken, bir yandan da belli kişi ve gruplara özel çıkar ve avantajlar sağlayacak bir sistem için uygun bir imkân sağlamış, kamu yararına olacak şekilde değil de, pastadan belirli kesimlere pay verecek şekilde ilerlemiş olabilirsiniz. Ve dünyada hem yolsuzluk hem kalkınmanın aynı anda olduğuna ilişkin Çin gibi bir örnek var önümüzde, sadece kendi ülkesinde yolsuzluk problemleri yaşamıyor, bunun başka ülkelere dolaylı olarak ithalatını da sağlamış oluyor.
-
Rusya gibi yolsuzluk algısı yüksek ve demokratik işleyişinde problemler yaşayan bir ülkede milletvekillerinin mal varlığına herkes ulaşabiliyor. Türkiye’de bunun olması için neler yapılabilir?
Türkiye, hâlihazırda Açık Yönetim Ortaklığı ismindeki uluslararası bir platforma üye ve buna göre malvarlıklarının açıklanması açık yönetim alanındaki temel taahhütlerden biridir. Böylece kamunun izlemesi ve denetimi sağlanmış olur ve malvarlıklarındaki sıradışı değişimler takip edilebilir. Sadece gelişmiş Batılı ülkeler değil, gelişmekte olan birçok ülkenin de bu sistemi uyguladığını görüyoruz. Rusya’dan Bolivya’ya, Ukrayna’dan Güney Afrika’ya birçok ülke buna örnek. Türkiyen de artık bu kapalı sistemi geride bırakmalı. Bu vesileyle biz de ‘kutular açılsın, malvarlıkları açıklansın’ talebiyle bir imza kampanyası başlattık. Yolsuzluklardan bunalan ve temiz bir toplumda yaşamak isteyen herkes, www.change.org/TemizSiyaset linkinden imzalayıp destekleyebilir.
-
Türkiye’de devlette şeffaflaşma mekanizmalarının üretilmemesi kadar, sivil toplum da bu meselenin üzerine fazla düşmediği için yolsuzluk olayları ancak bir siyasi kriz malzemesi olarak ortaya çıkıyor. STK’lar bu konuda neler yapabilirler?
STK’lar kendileriyle ilgili alanlarda taleplerini dile getirirken karşı karşıya kaldıkları kurumların şeffaf ve açık bir sisteme sahip olmasını talep ederek işe başlayabilirler, bunun için her ne kadar işleyişi problemli olsa da bilgi edinme dâhil birçok araç mevcut. Ve unutmamak lazım ki, her alandaki hak mücadeleleri bir sonraki adım için yararlı oluyor, biz aslında hiçbir değişim yok derken, ufak ufak da olsa alanlar açtığımızı görmeyebiliyoruz. Zaman zaman hayal kırıklıkları yaşanabiliyor, ama yılmak yok, yola devam diyebilirim!