Hande Ertınas ve Özgür Çetinkaya, Latin Amerika'nın ilk bağımsız Türkiye Filmleri Festivali'ni düzenleyen, Buenos Aires’te yaşayan iki Türkiyeli Serdar Vardar ve Ali Taylan ile söyleştiler. Vardar ve Taylan festival fikrinin nasıl ortaya çıktığından, festivalin amacından ve sürecin nasıl ilerlediğinden bahsederken zorlukları ve bulunamayan destekleri de anlattılar.
Hande Ertınas / Özgür Çetinkaya
Buenos Aires’te yaşayan iki Türkiyeli, Serdar Vardar ve Ali Taylan’nın organizatörlüğünü yaptıkları Buenos Aires Türkiye Filmleri Festivali 21-27 Şubat tarihleri arasında düzenlenecek. Latin Amerika’nın ilk bağımsız Türkiye Filmleri Festivali olacak olan organizasyon Arjantin Ulusal Film Enstitüsü'nün (INCAA) desteğiyle bir hafta boyunca Arte Cinema salonunda devam edecek. Uzun metrajlı 6 filmin gösterileceği festivalde, 6 adet kısa film de izleyecilerin beğenisine sunulacak. Festival bünyesinde filmleri de gösterilecek olan Zeki Demirkubuz ve Hüseyin Karabey festivalin konukları arasında. Festivalin onur konuğu ise ‘Plaza de Mayo Anneleri’ olacak.
Festival hakkında konuşmak üzere Serdar Vardar ve Ali Taylan ile buluştuğumuz gün heyecanları görülmeye değerdi.
Serdar Vardar 5 yıldır Buenos Aires’te yaşıyor. Latin Amerika ile olan bağı lise son sınıfta değişim öğrencisi olarak Brezilya’ya gelmesi ile başlıyor. Halen Buenos Aires Üniversitesi’nde siyaset bilimi ögrencisi.
Ali Taylan İspanya’da sinema eğitimi aldıktan sonra 2010 yılında çalışmak için Brezilya’ya gidiyor. Ardından 2011 yılında Buenos Aires’e geliyor. Çeşitli tv programlarında ve video promolarda çalışıyor.
İkili ortak arkadaşları sayesinde tanışıyorlar. Hikâyenin devamını onlardan dinleyelim isterseniz.
· Merhabalar arkadaşlar. Öncelikle koşturmacanız arasında bize zaman ayırdığınız için bir kere daha teşekkür ederiz. Buenos Aires Türkiye Filmleri Festivali'ni düzenlemek nasıl aklınıza geldi? Daha önce birlikte böyle bir projede çalıştınız mı hiç?
A: Aslında çok uzun süre birlikte film bile izlemedik (gülüşmeler). Buenos Aires’te çeşitli ülkelere ait festivaller düzenleniyor, mesela Alman filmleri, Arap filmleri vb. Bunları görünce biz de böyle bir festival yapabiliriz dedik kendi kendimize.
Ben daha önce Barcelona’da politik filmler festivalinde tercüman olarak çalışmıştım, oradan az da olsa bir tecrübem vardı. Fikir Serdar’ın da kafasına yattı. 1,5 yıl önce aramızda konuşmaya başladık.
S: Fikir o zamanlar kurmayı düşündüğümüz kültür derneği çerçevesinde gelişmişti. Buralarda Türkiye halkları kültürünü gerçekten yansıtacak bir oluşumun anlamlı olacağını düşünüyorduk. Sanatın bunun araçlarından biri olduğunu düşündüğümüz için kolları sıvadık ve nasıl yapabileceğimize dair araştırmaya başladık.
· Bir nevi elinizi taşın altına koymaya karar vermişsiniz. Peki hazırlık aşaması nasıl geçti?
A-S: Arjantin Ulusal Film Enstitüsü INCAA’ya başvurduk önce. Arjantin Kültür Bakanlığı’na bağlı bir kurum. Genellikle festivallere destek oluyorlar. Festivali nasıl düzenleyeceğimizi düşünürken ilk başvurduğumuz kurum onlardı. Konuştuk, projemizi anlattık. Salon vermeyi teklif ettiler. Kendilerinin Buenos Aires’te 4-5 tane salonları var. Salonu ücretsiz temin edip bilet gelirlerini alıyorlar. Ama bilet ücretleri de çok düşük zaten. Tam bilet 6 peso mesela.
· Bir şeyin ilk olması demek görece zor olması demek çünkü örnek alabileceğiniz bir oluşum yok, Buenos Aires’te festivali düzenlemeye yardımcı olabilecek sinemayla uğraşan halihazırda bir ekip de yok.
S: Aslında yoktu. Aralık ayında (2012) Türkiye’ye gittiğimde çeşitli bağlantılar kurabilmiştik. Şansımız da yaver gitti. Yılmaz Güney Vakfı’na ulaşmaya çalıştık çünkü Güney filmlerini göstermek istiyorduk. Bu nedenle vakıfla bağlantıya geçtik ve orada Serdal Doğan ile tanıştık (ASİ Yapım). Projemizden bahsettim ve 'yardımcı olabilir misiniz' dedim. Onlar da zaten çok festivale katılmışlar. Çeşitli tavsiyeleri oldu. Bize çok yardımcı oldular.
Bunun haricinde diğer uluslararası Türk filmleri festivallerini inceledik. Ama onların Kültür Bakanlığı’ndan destekleri olduğu için bizim durumumuza uymuyorlardı.
· Gösterilecek filmlerin seçimi nasıl oldu?
A: 21-27 Şubat arasında 6 adet uzun metrajlı film gösterilecek festivalde. Açılış filmi Seren Yüce'nin 'Çoğunluk' filmi olacak. Diğer filmler: Zeki Demirkubuz ‘Yeraltı', Hüseyin Karabey 'Gitmek: Benim Marlon ve Barondom', Özer Kızıltan 'Takva', Nezih Ünen 'Anadolu'nun Kayıp Şarkıları' ve 7 yönetmenin birlikte çektikleri 'Unutma Beni İstanbul'.
S: İlk önce 11 film vardı aklımızda. Başlangıçta düşüncemiz Yeşilçam'dan bu yana son dönem Türkiye sineması ile birlikte farklı dönemlere ait filmleri göstermekti. Böylece Türkiye sinemasını bilmeyenler fikir sahibi olsun istiyorduk. Serdal Abi ile tanışınca fikirlerimiz değişti çünkü kendisi son dönemde iyi yapımların olduğunu ve ulaşmanın da daha kolay olduğunu söyledi. Sonuç olarak Ali’nin demin söylediği 6 filmi belirledik.
A: Bir de film gösterim bedelleri var. Bazı filmler için email attığımızda 800 euro gösterim bedeli istendi. Produktörler bu bedeli belirliyormuş. Biz de, açıkçası gösterim bedeli olmayan filmleri tercih etmek zorunda kaldık. Bütçesi kısıtlı hatta neredeyse hiç bütçesi olmayan ( gülüşmeler) bir festival düzenliyoruz çünkü.
· Altı uzun metrajlı filmin yanı sıra kısa filmler de gösterilecek. Bu filmler nelerdir ve nasıl belirlediniz ?
A: Kısa film göstermeyi baştan planlamıştık. Gösterebileceğimiz kısa filmlere karar vermek için çalışmaya başladık. İlk etapta ‘Baydara’ ve ‘Looking for Messi’yi belirledik.
Daha sonra Hrant Dink Vakfı tarafından düzenlenen ‘Vicdan Filmleri’nden kısa filmler eklemeye karar verdik. Vakıf'tan Dença Kartun ile bağlantıya geçerek fikrimizi açıkladık. İstanbul’da yüz yüze görüşemedik ama mailleştik. Çok olumlu baktılar sağolsunlar. Böylece kısa filmlerimizi belirlemiş olduk.
S: Vicdan Filmleri'ni dahil etmemizin en büyük nedeni Ermeni toplumu ve Türk toplumu arasında olduğunu düşündüğümüz iletişim eksikliği. Özellikle Buenos Aires’te doğan Ermeniler zamanında çekilen acıların hikâyeleri içinde büyümüşler. Bugüne kadar buraya Türkiye’den gelen az olduğu için Türkiye’yi tanımıyorlar. Hepimizin resmi politikalara inandığımızı zannediyorlar. Amacımız biraz bu iletişimsizliği kırmak ve yan yana gelmeyi sağlamak. Ayrıca festival öncesinde çeşitli Ermeni örgütlerini ziyaret ederek festivale davet etmeyi planlıyoruz.
Kısa filmler dışında Hüseyin Karabey’in sanat direktörlüğünü yaptığı ve göstereceğimiz bir filmde de iki Ermeni yönetmen daha var. O filmi de göstermekteki amacımız İstanbul’un sadece Türklere ait değil, farklı halklara ve kültürlere ait bir şehir olduğunu vurgulamak.
· Filmlerin altyazıları nasıl bulundu?
A: Birkaç filmin altyazısı vardı zaten. ‘Takva’ filminin altyazısını internetten bulduk. ‘Çoğunluk’ filmini ben çevirdim. ‘Yeraltı’nı Canan Kaya çevirdi. Serdar da ‘Unutma Beni İstanbul’un çevirisini yaptı. Bunların dışında kısa filmlerin de alt yazılarını biz hazırladık.
· Festivale konuk olarak gelecek olan Zeki Demirkubuz ve Hüseyin Karabey’i nasıl davet ettiniz?
A-S: Asi Yapım festivale konuk olarak davet etmek istediğimiz yönetmenlere ulaşmamızı sağladı. Zeki Demirkubuz ve Hüseyin Karabey’i onların sayesinde davet ettik. Hüseyin Karabey ile İstanbul’da görüşmüştük zaten. Kendisi projemizi çok beğenmişti.
Zeki Demirkubuz’a İstanbul Cihangir’de kahvelere gidip ulaşmaya çalıştık (gülüşmeler) ama olmadı. Daha sonra Serdal Abi konuştu kendisiyle. Biz de bir email hazırlayarak düşüncelerimizi, festivali neden yapmak istediğimizi anlattık. Hatta kendisi koyu Beşiktaş taraftarı olduğu için Besiktaş ile ilgili bazı düşüncelerimizi de paylaştık. Sonra bize projeyi beğendiğini hatta Beşiktaş ile ilgili fikirlerimizi daha çok sevdiğini yazdı. Böylece festival konuklarımız belli olmuş oldu.
· Yönetmenlerin Latin Amerika sinemasıyla bağlantıları var mı?
A-S: Hüseyin Karabey’in Buenos Aires ile bağlantısı 2000-2001 yılına dayanıyor. Arjantin tarihi açısından 2001 yılı ülkenin ekonomik olarak çöküşünü ama aynı zamanda da halk tabanlı sosyal hareketlerin büyük ölçüde önem kazanmasını simgeliyor. Burada yaşananları belgelemek için geliyor. “3 Continentes” adlı bir festivale katılıyor. Kısa filmi Boran’nın gösterimi için geliyor. Arjantin’de diktatörlük zamanında yaşananları hatırlatan bir film olarak Boran çok beğeniliyor. Bu çalısmasını da zaten Plaza de Mayo annelerine adıyor.
Zeki Demirkubuz’un sineması için ise böyle bir organik bağ söz konusu henüz değil, en azından bizim bildiğimiz kadarıyla...
· Bütçe aramaya nasıl başladınız ve bütçesiz bir festival yaparız noktasına nasıl geldiniz?
A: Daha önce de belirttiğimiz üzere INCAA’dan salon desteği alıp filmlere de ulaşabileceğimizi anlayınca bu festivali yapabileceğimize inandık.
Ardından Türkiye’den destek aramaya başladık. İlk aklımıza gelen Buenos Aires Türkiye Büyükelçiliği oldu. Bir dosya hazırlayıp elçilik yetkilileri ile görüşmeye gittik. Çünkü amacımız Türkiye sinemasını tanıtmak ve bilmeyenlere göstermekti. Fikrimizi beğendiler fakat herhangi bir destek alamadık.
Kültür Bakanlığı’na başvurmayı düşündük ama bu tip durumlarda 5 ay öncesinden bakanlığa dosya gönderilmesi gerektiğini öğrendik. Zaten bizim elimizde herşeyin somut hale gelmesi Aralık 2012'yi buldu. O aylarda festivali yapabilir konumda görüyorduk kendimizi. Bu nedenle resmi bir başvurumuz olmadı.
S: Böyle bir organizasyonu Arjantin’de yapıyorsanız çeşitli pozitif ve negatif yanları var. Biz elçiliğe kurum olarak değil Türkiye vatandaşı iki genç olarak başvurmuştuk. Bunun da dezavantajları var. Bütçesizliği de çok abartmaya gerek yok. İleride bunu yapacak başka gençlerin de gözünü korkutmamak lazım. Çalışmayı göze alacaksın, isteyince oluyor aslında. Biz beş-altı kişinin yapacağı işi ikimiz yaptık. Bütçemiz olsaydı marketing konusunda daha başarılı olabilirdik. Biz mekana ve filmlere ulaşınca bu işi yaparız dedik. En azından bütçemiz olsaydı afiş basabilirdik. Buraya iki tane değerli yönetmen geliyor ama bizim onları havalanından alacak aracımız yok. Salona götürecek imkanımız yok. Otobüse metroya falan binecegiz artık. Çünkü imkan yok. Aynı şekilde DVD kopyadan gösterim yapacağız. Maalesef 35 mm göstermek isterdik ama işte bu konu bütçeye bakıyor.
· Bütçe demişken festivalin sponsorları var mı?
A-S: Buenos Aires’te bulunan NH Otel (konaklama), Türk Hava Yolları (konuk yönetmenlerin ulaşım masrafları), ASİ Yapım (Türkiye) ve INCAA (salon desteği). Bunların haricinde herhangi bir kurum ya da kuruluştan destek almadık.
· Peki festival boyunca ne tür etkinlikler olacak?
A-S: Konuk yönetmenlerin film gösterimlerinden sonra kendileriyle söyleşiler düzenlenecek. Ayrıca Buenos Aires’te yaşayan Türkiyeli ve Arjantinli müzisyenlerden (Serkan Yılmaz , Okan Altılar, Erbil Doğan ve Lucho Bertoluzzi) oluşan bir müzik grubu kapanış gecesi konser verecek.
· Son olarak eklemek istedikleriniz var mı?
A: Buenos Aires dünyada en fazla sinema öğrencisinin olduğu şehirlerden biri. Bu nedenle katılımın güzel olacağına inanıyoruz. Diğer taraftan her milletten sinema severlerlerin katılımını umud ediyoruz.
İki genç adamın kişisel çabaları ve istekleri ile gerçekleştirmek üzere oldukları festivalin hikâyesi kısaca böyle. Festival birçok açıdan ilkleri barındıyor ve tam da bu nedenden ötürü geleceğe yönelik devamının gelmesi için farklı kesimlerden kişi ve kurumların desteğini fazlasıyla hak ediyor. Umarız festival beklenen ilgiyi görür ve iki ülke halklarının birbirlerini tanımasına yönelik kalıcı bir adımların atılmasına vesile olur.
Seneye II.Buenos Aires Türkiye Filmleri Festivalinde görüşmek üzere!
Festival ile ilgili daha detaylı bilgiye ulaşmak isteyenler için:
http://www.bactfilmfestival.com/
https://www.facebook.com/FestivalDeCineTurco?fref=ts
https://twitter.com/BACineTurco