BÜRKEM CEVHER
Siren Yayınları 2019 yılının son aylarında iki yeni kitap yayınladı. Ne var ki Valeria Luiselli’nin yazdığı ‘Kayıp Çocuk Arşivi’ öylesine ön plana çıktı ki ikinci kitap neredeyse hiç görülmedi. Oysa Camille Bordas’ın yazdığı, Betül Cevahircioğlu’nun dilimize kazandırdığı ‘Birlikte Yaşamanın Yolları’ gerek tekniği, gerek dili, gerekse kurgusu bakımından kesinlikle gözden kaçırılmaması gereken bir kitap. Roman, 11 yaşındaki bir çocuğun, Isodore’un, gözünden anlatılan bir aile ve büyüme hikâyesi. Kitabın esprili ve basit diline karşın anlatılan aslında oldukça hüzünlü ve karmaşık bir aile öyküsü.
‘Leke’ kavramı
“Kahverengi süet kanepemizde kahverengi, koyuca bir leke vardı. Elimle yana ittirdiğimde neredeyse görünmez oluyordu. Gözlerimi kısarsam orada olduğunu unutabilirdim ama sonra, aksi yöne ittirdiğimde yine belirirdi, anımsadığımdan da koyu halde, sanki onu yeni beslemişim gibi”, sözleriyle başlar ‘Birlikte Yaşamanın Yolları’. ‘Leke’ kavramı romanda çok önemlidir; yeri geldiğinde unutulmak istenen bir olay, yeri geldiğinde görmezden gelinen bir kişi, yeri geldiğinde utanç verici bir hareket olabilir o leke. Kitabın ana odağında ailede bir kayıp da olsa aile fertleri o kayıp yaşanmamış gibi davranır. Bakış açılarını yeteri kadar daraltıp kayıptan uzaklaştırırlarsa neredeyse yok olur o kayıp ama sonra daha da güçlü bir şekilde yokluğunu hissettirir. O nedenle de ilk bölümün adıdır ‘Leke’.
Mazal Ailesi’nin en genç ve belki de en ‘sıradan’ ferdi Isadore’un ağzından yazılan romanda ailenin diğer çocukları aşırı yetenekli ve zekidir. Isadore’a “Dory” der bütün aile fertleri oysa o kendisine “Izzie” denmesini ister. Dory’nin iki ablası - Berenice ve Aurore - ve bir ağabeyi - Leonard - doktora tezlerini yazmaktadır, diğer ağabeyi - Jeremie - ise senfoni bestelemektedir. Dory’den sadece 1,5 yaş büyük ablası Simone üç sınıf birden atlamıştır, o nedenle de küçük yaşına karşın lise öğrencisidir ve gelecekte kitap yazıp çok ünlü olacağını düşünmektedir. Oysa Dory okulda hiç sınıf atlamamış, ortaokul ödevleri ve dersleri ile boğuşmakta, yaşıtları ile benzer sorunlar yaşamaktadır.
Her ne kadar diğer kardeşler çok zeki de olsalar sosyal ilişkiler bakımından tamamen sorunlu bireylerdir; günlerinin çoğunu odalarında çalışarak geçirirler, arkadaşları yoktur, onlar için tezlerinden ibarettir hayat. Dory, ailesi hakkında “Ailemi seviyordum sanırım. Başka aile tanımamama ve tam olarak emin olamamama rağmen onlar iyi, düzgün insanlardı. Yine de şuursuzlardı biraz. Kendi zihinlerinde kaybolup giderlerdi. Başkalarının farkında değillerdi - aile dışından hiç kimsenin farkında değillerdi, hatta bazen benim bile,” der.
Kardeşlerinin aksine Dory dışa dönüktür. Karşısındakinin kızgın, üzgün ya da mutlu olup olmadığını çok rahat anlar, elinden geldiğince çevresindekileri rahatlatmaya, mutlu etmeye çalışır. Camille Bordas, kardeşlere farklı zeka türleri atamıştır; Dory dışındaki fertler akademik açıdan çok zeki olsalar da sosyal ortamlarda nasıl davranacaklarını bilemezler. Oysa Dory normal bir çocuktur ancak duygusal zekası oldukça yüksektir. Okula uyum sağlamaya çalışır, kendisi ile arkadaş olmak isteyenlerle rahatça ilişki kurar. Belki de kardeşleri ile olan ilişkisinden alışık olduğu için de kendisi başkaları ile arkadaş olmak için uğraşmaz. Kardeşleri kendi araştırma konularının dar çerçevesine ne kadar hapsolmuşlarsa Dory de o kadar geniş bir perspektiften dünyayı aldılar.
Simone’un, Fransızca öğretmeninin baskısıyla edindiği mektup arkadaşı Rose evlerine geldiğinde kimse Rose ile ilgilenmez. Oysa Dory hemen onunla arkadaş olur. Rose’un ziyareti sırasında meydana gelen aile içinden bir ferdin ölümüne ise Rose dışında kimse ağlamaz. Ne var ki bu olaydan sonra bütün aile bir süre hep aynı odada uyur, bir anda kendi içlerine dönerler, daha sonra da kimse bu olaydan bahsetmez; bu olay unutulmak istenen bir leke gibidir. Ancak bu kayıptan sonra Dory’nin sınıf arkadaşı Denise, Dory ile ilgilenmeye başlar. Denise intihara meyillidir, Dory ise bir yakınını kaybetmiştir; bu ölüm, Dory ve Denise’i birbirine yakınlaştırır.
Ailenin direği
Dory arada bir evden kaçar, ama bu kaçışlar aileden kimsenin dikkatini bile çekmez. “Annem yeterince maceraperest davranmadığımızdan yakınırdı hep ve abilerimle ablalarım, onun bu görüşünü şahsi fikirlerin beyanı karşısında genelde takındıkları o aynı kayıtsız tavırla karşılarken altımızın en küçüğü olarak ben, çok ciddiye alırdım… Nasıl biri olmam gerektiğine dair belli bir fikrim de olmadığından, en azından annemin önerisini deneyebileceğimi, maceraperest olabileceğimi düşündüm. Gelgelelim maceranın ne demek olduğu belirsizdi… İzlediğim filmlere bakılırsa maceralar ev ya da okul dışında gerçekleşen, eğer yalnızsan insanlarla tanışmanı sağlayan, bir grupla çıktığında ekipten en az bir kişinin ölmek zorunda kaldığı şeylerdi. Bu yüzden yalnız gitmeye karar verdim (zaten arkadaşım yoktu) ve bir gece ablam Simone’un bisikletiyle evden kaçtım,” diyerek başlar ilk kaçış hikayesini anlatmaya.
Aile fertleri Dory’nin yeterince zeki olmadığı düşünürler, ancak aile içinde en yakın ilişkilerini hep Dory ile kurarlar. “Annemin benim müşfik bir yanım olduğunu ve insanların düşüncelerini sezme konusunda iyi olduğumu düşündüğünü biliyordum,” der Dory. Annesi her fırsatta Dory’nin nazik ve canayakın olduğunu söyler. Ailenin geri kalanından gizli bir şekilde, her Pazar kiliseye giderken yalnızca Dory’yi yanına alır anne. Kayıptan sonra her akşam annesine kitap okur, hikayeler anlatır Dory.
Ablası Berenice kendisinin insanlara nasıl davranacağını bilemediğini söyler ve Dory’yi şöyle tanımlar: “Sen her zaman iyisin. Her zaman herkesi memnun etmek istersin. Bunu nasıl başardığını bilmiyorum.” Dory evden kaçışlarından birinde Paris’e, ablası Berenice’in yanına gider. Berenice doktorasını yeni bitirmiştir ve bir okulda öğretmen olduğunu söylemiştir ailesine. Ancak sosyal uyumsuzluğu nedeniyle öğretmenlikten atılmıştır, bunu ailesinin bilmesini kesinlikle istemez. Dory de bunu kimseye söylemez. Ağabeyi Leonard ise tezinin konusunu sadece Dory’ye açıklar. Üniversite için Paris’e giden Simone ise sohbet etmek için her akşam Dory’yi arar.
Ablası Aurore için şöyle der Dory: “Bir keresinde Aurore’u görmeden tam bir hafta geçirdim. Odalarımız karşı karşıyaydı, ama o, nadiren odasından çıkıyordu. Zorunlu olarak ailece yenen akşam yemekleri (doğum günleri ya da öyle şeyler) için odayı terk etmesi gerektiğinde ortama ait değilmiş gibi dururdu.” Aurore 24 yaşında tarih doktorasını bitirir, diğer kardeşleri gibi birkaç sınıf birden atlamıştır ancak doktorası bittiğinde hayata nasıl adapte olacağını bilemez. Hâlâ bakire olmasını, flört hakkında hiçbir şey bilmediği gerçeğini ancak o zaman dert etmeye başlar ki Mazal Ailesi’nin kızları zeki oldukları kadar güzeldirler, her daim çevrelerinde pek çok hayranları vardır. Bu konuda konuştuğu, dert yandığı kişi yine Dory olur.
Dory, bir bakıma evin direğidir; herkesin dertleştiği, herkese yardım edebilen bir direk. Bütün aile fertlerinin kendileri ile meşgul oldukları bir ortamda, Dory tüm aileyi bir bütün olarak algılayabilen tek kişidir. Aile, kaybın etrafında dolanıp kendi hayatlarını yaşarken Dory arkadaş edinir, maceralar yaşar ve hayatı öğrenir. Ülkenin en yaşlı kadını da Dory’nin arkadaşıdır, okulun en depresif çocuğu da. Kitap Mazal Ailesi’nin üç yıllık dönemine tanıklık etmemizi sağlar. İyi kötü, acı tatlı, mutlu hüzünlü pek çok badire atlatır aile, bütün ailelerde olduğu gibi. Oldukça sıradışı fertlerine karşın sonuçta tüm aile bir toplum içine yaşar, hepsinin ister istemez dış dünyayla ilişkisi olmak zorundadır. Bunun yollarını ise en iyi Dory bilir.
Roman teknik olarak kısa bölümlerden oluşur. Her bölümde bir olay anlatılır. Ancak bu olayların sonunda ne oluyor, kim ne tepki veriyor, Dory ne gibi dersler alıyor tarzında sorulara yanıt arayarak uzatmaz konuyu yazar. Örneğin Dory evden kaçtığında sadece o kaçış sırasında yaşananlar önemlidir; döndüğünde diğerlerinin bu kaçışı fark etmiş ya da fark etmemiş olması çok da önemli değildir. Bazen bu anılar tekrar karşımıza çıkar ama her olay ilişkiler temelinde anlatılır, sonuçlara çok değinilmez. Burada önemli olan roman karakterlerinin inşası, karakterlerin olaylar karşısındaki tepkisi veya tepkisizliğidir. Bu olayların kişilerin hayatındaki, gelişimindeki rolüdür ana planda olan ama bu rol alenen açıklanmaz, okurun yorumuna bırakılır. Sonra bir başka anıya geçilir.
Prelüt ve son
Kitabı okurken kâh kahkahalarla güleceksiniz, kâh böğrünüze bir taş oturacak hıçkırıklarınızı zor tutacaksınız. Kimi zaman eğlenecek kimi zaman da heyecanlanacaksınız. Ama en çok da bir çocuğun gözünden ailesine ve hayata biraz da farklı bir açıyla bakacaksınız. Sonunda bir Chopin prelüdü ile bitecek roman ve bir süre Dory ile birlikte yaşamaya devam edeceksiniz: “Prelüt sona ermek üzereydi. Bunu anlayabiliyordum çünkü aynen başladığı gibi bitiyordu neredeyse - aynı motif tekrar ediyordu - fakat sonu başa kadar ışıklı ve umutlu gelmiyordu kulağa çünkü ortasında o büyük, dramatik bölüm vardı; her şeyi karartan, ağırlaştıran, lekeleyen.”
Birlikte Yaşamanın Yolları
Camille Bordas
Çeviri: Betül Cevahircioğlu
Siren Yayınları
293 sayfa.