Karşımda çok genç yaşta başarılara yelken açmış bir yönetmen görüyorum. Okuyucularımıza biraz kendinizi tanıtacak olsanız neler anlatırsınız?Türk-Yunan Mübadelesi’nin 100. yılı vesilesiyle, yaşanan acılara yakından bakan ve iki yakanın ortak duygularını insancıl bakış açısıyla anlatan bir film, Yakamoz... Sat-7 televizyon kanalının çabasıyla gerçekleşen filmin galası 25 Haziran’da Kadıköy Sineması’nda yapıldı ve ilk alkışlarını topladı. Film 28 Haziran’da sinemaseverlerle buluştu. Gala öncesinde Sat-7’nin kapısını çalıp yönetmeni Ali Kerem Gülermen ve oyuncu Kirkor Dinçkayıkçı ile buluştum. Bu film ortak acıları beraber yaşayıp, beraber iyileşmenin en güzel örneklerinden biri diyebilirim. Gidip görmek, görüp anlatmak lazım. Hepinize iyi seyirler...
Ali Kerem Gülerman: 1990 yılında, İstanbul’da doğdum. Tekirdağ Anadolu Lisesi’ni sonrasında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema ve Televizyon Bölümü’nü bitirdim. Burçak Evren’in desteğiyle Sinema Televizyon bölümünde okurken ‘Yakın Plan’ dergisini çıkarmaya başladım. Çeşitli programlar, belgeseller, kısa filmler çektim.
Ayrıca Denny Martin Flinn’in “Senaryo Nasıl Yazılmaz” adlı kitabını İngilizceden Türkçeye çevirmiştim. Bu kitap Kalkedon Yayınları tarafından basıldı.
Bir dönem Ali Poyrazoğlu’nun açtığı oyunculuk atölyesinde “Kamera Önü” dersleri verdim.Uzun zamandır da Sat-7’de yönetmen olarak çalışıyorum.
Çeşitli program, belgesel ve kısa filim çektiğinizi söylediniz bunlara örnek verebilir misiniz?
A.K.G.: 2013 yılında “Beyaz Pipo” adlı, Eskişehir’in değeri lületaşı pipoları anlatan bir belgesel çektim. 2015 yılında ‘Siper İçinde’ adlı bir kısa film çektim. Film, Çanakkale Kısa Film Festivali’nde ödüllendirildi. 2017 yılında ‘Eve Dönüş Yolu’ adlı başka bir kısa metraj çektim. Film, yurtiçi ve yurtdışında birçok festivalde seçkiye girdi, yarı finalist oldu ve ödüllendirildi.
Moldovya’nın güneyinde ‘Gagauzlar’ı çektim. ‘Gagauzlar- Haç ve Kurt’ 5. Türk Dünyası Belgesel Film Festivali’nde, Profesyonel Belgesel Yarışması Finalisti oldu.
A.K.G.: Evet ilk. Çekimlere 2023 Ağustos’un son haftasında başladık, Eylül’ün 9-10’u gibi bitirdik. Filmi yaklaşık 12 günde çekmek zorunda kaldık. Uzun metraj bir film için bu pek mantıklı bir süre değil ama bütçe sebebiyle buna mecburduk.
Mübadele konulu bir filmi çekmeye nasıl karar verdiniz?
A.K.G. : Bir yönetmenin ilk uzun metraj filmini çekerken o filmin içeriğinin ya inancı, ya kültürü, ya etnik yapısıyla bir bağlantısı olması beklenir ama ben bir mübadele torunu değilim. Tabii aradan bir 100 yıl geçmesine rağmen acıları hala ortada olan böyle bir olay için bir mübadil olmaya da gerek yok bence. İnsan olmak kafi.
‘Zamanın Tanıkları’ adlı bir belgesel çekimi için Aksaray Güzelyurt’taydık. Orada otel olarak işletilen bir Rum konağında kaldık. Otel mübadil bir ailenin torunu tarafından işletiliyordu. Murat Günalp’la tanıştık. Birbirimizi sevdik Murat abi bize mübadillerin hikayelerini anlatınca coğrafyanın da güzelliğinden etkilenerek böyle bir şey yapmaya karar verdik. Sat-7 grubumuzla paylaştık. Onlar da bu projenin değerli olduğuna kanaat getirdi ve çalışmaya başladık.
‘Elveda Rumeli’nin senaristi Ali Can Yaraş’la çalışmaya, öyküyü çıkarmaya başladık. Daha sonra onun güzel kalemiyle yazılmış oldu.
Hikaye gerçek mi?
A.K.G.:Şöyle gerçek: Rum aile Güzelyurt’tan gitmeden Kavala’dan diğer aile erken geldiği için, aynı evde bir süre beraber yaşamak zorunda kalıyorlar. İki farklı kültürdeki ailenin yaşantısı anlatılıyor. Bu hikaye aslında Tuzla mübadeleleri sırasında yaşanmış bir hikaye. Biz Tuzla’daki hikayeyi alıp Güzelyurt’a koyduk.
Filmimizdeki tek gerçek karakter Peder Haralambos. Onun dışındaki karakterler kurmaca.
Filmdeki karakterlerden hiçbiri Rumca bilmiyor. Kayseri ağzıyla konuşuyorlar. Tek Rumca bilen karakter Peder, dini eğitim aldığı için. Kavala’dan gelen aile ise Kavala ağzı ile konuşuyor. Dolayısıyla filmin içerisinde iki diyalekt var; Kavala Türkçesi ve Kayseri Türkçesi.
İki farklı karakter birbirleriyle konuştukları zaman aradaki farklılık filme değer katıyor. İki farklı aksan, iki farklı yöre ama yaşadıkları acılar aynı acı.
Peki gerçekte Güzelyurt bir mübadeleyi yaşamış mı?
A.K.G.:Tabii ki. Oradan giden Rumlar var. Bu köyün ismi eskiden Gelveri’ymiş. Şu an Yunanistan’da Yeni Gelveri diye köy var. Aziz Gregorius Kilisesinden götürülen çan, orada bir müzede sergileniyor.
‘Yakamoz’ bir dram filmi mi?
A.K.G: 97 dakikalık bu filme ‘tarihi dram’ diyebiliriz. Karakterlerin gerçekçiliği ve tatlılığı sayesinde gülümseten de bir yanı var. O konuda dengeli bir yapıya sahip diyebilirim.
Peki neden adı ‘Yakamoz’?
A.K.G.:Kavalalı balıkçı İsmail’in kayıkçı teknesinin adı ‘Yakamoz’. Filimde balıkçının söylediği gibi Yakamozlar bir var olup bir yok olan canlılar. Göçebe insanlar da öyle.
Filmi 12 gün gibi kısa bir sürede çektiniz. Peki kadronuz kalabalık mıydı?
A.K.G.:Kadromuz çok kalabalık değil. Başrollerde Kavalalı balıkçıyı oynayan Yetkin Dikinciler ve Rum çömlekçiyi oynayan Engin Alkan var. Onların senaryo gereği eşlerinin filmdeki ağırlığı tabii ki önemli. Nur Gürkan ve Görkem Yeltan oynuyor. Papazımız var, Kirkor Dinçkayıkçı oynuyor. Komutanımız var, Kürşat Atlıoğlu oynuyor. Melih Ekener, Yorgo karakteriyle ufak bir rolde yer alıyor. Çocuklar var ve bir de anneannemiz var Feriha Eyüboğlu tarafından canlandırılan.
Bir de film müziği ‘Bir Fırtına Tuttu Beni’ çok meşhur. Biz bu film için parçaya Yunanca sözler yazdırttık ve söyledik. Sözlerini Şemsa Deniz Bakır yazdı, Niran Ünsal söyledi.
Kerem bey filmin 12 günde çekildiğini söyledi. Siz oyuncu olarak bu konuda ne söylemek istersiniz?
Kirkor Dinçkayıkçı: Yönetmen ve asistanlar açısından çok ciddi bir ön çalışma vardı. Kerem daha film çekilmeden ne çekeceğini biliyordu. Filmin içinde kullanılmayan sahnenin bu kadar az olması da bu yüzden. Ne çekeceğini bildiği için çalışırken biz o rahatlığı yaşadık.
Kirkor Bey siz bu film için nasıl teklif geldi?
K.D.: Ben aslında Sat-7 Türk’ün Yönetim Kurulu üyesiyim. Ayrıca program oluşturma komitesindeyim. Komiteye Kerem fikrini ve projesini söylediğinde çok beğendik. Uluslararası ofisle konuşuldu, onlar onay verdi ve çalışmalara başlanıldı. Daha o zamana kadar filmde yer alacağımdan haberim yoktu. Kerem’den teklif gelince bayağı heyecanlandım.
Şimdiye kadar birçok film ve dizide oynadım. Bunlardan bazıları Yılmaz Erdoğan’ın ‘Ekşi Elmalar’ı, ‘Poyraz Karayel’, ‘Babil’, ‘Karadayı’ vs.
Papaz rolü de son zamanlarda bana yapışan bir karakter olduğu için bu rolü de yadırgamadım. Bundan önce Cengiz Küçükayvaz’ın ‘İstakozun Haritası’ komedi filminde de Rum papazı oynamıştım. Papaz rolünü duyunca çok sevindim. Ama Kerem’e ‘Ya Kerem bu adam Rum papazı, bu hep Türkçe mi konuşacak?’ diye sordum. Kerem ‘Evet abi bunlar Türkçe konuşuyorlar ve enteresan bir şekilde Kayseri şivesiyle Türkçe konuşuyorlar’ dedi.
Sizin çekimleriniz kaç gün sürdü?
K.D.: Çekimlerim dört gün sürdü. Yoğundum çünkü Papaz Haralambos her yerde olan bir karakterdi. Setin ilk gününde 25 yıl sonra ilk defa dolu yağdı Gelveri’de. Biz zamanla yarışırken bu olay bizi dört saat geriye atmıştı.
Papaz kıyafetiyle sokaklarda dolaşırken bir sıkıntı oldu mu?
K.D.: Hayır, hiçbir sıkıntı olmadı. Halkı o kadar güzel ki, tipik Anadolu halkı. Halkı hep yardımcıydı. Gelveri Kaymakamı setimizi ziyaret etti. Yerel halkla dostluklar kurduk.
Rumların Gelveri’den gidişi 5 Ağustos. Yıldönümlerinde hala buraya gelen Rumlar var. Etkinlikler düzenleniyor burada.
Kirkor bey siz Rumca veya Antik Yunanca biliyor musunuz? Rollerinizin bazı bölümleri Rumca, bazı bölümleri Antik Yunanca. Sizin için zor olmadı mı?
K.D.:Bilmiyorum. Ama kanalda çalışan Rum arkadaşım Şemsa yardımcı oldu. Antik Yunanca dua çekimlerimde o kadar etkilendim ki farklı duygularla ağlamaya başladım.
Çekimlerde ağladığınızı söylüyorsunuz. Siz mübadele çocuğu değilsiniz ama ailenizde daha önce 1915’de göçe çıkmış kişiler var mıydı?
K.D.: Olmaz mı? Anneannem beş kız kardeş Der Zor’a gitmişti, oradan sadece dördü dönmüş. Baba tarafım Tekirdağ’dan Musul’a göç ettirilmişti.
Sanki gerçekten kendi kilisemin haçı indirildi o gün. Canımdan bir parça gitti, ben de yola çıkıyorum duygusuna girdim birdenbire.
Bir sahnede ‘Peki kalanların mezarını kim sulayacak’ diye bir replik var. O beni çok derinden etkiledi.