Kendisinin tüm itirazlarına rağmen Ara Güler’in bir fotoğraf sanatçısı olduğunu düşünürüm. Onu sanatçı yapanınsa sanat yapma gayreti değil, Allah vergisi sezgileri olduğu inancındayım. Ara Güler çektiği karelerle pek çok gencin fotoğraf sanatına yönelmesinde ilham kaynağı olmuştur.
Türkiye Ermeni toplumu içinden de birçok genç fotoğrafçının Ara Güler’den esinlenerek bu sanata yöneldiğini ve onlardan bir kısmının da geçimini kamerayla sağlayacak kadar yetkinleştiğini söylemek mümkün.
10 Ekim sabahı ölüm haberini aldığım Manuel Çıtak, onlardan biriydi. Yaptığı en önemli çalışmalardan biri ‘Yurt Ansiklopedisi’ için Türkiye’yi il il gezerek birçok tarihi mekânı fotoğraflamasıydı. O yıllarda tanışmıştım Manuel’le. 90’ların hemen başıydı. Ermenistan henüz yeni bağımsızlaşmıştı ve ülkeye gidiş-gelişler Sovyet dönemine kıyasla oldukça kolaylaşmıştı. Ancak Türkiye’nin yanı başında olduğu halde uzun yıllar kapalı bir kutu olarak iletişimsizlik yaşayan iki ülke toplumlarını birbirine tanıtma amacıyla girişimlerin de başladığı bir tarihten söz ediyorum. Bu arayışlar içerisinde İstanbullu fotoğrafçıları ve eserlerini Ermenistan sanat çevrelerine tanıtacak, onlarınsa Ermenistan’da çekecekleri fotoğraflarla İstanbul’da bir sergi açmaları fikri hayli olası görülmüştü.
Farklı üsluplarda çalışan fotoğrafçılar olmasını önemsedim. Böylece öznelerin gölgelerini fotoğraflayan Aramis Kalay, endüstriyel tasarımları fotoğraflayan Ani Çelik Arevyan, peyzaj ve arkeolojik alanlardaki fotoğraflarıyla tanıdığım Erman Koparan ile benim aklımda şehir fotoğraflama üslubuyla iz bırakan Manuel Çıtak’a böyle bir projem olduğundan bahsettim. Buna göre sanatçıların Yerevan’a yolculuğunu, bir hafta boyunca orada konaklamalarını, her birine birer araçla ulaşım desteğini sağlamak için yaklaşık 4 bin dolar gibi bir bütçeye ihtiyaç vardı. Konuyu öncelikle benim de üyesi olduğum Sayat Nova Korosu’ndaki arkadaşlarıma açtım. Dönüşte açılacak bir serginin geliriyle bu tutarın temin edilebileceğinden bahsederek sponsor olmalarını önerdim. Arkadaşlarım ne yazık ki benimle aynı heyecanı paylaşmadılar. Proje onlara çok da gerçekçi görünmedi. Ancak bunla yılacak değildim. O dönemde oldukça faal olan Pangaltı Lisesi’nden Yetişenler Derneği’ndeki arkadaşlara da projeden bahsettim. Onlar projeyi benimsediler ve sponsorluk teklifimi kabul ettiler. Dernek yönetiminin bu kararı projeyi daha da geliştirmek için şevk vermişti. O sıralar Ermenistan’da bulunan arkadaşım Kayuş Çalıkman Gavrilof, Ermenistan Mimarlar Birliği’ni ziyaret ederek, birliğin sergi salonunu bu amaçla kullanabileceğimizi bildirdi. Sanatçılar uçakla gidecek olsa da eserleri daha az navlun ödemek için karayoluyla gönderilmek üzere çalıştığım işyerine gelmeye başlamıştı.
O dönemde fotoğrafçılık henüz dijital aşamada olmadığından filmler de ciddi bir maliyet oluşturuyordu. Her sanatçı farklı film tercihleri içindeydi. Kimi 9x9 ebadında film kullanırken, kimi daha değişik ASA özelliklerinde filmlere ihtiyaç duydu. Tüm fotoğrafçıların tercih ettiği marka ise Kodak oldu. Toplamda birkaç yüz rulo filmin sponsorluğu için bu kez Kodak’ın Türkiye mümessilinin kapısını çaldım. Projeyi onlara da anlattım, ikna oldular ve böylece film sponsorluğu da halledildi. Fotoğrafçıları yolcu etmeye günler kala ani bir gelişme projeyi tümüyle çökertti. Pangaltı Lisesi’nden Yetişenler Derneği Yönetimi’nde bir yolsuzluk yaşanmış, yönetim kurulu da bütün harcamaları durdurma kararı almıştı. Sanatçılardan kimileri bu gelişme karşısında sitemde bulunurken, Manuel Çıtak yaşanan fiyaskoyu büyük bir olgunlukla karşılamış, içine düştüğüm moral bozukluğunu teselli etmekte büyük bir destek vermişti.
Acı olan ise Sayat Nova Korosu’ndaki arkadaşlarımın, sanki en başta kendilerine önermemişim gibi “Keşke bize söyleseydin” demeleri oldu. Aynı şekilde eş-dost çevresinden de “Olan biten büyük bir şey değilmiş, keşke haberimiz olsaydı” diyenler vardı, ama işin büyüsü bozulmuştu bir kez.
Manuel’in ölüm haberini almak yıllar öncesinde kalmış bu projeyi anımsamama yol açtı. Sadece değerli bir fotoğrafçıyı değil, güzel bir insanı kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyim.