ALİN OZİNİAN
Ermenistan, bölgedeki komşuları ve dünyanın farklı ülkeleri ile kıyaslandığında, COVID-19 gibi bir salgın ile başa çıkmaya hazır değildi. Ermenistan’ın en büyük avantajı, koronavirüs salgını sırasında bazı ülkelerde sağlık sektörlerinin çöküşüne benzer bir çöküş yaşamaması ve şu ana kadar vakaları hastanede tedavi edebilecek kapasiteye sahip olması. Ülkenin pandemi sırasındaki en büyük sınavı, bir yandan sağlık ve güvenlik, diğer yandan da ciddi ekonomik ve sosyal çöküntü tehdidi arasında uygun dengeyi bulmak konusundaki mücadelesi oldu. Bu sınavın ne kadar “başarılı” ile atlatıldığı konusu 5 ay sonunda tartışılsa da, uzmanlar nihai sonucun önümüzdeki dönemde netleşeceğini düşünüyor.
Mart-Mayıs ayındaki iyimser rakamlar maalesef Haziran’dan itibaren yerini korkutucu bir tabloya bıraktı. Son rakamlara göre Ermenistan’daki vaka sayısı 32,151. Ölüm sayısı ise 573.
1 milyon insana oranla hesaplanan rakamlara bakacak olursak, 10,871 oranı ile Ermenistan dünyada en çok vaka görülen 10’uncu ülke olsa da, ölüm oranındaki düşük seviye umut verici.
İlk aşamada durum kontrol altındaydı
Ermenistan ilk COVID-19 vakasını 1 Mart’ta onayladı. Hasta Tahran’dan Yerevan’a uçakla gelen 29 yaşındaki bir Ermenistan vatandaşıydı. Olay üzerinde birçok düzenli uçuş iptal edildi. İlk vaka karantinaya alınarak kontrol sağlansa da, İtalya’dan gelen, yüksek ateşli bir hastanın evde tecriti kabul etmesi fakat ardından bir düğüne katılması ile ilk büyük “bulaşma krizi” yaşanmış oldu.
9 Mart’ta bahar tatili öne çekilerek okulların kapatılması kararı verildi, ancak bu tarihten sonra okullar ve üniversiteler hiç açılmadı. 12 Mart’ta, ilk koronavirüs vakasının bildirilmesinden 11 gün sonra, Başbakan Nikol Paşinyan, 5 Nisan’da yapılması planlanan anayasa referandumu için başlattığı kampanyayı iptal etti. Birkaç gün sonra ülke genelinde yapılacak referandum da iptal edildi.
İlk vakanın bildirilmesinden 15 gün sonra, 16 Mart’ta Hükümet 30 günlük Olağanüstü Hal ilan etti. Yabancı ülkelerdeki Ermenistan vatandaşları, Dışişleri Bakanlığı çalışmaları ile özel uçuşlar sayesinde yurda geri döndürüldü.
13 Nisan’da OHAL’in bir ay daha uzatılması kararı alındı, bu zaman zarfında vakalar kontrol halinde, sayılar ise dünya geneline göre düşük seyrediyordu. Başbakan Paşinyan ve Sağlık Bakanı Arsen Torosyan düzenli sosyal medya paylaşımları ile hem durum hakkında bilgi veriyor hem de maske takılması, sosyal mesafenin korunması, evden çıkılmaması konusunda halkı uyarıyordu.
Mayıs’a kadar olan sürede, sokaklar boş, Ermenistanlılar ise çok dikkatliydi.
Ekonomi ile sağlık arasında seçim
Hükümetin 4 Mayıs’tan itibaren ekonomiyi yavaşça yeniden açma kararı ile teyit edilen vakaların sayısında büyük artış gözlendi. OHAL gevşetilirken, hükümete sert eleştiriler gelmeye başladı. OHAL uzatılmış olmasına rağmen, eski sıkı tedbirler artık yoktu, toplu taşıma çalışmaya, işyerleri önlemler dahilinde açılmaya başladı.
Paşinyan, ülkeyi koronavirüs salgını sonrasında yaşanacak ekonomik çöküntüye hazırlamaya çalıştı, fakat bu, vaka sayısında patlamayı da beraberinde getirdi. OHAL’in gevşetilmediği dönemdeki “makul” vaka sayıları Haziran’da herkesi şaşırtacak duruma geldi. 2.5 milyonluk ülkede vakalar günlük 800’e kadar çıktı. Ölüm oranı düşük olsa da, vakadaki artış korkutucuydu.
Sağlık Bakanı Torosyan Haziran’da “Durum böyle devam ederse hastanede sağlık hizmeti veremez hale gelebiliriz, gerekli olmadıkça evden çıkmayın” uyarısında bulundu. Aynı günlerde Paşinyan ve ailesinin koronavirüs testi pozitif çıktı. Evinde karantinada virüsü yenen Paşinyan ailesi, hızlı toparlandı, fakat başbakanın virüse yakalanması moralleri bozdu.
Komplo teorileri
Ermenistan’ın ilk OHAL ilan eden ülkelerden olması ve gerektiği takdirde, devletin cep telefonu verilerinin izlenmesi için, “Elektronik Haberleşme Kanununda” değişiklik yapma kararı, eleştirilere neden oldu. Kanun hayata geçirilmedi fakat bu adım özellikle muhalefet tarafından “otoriterleşme” olasılığı olarak yorumlandı.
Uzmanlara göre, Ermenistan’da vaka sayılarındaki artışın bir sebebi de “Komple teorileri”.
Hükümet yetkilileri ilk günden bu yana insanları sadece güvenilir kaynaklardan gelen haberlere inanmaları konusunda uyarsa da, “bilgi kirliliğinin” önüne geçilemedi.
Birçokları koronavirüsten korunmak yerine, devrilen eski hükümetin finansman sağladığı kaynaklardan yayılan “Korona Paşinyan hükümetinin bir oyunudur” diye özetlenebilecek iddialara inadılar.
“Bize mikroçip takacaklar” “Böyle bir hastalık yok, bu uluslararası bir komplo” gibi fikirler hızla yayılırken, ölüm vakalarının aslında korona kaynaklı olmadığı, ölüm raporlarına böyle yazılması için “Paşinyan’ın Soros’tan para aldığı” gibi mantık dışı iddialara inananlar da oldu.
Öte yandan, tıp insanları arasında Ermenistan sağlık otoritelerinin korona ile mücadelede doğru zamanı kaçırdığını söyleyenler de var. Epidemiologist Rupen Hayrabedyan sağlık görevlilerini, enfeksiyonun yayılmasına katkıda bulunan sosyal temasları tanımlamak için uygun bir epidemiyolojik analiz yapmamakla suçladı. Hayrabedyan “Gözlemlerim, iletimin esas olarak ailelerde ve çalışma ortamlarında veya maske takmayan arkadaşlar veya komşular arasındaki yakın temaslarda gerçekleştiğini ortaya koyuyor” dedi.
Paşinyan Hükümeti ise hala toplumu tehdidi yeterince ciddiye almamakla suçluyor.