MURAT CANKARA
Georges Rodenbach (1858-1898), Belçikalı Sembolist şair ve romancı. Hayatı semboller üzerinden -anlamlandırmak olmasa bile- kurmaya ve yıkmaya pek meraklı memleketimizin okumuş ama okuduğundan çok yazmış kesimlerinde Belçikalı Sembolistlerden en tanınanı, muhtemel ki oyun yazarı Maurice Maeterlinck’tir (1862-1949). Gerçi 1927 yılının Mart ayında, ‘Türk Yurdu’nda Rodenbach’tan bir tercüme (“Gözlerin Aşkı”, cilt 5, sayı 27, çev. Hikmet Şevki), “ecnebi edebiyatı”ndan bir numune olarak yayınlanmış. Öte yandan, Belçikalı Sembolistlerin Fransız meslektaşları elbette daha büyük ilgiye mazhar olagelmiş; örneğin Rodenbach’ın yakın dostu Stéephane Mallarmé (1842-1898). Yahut Sembolizm hareketinin manifestosunun yazarı, Yahya Kemal’in Paris’te tanışıp fikirlerinden etkilendiği Yánnis Papadiamantópoulos, namıdiğer Jean Moréas (1856-1910).
‘Ölü şehir’
İlk kez 1892’de yayınlanan ‘Ölü Brugge’ yüzeyde basit bir hikâye anlatıyor. 40 yaşındaki Hugues Viane, çok sevdiği karısının ölümünden bir gün sonra gelir ve Brugge’ye yerleşerek onun yasını tutmaya başlar. Zavallı kadın, daha otuzuna gelmeden, amansız bir hastalığın pençesinde can vermiştir. Dul kocası da beş yıldır bu “ölü şehir”de, yitirdiği sevgilisine ait eşyaların arasında, yani kurduğu masumiyet müzesinde, hizmetçisi koyu Katolik Barbe ile birlikte münzevi hayatı sürmektedir; ta ki bir gün, bu kasvetli şehrin sokaklarında amaçsızca yürürken, yasını tuttuğu eşinin adeta ikizini görene, “eski kadına benzeyen yeni bir kadının cazibesi”ne (s. 50) kapılana kadar. Viane kızı takip eder ve onunla tanışır; kız, haftada iki kez Brugge’ye gelen bir tiyatro topluluğunda dansçıdır. Gerisini kitapta okursunuz; zaten bir solukta bitiyor.
Her ne kadar Sembolizm daha ziyade şiirle özdeşleşmiş bir hareket olsa da, Rodenbach’ın romanı onu en iyi temsil eden örneklerden sayılıyor. Üstelik yayınlandıktan sonra epey başarılı olmuş, hatta kente turist bile çekmiş. Farklı katmanlarda okunmaya, yorumlanmaya müsait bir metin. Şehirle insanın ruh halinin iç içe geçtiği, insanla mekânın birbirine dönüştüğü; zaman ve bellek, benzerlik ve fark, ruh ve beden, iç ve dış güzellik, perhiz ve tensel arzu arasındaki gerilimlerin tatlı tatlı sorgulandığı; aşk, tekrar ve yenilik arasındaki ilişki üzerine düşündüren; mekânın ve atmosferin rol çaldığı; gri, kasvetli, yağmurlu, sisli bir kitap ‘Ölü Brugge’. Ve elbette şiirsel: “Mutlak unutuş! Yeniden başlangıçlar! Zaman taşsız bir yatakta, yokuş aşağı akar… Sanki, daha hayattayken, ölümsüz hayat yaşanır” (s. 39).
Bu novella, daha geçtiğimiz yılın ortalarında Everest yayınları tarafından, orijinal adıyla (Bruges-la-Morte) ve Alper Bakım çevirisiyle yayınlanmıştı. Ancak bu yazıya vesile olan, Yort Kitap (evet, ilham Ece Ayhan’dan geliyormuş) baskısı. ‘Bu Suça Ortak Olmayacağız’ bildirisine imza attığı için aklıevvellerce sivil ölüme mahkum edilen yüzlerce akademisyenden biri, ödüllü belgeselci Osman Şişman, arkadaşlarıyla birlikte kurmuş Yort Kitap’ı. Şimdilik dört kitapları var. Ancak ‘Ölü Brugge’nin çevirisine (Roza Hakmen), tasarımına (Levent Şentürk) ve yayına hazırlanışına (Şişman’ın kendisi) bakınca insan keşke her ay dört kitap çıkarsalar demekten alamıyor kendini. (Kendime not: Bu işler söylemekle değil, destekle olur.) Kitabın orijinalindeki fotoğraflar aynen kullanılmış; Selim İleri’nin yazdığı kısa bir sonsözü de var. Demek ki neymiş; insan harcamayı oyun sanan memleketimizde umut öyle kolay kolay tükenmiyormuş.
Katolik sembolleri
Yoğun Katolik sembollerini bir yana bırakırsak, ‘Ölü Brugge’, şiiri-seven-fakat-manzuma-meyleden memleketimiz münevverine tanıdık gelecektir. Belli bir mesafeden bakıldığında, yitirdiği kadının yasını tutarken onun tıpkısı dansçı bir kadınla tanışan Viane, Namık Kemal’in ‘İntibah’ındaki Âli Bey’den, Periveş’in peşinde İstanbul sokaklarında dört dönen araba sevdalısı Bihruz’dan ya da onların aylak yazınsal akrabalarından pek de farklı değildir. Eh, tahmin edilebileceği üzere, “Dansçılar aşırı ahlakçı olarak tanınmaz” (s. 36). Dolayısıyla kahramanımızın yeni arzu nesnesi Jane de bu tanışmanın akabinde mesleğini bırakacaktır. Son tahlilde, bir tür yasına-âşık-ama-kent-sokaklarında-aranmaktan-da-vazgeçmeyen erkek hikâyesi. İnsan sormadan edemiyor: Sevdiği için (yani sevdiğinden) öldürmekle sevdiği için (yani sevdiği yüzünden) öldürmek arasındaki çizgi, eğer böyle bir çizgi varsa, ne kadar ince? ‘Ölü Brugge’nin Tanzimat romanlarından ne ölçüde ve nasıl farklılaştığı da edebiyat âlimlerinin işi olsun bir zahmet.
Ölü Brugge
Georges Rodenbach
Çeviri: Roza Hakmen
Yort Kitap
136 sayfa.