Daha da karanlık...

ECEM KODAK

Stephen King’in her kitabında başka bir soluk buluyor insan. Tam tekrara düşecek derken ters köşe yapıyor. Bu kadar konu, kurgu nasıl bulunur derken, ‘Hayaletin Garip Huyları’ (Night Shift) çıkıyor karşımıza ve bir kez daha şok oluyoruz. Şeffaf’taki Bobbi Anderson’un düşünceleri doğrudan kağıda döken daktilosu gerçek midir diye şüphelenmeden edemiyor insan. Tam 20 hikayeden oluşuyor kitap, hepsi bambaşka, özgün ve elbette hayal gücünün sınırlarını zorlayan türden. 

Dikkatimi ilk çeken, kitabın da ilk hikâyesi olan, ‘Jerusalem’s Lot’ oldu. King’in alışılageldik yalın anlatımı bu kez mistik bir tasvire bürünmüş. Korku kralının yeni bir yönünü sunarak okuru heyecanlandıracak türden bir yenilik bu. 

Gotik bir tablo

Uğursuz ve kanlı bir geçmişi olan Chapelwaint Köşkü’ne giden Charles‘ın yazdığı mektuplar konu edilmiş. Betimlemeler yerinde ve tadında olmuş. Hikâyeyi okurken gotik bir tablo canlanıyor okurun gözünde. Malikanenin yakınlarındaki şeytan kilisesi ve ayin ritüelleri oldukça sürükleyici ve elbette ürpertici.

Kitaba orijinal ismini veren ‘Gece Vardiyası’ (Night Shift), 12 yıldır el değmemiş, kedi büyüklüğünde sıçanların kol gezdiği, pis bir yerin temizlenmesi kararıyla başlıyor. Karanlık bir hikaye ve deneme tadında.

Kitapta en sevdiğim hikâye ‘Canavar’ oldu. Bir grup insan bir çamaşır kurutma makinesini yanlışlıkla azılı bir katile dönüştürebilir mi? Peki ya bu hikaye mantıklı bir kurguyla açıklanabilir mi? Bu kurgu fantastik bir sonuca bağlanabilir mi? Söz konusu King’se hepsi mümkün! Diğer hikayeler gibi “Canavar”ın da ucu açık bırakılmış. Alışılageldik bir Stephen King romanının özetini okur gibi hissettim; hızlı ve dinamik, aslında daha uzun olsa da severek okunurmuş.

Kitaptaki bir başka dikkat çekici hikâye dünyanın sonunu getiren ölümcül bir virüsün konu edildiği ‘Gece Dalgaları’. Bir grup genç, hasta bir adamı canlı canlı, neredeyse bir tören edasında, yakıyor. En ufak bir vicdan azabı çekmedikleri gibi içlerinde bundan haz alan bile çıkıyor. Vahşi hayvanların işkenceden zevk almayı öğrenecek kadar evrimleşmiş halleri adeta. Aralarındaki ilişki de nefret, tiksinti ve aşağılama üzerine kurulu. Yok olmuş bir dünyanın son mirasçıları olduklarından mı böylesine caniler yoksa bu sayede mi hayatta kaldılar, merak konusu. 

‘Canavar’ı çok sevsem de bir hikâye var ki filmi yapılsa korku severlerin göz bebeği olur. ‘Öcü’de bir aileye dadanıp hayatlarını karartan ‘öcü’ konu edilmiş. Olayın kahramanı eril ve sinir bozucu bir karakter olan Lester Billings, akla hayale sığmayan hastalıklı dogmalarıyla okurun sinirini bozarken bu sebeple tüm çocuklarının da ölümüne sebep oluyor. Hikayenin sonunda yaşadığı tokat niteliğindeki travma sonucu Lester’in yaşadığı korku içimize su serpiyor.

Kitabın tam metin çevrilmesi büyük bir artı olmuş. Stephen King’in çoğu eserinde tam metin çeviriler aşırı detaylı yan hikâyelerin ortaya çıkmasına sebep olsa da ‘Hayaletin Garip Huyları’ halihazırda yirmi kısa hikâyeden oluştuğundan olayların eksiksiz anlatılması büyük tat katmış.

Hayaletin Garip Huyları

Stephen King

Çeviri: Gönül Suveren, Esat Ören   

Altın Kitaplar

416 sayfa.

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ