İsmail Keskin’in, Rumcadan çevireceği şiirleri bundan böyle üç haftada bir şapgir’de okuyabilirsiniz. Keskin, her mevsime bir şair diyerek, kışa Konstantin Kavafis’i uygun gördü ve Kavafis’in “Şehir” şiirini Türkçeye çevirdi.
İsmail Keskin
İsmail.keskin@gmail.com
Rumca şiir, Türkçede klasik romantizmler, devrimci dayanışmaları ve nobelli şairler dışında pek varolamadı, olanlar da çevirileri büyük oranda üçüncü dilden yapılanlardı. Oysa Rumca pek çok şiirin İngilizce ya da Fransızcaya çevirisi, Türkçeye çevirisinden çok daha zor çünkü anlayış ve algı oturmuyor. O dilin çevirmeni de bu uyumsuzluğu gidermek için kendine göre soslar üretmek zorunda. Lakin Rumcadan Türkçeye çeviride bu sosa ihtiyaç yok denecek kadar az. Maalesef kendi içinde ve yanıbaşında varolan dile bu denli yabancı olup da onu İngilizce üzerinden çevirip anlamaya çalıştığında kaybettiğin ve alamadığın tat, ambalajıyla birlikte yediğin gofrete benziyor. Gofretin tadı mutlak güzel ama plastik tadından o tadı ayırt etmek imkansız.
Mesela bugün çevirisini vereceğimiz Kavafis’in Şehir şiirinin en ünlü İngilizce çevirisi “You said: “I’ll go to another country, go to another shore,”(E.Keeley/Philip Sherrard) diye başlar oysa şiirin orjinali “Είπες· «Θα πάγω σ’ άλλη γη, θα πάγω σ’ άλλη θάλασσα” şeklindedir. Burada “γη” yer, toprak demektir. Ülke anlamı ancak bambaşka bir anlayışla, bambaşka bir algıyla (Land=country/yer=ülke) mümkündür. Kavafis başka bir yere, başka bir toprağa gidemezsin der, hani kök-toprak gibi. Lakin üçüncü dilden çeviri de burada saplanır kalır…
Eh pazardan libas bulamıyorsan, terzinin makasına bir göz etmek gerek bazen. O yüzden Agos şapgir’de iki üç haftada bir Rumca şiirlerden naçizane çeviriler yapacağım. Çeviriler Rumca aslından, Türkçe edebiyat diline olacak, o yüzden özde olmasa da ister istemez biçimde, zamanda ve kelime yapısında belli oynamaları mazur göreceğinizi umut ediyorum. Her mevsim bir şair diyelim, her yeni şaire başlarken de kısa hayat hikâyelerini şiirin önüne ekleyeceğiz.
İstanbul’un bolca canına okunduğu şu günlerde, Konstantin Kavafis’le, İstanbullu bir şairle başlamak istedim, sanırım bunun için “Şehir” şiirinden daha iyisini de bulamazdım. Pek bilinen bir detayı tekrar anlatalım ve şairin hayatına ve ardından da şiire geçelim.
Rumcada polis kelimesi şehir demektir. Lakin bu kelimeyi artikeli bir taç misali başında, büyük harfle yazarsanız, İstanbul yazmış olursunuz. Çünkü Rumlar için o tacı hak eden tek “yer” tek “toprak” şehirlerin kraliçesi İstanbul’dur. Eh Ermenicede İstanbul’a Bolis denmesinin sebebini de burdan uzakta aramamak gerek sanırım.
Konstantin Kavafis Hakkında:
Konstantin Petru Fotiadis Kavafis, 29 Nisan 1863’de İskenderiye’de doğdu. Tanınmış bir İstanbullu-Fener Rum ailesine mensuptu, bu yüzden İstanbul ve Fener etkisi hayatında, şiirlerinde ve dilinde her zaman önemli bir yer tuttu. Kavafis’in İskenderiye’den Trabzon’a,Sakız, Trieste, Venedik ve Viyana’ya uzanan aile bağları onu daha doğumundan itibaren yolculuklara, serüvenlere ve efsanelere meraklı kıldı. Babasının aktif ve başarılı bir tüccar oluşu, hayatlarını Londra, İstanbul ve İskenderiye hattına bağımlı kılıyordu. Bu rota, babasını kaybetmesiyle Londra ve oradan da Liverpool’a kaydı. 1877 yılında şirketleri battığında, annesiyle İskenderiye’ye döndü ve eski konaklarının aksine bir apartman dairesine taşınıldı. Mısır’daki gerginlikler ve yaklaşan savaş tehlikesi üzerine annesi Hariklia, ailenin İstanbul’a taşınmasına karar verdi. Bu yerinde bir karardı, çünkü ayrılmalarından iki hafta sonra İngiliz donanması İskenderiye’yi bombaladı. Kavafi’nin ilk karalamaları da tüm kütüphanesiyle birlikte bu bombalama sırasında çıkan yangında evleriyle beraber yandı. Bu yüzden elimizdeki ilk Kavafis şiiri, İstanbul’da tuttuğu günlüğünde bulunan “Therapia’yı terk”tir. On dokuz yaşındaki Konstantin, İstanbul’da bir çok ilki yaşadı. Şehirlerin şehri İstanbul’da tarihe ve geçmişe olan merakının yanında, şiirlerinde izlerini her zaman koruyacağı Fener Rumcasını yazı diline perçinledi. İleride bu etkiyi “Şiirimin konuları, sanatımın çerçevesi, gençliğimin hoyrat günlerinde yatar” şeklinde açıklayacaktır. Bir süre sonra, kardeşlerinin çoğu çalışmak üzere İskenderiye’ye dönerken, Konstantin annesiyle İstanbul’da kalmayı seçti. Fakat onun da kalbi doğduğu şehre dönmekteydi ve yanan evleri için alacakları parayı sigorta şirketinden tahsil ettikleri 1885 Eylül’ünde İskederiye’ye döndü ve küçük ziyaretler dışında 1932 yılındaki ölümüne kadar başka bir şehre taşınmadı.
Kavafis yayıncılık konusunda kendine has bir düzen belirlemişti. Şiirlerini hiçbir zaman kitap formunda basmadı, sağlığında bu yöndeki en az iki isteği (bir Yunan bir İngiliz yayınevince) geri çevirdiğini biliyoruz. Şiirlerini gazete ve dergilerde yayınlıyor, sonrasında şiirlerini dosya kağıtlarına ayrı ayrı bastırarak, talep edenlere, istedikleri şekilde harmanlayarak veriyordu. Ölümünden sonra 154 şiiri, kanon olarak İskenderiye’de basıldı. Sonrasında aynı seçki 1948 yılında Atina’da Ikaros yayınevince yayımlandı. Kavafis’in şiirleri, sağlığındaki günleri de dahil olmak üzere, uluslar arası camiadan hep ilgi gördü. 1919 yılında, şiirlerinden bir seçki İngilizce’ye çevrilmişti bile…*
Şehir
Dedin, “başka toprağa gideceğim, başka denize.”
Bulunacak bir başka şehir bundan daha iyi.
Her çabam bir yazgıyla kilitli.
Ve kalbim gömülü –bir ölü gibi-.
Dimağım daha ne kadar kalacak zayıflığının orta yerinde.
Gözümü ne yana çevirsem, bakacak olsam ne yana
Ömrümün kara harabeleri gördüğüm burada,
Onca yıl geçirdiğim, harap ettiğim, yitirdiğim.
*
Yeni yerler bulmayacaksın, yeni denizler bulmayacaksın.
Şehir senin izini sürecek, yollarında dolaşacaksın
Aynılarının. Ve yaşlanacağın mahalleler de tıpkısı.
Ve bunun aynısı evlerde ağaracak saçların.
Varacağın şehir hep bu olacak. Başkası için –umut salma-
Senin için bir gemi yok, bir yol yok.
Al işte ömrünü harap ettiğin gibi burada
Toprakların tüm arta kalanını yitirdin bu küçük kuytuda.
Konstantin Kavafis **
*Hayat hikayesine dair bilgiler büyük oranda Manuel Savvidis’in ilgili makalesinden edinilmiştir.
** Çeviri telifi İsmail Keskin’e aittir, izin alınmaksızın kullanılamaz.