ARAKEL ARMADYAN
Üsküdar Üniversitesi Felsefe Bölümü öğretim üyesi Tahir M. Ceylan’ın ‘Yokluk, Sezgisel Akılcılık Temelinde Ontolojik Bir Yorum’ başlıklı kitabı ‘E Yayınları’ndan çıktı. İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Selçuk Ural’ın önsözüyle yayımlanan kitap, Varlık ve Yokluk ikilemini çeşitli düzeylerde ele alıyor.
Kant’tan Heidegger’e…
Kitap, Kant, Hegel, Spinoza ve özellikle Heideger’le felsefenin tarihsel metodolojisini kullanarak hesaplaşıyor ve bütün büyük oyuncuların felsefede insanın ortaklığı kaidesi üzerinde oynadığını ve bu nedenle her birinin söylediğinin ötekini tamamlayıcı nitelikte olduğunu söylüyor: “Hemen tüm felsefe anlayışlarının kendilerini ters yüz ederek tekrarlamaları ve bu yolla birbirlerinin yerini almalarını tarih boyunca akıp giden düşünce nehrine her üst perdeden bakışımızda apaçık görüyoruz. En somutlarını Fichte’nin Spinoza’yı, Marx’ın Hegel’i tersyüz etmesinde gördüğümüz bu tarz, aslına bakılırsa ardışık bütün felsefelerde vardır; önce bir felsefe oluşturulur, sonra o felsefenin sökümüyle sözümona yeni bir felsefe daha oluşturulmuş olur.”
Otuz iki bölümden oluşan kitapta yazar son düzlüğe varmak için “zaman”, “özgürlük”, “varlığın anlamı” ve “doğruluk” gibi felsefenin temel tartışma alanlarında başlıklar açtıktan sonra, varlığın nereden başladığıyla ilgili bir temel çözüm hasıl etmek üzere “varlık ve bağdaşmazlık”, “varlığın çalkalanması”, “çoğul sentetik a posteriori” gibi bu kitapla beraber hayat bulmuş yeni kavramlarla ilgili başlıklar açıyor. Bu başlıklar altında irdelenen konuların bazıları Ceylan’ın felsefi tarzına ters biçimde kapatılmazken diğer bazıları uzun tartışmalarla ancak bir sona erdiriliyor:
“Varlık yokluk karşısında kendisinin de önceden tanımlayamayacağı şekilde bir süreç yürütür. Burada tek belirleyici o aşamada varlığın kazanmış olduğu hızdır. O hıza göre varlık kendini yokluk karşısında belirler. Hızı arttırarak varlık kendi ürünü varolanlarla yokluk karşısında her aşamada yeni bir bariyer kurar. İnsan hızı artmış bir varlık ürünü olarak yokluğun karşısına genişlemeyi geçici olarak durdurucu bir varolan olarak ortaya çıkmıştır. Varlık kalıcı bir zafer peşinde olsa ve bu yönde insan gibi varolanlar aracılığıyla adımlar atsa bile bütünü değiştirecek güce sahip değildir. Bütün çünkü varlıkla ya da varlık olmaksızın kendini her durumda gerçekleştirebilecek durumdadır. Dolayısıyla varlık ürünü bir varolanın son kertede bütünü değiştirebilecek güce ulaşması beklenemez. Buna rağmen ama varlık yokluk karşısında kendini insan aracılığıyla sonuna kadar kullanabilir. Yani varlığın insan aracılığıyla önceden belirlenmemiş bir tükenişi söz konusu olabilir, bu tükenişe rağmen ama bütün bozulacak değildir. Öyleyse bir varolan olarak insan varlığın bütününü bozabilir olsa da yokluğun bütününü bozabilir durumda değildir.”
Yokluk
Tahir M. Ceylan
E Yayınları
664 sayfa.