Hovhannes Tumanyan (1869-1923) hakkında bir şeyler yazmaya şu hikaye ile başlamak gerekir diye düşündüm: 1915 Soykırımı’ndan kaçıp kurtulanlar, mülteciler, yetimler Ermeni Kilisesi’nin merkezi olan Eçmiadzin’de toplanır. Çoğu hastalık ve açlık nedeniyle ölürken, kalanlar da can çekişir haldedir. Birden sağanak yağmur başlar. Halk yağmurdan korunmaya gayret ettiği bir sırada Hovhannes Tumanyan Tüm Ermeniler Katolikosu’nun o sırada inşa edilen yeni katolikosluk binasının kapısını ardına kadar açtırıp halkı içeri alır. Dönemin Katolikosu V. Kevork bunu duyduğunda epeyce sinirlenir ve akşam Tumanyan’a çıkışır, bir daha benzer bir şey yapmamasını söyler. Tumanyan ise ihtiyaç halinde aynısını yapmaktan çekinmeyeceğini ifade eder. O sırada Katolikos sinirle ayağa kalkıp;Şair ve aktivist Tumanyan’ı tanımak ve hakkında bazı yargılara varmak için hayatının 1905-1906 yılları önemli, çünkü o dönemde kendisini tamamen Türk-Ermeni barışını sağlamaya ve halkın müdafaasına adamıştı.
-Fakat siz Tüm Ermeniler Katolikosu ile konuşuyorsunuz, der.
Tumanyan’ın cevabı nettir:
-Siz de Tüm Ermeniler Ozan’ı ile...
Hovhannes Tumanyan Tiflis’te faaliyet gösteren Milli Büro Merkez Komitesi üyesi idi. Amacı savaştan kaçıp Rusya’ya sığınan mültecilere yardım ulaştırmak olan bu komisyonda canla başla çalışan Tumanyan, o dönem direniş halinde olan Van’a kadar gitmiş ve sonrasında halkın çektiği acıya, uğradığı haksızlıklara, yerini yurdunu bırakıp göç yollarına düşmesine bizzat tanıklık etmişti. 10 çocuk babası Tumanyan büyük sıkıntılar yaşayan veya yetim kalmış çocuklar karşısında yaşadığı çaresizlikten kahroluyor ve şöyle yazıyordu: “Çocuklar, çocuklar, çocuklar... Sahipsiz, aç, hasta... Nasıl korkunç bir felakete şahit olduğumu anlatmam mümkün değil”.
Daha sonra A. Harutyunyan tarafından bestelenen ‘Hayrenikis Hed’ tam o dönemde yazılmış. Her şeyin kaybedildiği, Van direnişinin hüsranla noktalandığı, Soykırım’ın giderek şiddetlenip Ermeniler kadim yurtlarından Suriye çöllerine ölüm yolculuğuna sürüldüğü, halkın bir kısmının da büyük bir sefalet içinde telaşla Rusya Ermenistanı’na kaçtığı o günlerde Hovhannes Tumanyan, “Dudaklarını lanetle kirletmemiş şairler yeni şarkı ve yeni sözlerle yeni hayatına övgüler sunacaklar, ey yeni Vatan’ım, ey güçlü Vatan’ım...” diye haykırıyordu.
Barış Elçisi
Şair ve aktivist Tumanyan’ı tanımak ve hakkında bazı yargılara varmak için hayatının 1905-1906 yılları önemli, çünkü o dönemde kendisini tamamen Türk-Ermeni barışını sağlamaya ve halkın müdaafasına adamıştı.
6 Şubat 1905’te Bakü’de başlayan Türk-Ermeni çatışması sonrasında Tiflis’te bulunan aydınlar barış sağlamak ve kitlesel ölümlerin önünü almak için ciddi adımlar atar, Tiflis Şeyhülislamının Bakü’ye gittiğini bildirip Eçmiadzin’de bulunan Khırimyan Hayrik’in de derhal Bakü’ye gitmesini rica ederler. Tumanyan ve Dr. Zargaryan Hayrik’e eşlik etmek üzere Eçmiadzin’e giderler, fakat ilerlemiş yaşıyla ve hastalıklarla boğuşan başpatrik ancak Tiflis’e gelebilir. Tiflis Ruhani Önderlik binası avlusunda bir barış ve esenlik mitingi organize edilir ve Hayrik burada bir konuşma yapar. Tam da o günlerde Tumanyan evlatlarını alıp çatışmaların yoğun yaşandığı bölgenin yakınında bulunan doğduğu köye, Tıseğ’e gider: “Karışıklık yaşanacağını çok iyi biliyordum, bölgemizde her türlü düzensizlik olabilir ve bana ihtiyaç duyulabilirdi, fakat yaşananlar beklediğimin üstündeydi”.
Alaverdi şehrinde bulunan fabrikada Ermeni ve İran vatandaşı Türk işçiler arasında patlak veren bir olay neticesinde bazı Türk işçiler öldürülür. Olayın hemen ertesi günü muhtemelen Tumanyan’ın önderliğinde Tıseğ köyünde bir barış gösterisi yapılır. Bölgedeki Müslüman nüfusun güvenliğini sağlamak ve yaşanan olaylara karışanları cezalandırmak için bir halk arenası kurulur. Tumanyan halkın yardıma ihtiyacı olduğuna dair bir telgraf çekip başpatriğin yardımını talep eder. Bunun üzerine Aleksandrapol’den gelen bir birlik olayları yatıştırır. O günlerde yayınlanan bir yazısında Tumanyan şöyle der: “... Şiddetli bir barış isteği mevcut. İki taraftan da başıbozuk kişiler ortalığı karıştırıyor. Ve bunu o kadar kolayca yapıyorlar ki insan şaşırıyor... Zor olan yegane şey bunun engellenmesi”.
Tumanyan zor olanı yapma gayreti ile saldırıları engellemek için elinden geleni yapmaktadır. Ermenilerin bir Türk köyüne saldırdıkları haberini aldıktan sonra Lori bölgesinden kendisini takip eden Ermenilerle, elinde beyaz bayraklarla, barış vaaz etmek için Türk ve Ermenilerin beraber yaşadıkları Kazah bölgesine doğru yola çıkar ve orada barış görüşmeleri gerçekleştirir.
Bir süre sonra Tiflis basınında yayınlanan imzasız çağrı metnini Tumanyan’ın kaleminden çıkma bir dostluk ve barış şiiri olarak görmememiz için hiçbir neden yok. Bazı kesitleri okumak iyi gelebilir:
“Biz Lorililer olarak toplandık, barış nişanesi olan beyaz bayrağı açtık, dağlarımızı aşıp kavga eden kardeşlerimizin arasında durmaya geldik. Bu yaptığınız nedir, ey akılsızlar! Birbirinize ne ettiniz, birbirinizden ne istersiniz? Kadın ve çocuklarınıza yazık değil mi? Helak ettiğiniz helal emeğinize yazık değil mi?
“Yüz atlıyla geldik, yüzlercesi de dağlarımızda hazır; fakat sizin için değil, Ermeni olsun, Türk olsun, komşusuna saldıran için.”
“Kazah’daki Müslüman kardeşlerimiz, Lori’de bırakıp gittiğiniz ne varsa bilin ki bir emanet gibi kollayıp muhafaza ediyoruz. Bir şey kaybolup eksilirse sorumlusu Ermeni köyleridir. Baharda daima beraber yaşadığımız, aynı toprakta, aynı suda yaşadığımız dağlarımıza geleceksiniz. Saf yürekle, kardeş gibi yine gelin, ve eğer bizden biri size rahatsızlık verirse, çoğu kez yaptığımız gibi onun hakkında biz geliriz...”
Bölgede yaşayan iki halk arasında barışın tesisi için canla başla çalışan Hovhannes Tumanyan yaşanan şiddetin Çarlık yönetiminin isteği doğrultusunda olduğunu da gizlemiyordu. Yazdıkları ve yaptıkları ile çatışan halkların kılıçlarını kınına koymayı ve nice insanın ölümünü önlemeyi başaran Tumanyan’a yönetimden verilen cevap çok anlamlıydı: Tutuklanma ve ünlü Metehi Hapishanesi.
Tumanyan İstanbul’da
Eylül 1921 tarihinde çiçeği burnunda Sovyet Ermenistanı hükümeti tarafından kurulan Ermeni Yardım Komitesi’nin birincil amacı kıtlık içinde olan halka yardım etmek, ülke inşasına katkı sunmak, 1915’teki Soykırım’dan sonra dört bir tarafa yayılmış yurtsuzlarla iletişim kurmak ve onları yeni kurulan Cumhuriyet etrafında toplamaktı. Başkanlığını geçmişte benzer çalışmalar yürütmüş ve deneyim sahibi şair Hovhannes Tumanyan’ın yaptığı komitenin üyeleri dönemin tanınmış aydınlarıydı.
Ermeni Yardım Komitesi’nin faaliyetleri üç aşamalı olarak ilerledi. İlk aşamada Hovhannes Tumanyan’ın başkanlık ettiği bir heyetin Kasım-Aralık 1921’deki İstanbul ziyareti, insanlara güven aşılayıp Ermenistan’ın yardıma muhtaç Ermenilere ve mültecilere önemli bir yardım toplanmasına vesile oldu.
İstanbul’da bulunduğu günler zarfında Tumanyan farklı çevrelerle görüşür, okulları, gazeteleri ziyaret eder, yazar ve aydınlarla ilişkiler tesis eder. Dönemin ileri gelen yayın organlarından ‘Verçin Lur’a yaptığı ziyaret esnasında Sovyet Ermenistanı’nın komşularıyla iyi ilişkiler kurmayı kendisine ilke edindiğini ve Ermeni halkının refah içinde gelişimini ve yeniden ayağa kalkmasını sağlamak için Kars konusunda Türklerle anlaştıklarını söyler.
Tumanyan’ın ziyaretinin önemli kazanımlarından biri Ermenistan devletinin aydınlarla tesis etmek istediği ilişkilerin ilk adımlarının atılmasıydı. “Yoldaş Pançuni” eserini okuyup takdir eden Yerevan hükümetinin bir çok yazar gibi Yervant Odyan’a da kısa bir süre sonra maaş bağlayacağını Tumanyan İstanbul ziyareti esnasında ilan eder.
Taşnaktsutyun Cemiyeti bünyesinde kurulan ve ilerki yıllarda Ermenistan Kızıl Haçı ile birleşen Ermeni Yardım Derneği, Tumanyan’ı yeni kurulan Sovyet Ermenistanı ve Ermeni Yardım Komitesi’nin yaptığı çalışmalar hakkında bir konuşma yapmaya davet eder. Kumkapı Mission House’da gerçekleşen toplantı sırasında Tumanyan Sovyet Ermenistanı’nı bağımsızlığını kaybetmekle suçlayanlara, ülke sınırlarının Aras nehrine kadar uzandığını, fakat bunun orada kalacağı anlamına gelmediğini söyler. “Ermenistan hükümeti tamamen Ermenilerden kurulu, resmi dil her yerde Ermenice. Ülkede bulunan Rus askerleri işgalci değil, bir müteffik olarak Ermeni halkına yardıma gelmişlerdir” diyen Tumanyan çok yakın bir gelecekte Ermenistan’ın tüm dünyayı şaşırtacağından emin olduğunu söyler.
İki ay kadar süren İstanbul ziyareti sırasında Tumanyan’ın duraklarından biri de Kadıköy’de bulunan Mektepperver Kadınlar Yetimhanesi-Muallimhanesi olur. Yapılan çalışmayı takdir ettikten sonra kurumun onur defterini de imzalar.
Tokatlıyan’da Çay
10 Kasım 1921 tarihinde Beyoğlu Tokatlıyan Oteli’nde Liberal-Demokrat Parti (Ramgavar-Azadagan) tarafından Tumanyan onuruna bir çay masası verilir. Büyük çoğunluğu aydınlardan oluşan 100 kadar davetlinin katıldığı toplantının açılış konuşmasını şair Vahan Tekeyan yapar. Eski Adana ruhani önderi, o dönem Kahire’deki Melkonyan Tütün Fabrikası müdürü Muşeğ Seropyan, Cismani Meclis Başkanı Tavit Der-Movsesyan, Ermeni Kızıl Haç Başkanı Mari Istambulyan, ‘Hay Gin’ dergisi editörü Hayganuş Mark, Dr. Vahram Torkomyan ve diğerleri konuşmalar yapar, Anahit Tışkhoyan ve Nışan Beşiktaşlıyan ise şair Tumanyan’ın eserlerinden örnekler okurlar. Tören Tumanyan’ın yaptığı konuşma ile nihayetlenir. “Ermenistan benim açımdan güvendedir, zira mevcuttur. Yaşayan Ermenistan’ı sizlerin içinde görmekteyim”, der.
Yeni Şark gazetesine açıklamalar
Türkçe yayınlanan Yeni Şark gazetesi de Hovhannes Tumanyan’ın ziyaretine ilgi gösterir ve kendisiyle Türk-Ermeni ilişkileri hakkında bir söyleşi gerçekleştirir. Tumanyan’ın 16 Kasım 1921’de yayınlanan açıklamaları geçmişten günümüze yol gösterici olmasından dolayı nispeten uzun bir alıntıyı hak ediyor sanırım:
“Hristiyanlık ve İslamiyet birbirini sevmeyi emreder, fakat insanlar arasında bu kadar kan aktığını görmek çok acı. Bugün Batı’da yaşanan anlaşmazlığın nedeni ekonomik çıkardır, oysa Doğu halkları böylesi değersiz hesaplaşmalardan uzaktır.”
“Doğulu; birbirine yardım için vesile arayan bir halk olmuşdur. Bu durumda düşmanlıkların ezeli bir hal alması çok acı, fakat bugün sorumluluk doğrudan onları yöneten hükümetlere ait, çünkü dini farklılıklara rağmen, halklar birbirleriyle dost olmaya meyilli…”
“Ebedi cennet olmaya layık tüm bu yerlerde iki tarafın yanlışları sonucu acı olaylar meydana geldi, oysa bu yanlışları tedavi etmenin vakti gelmiştir artık. Bu tedaviyi hükümet veya partilerin yapmasını beklememeli, çünkü onlar kendi politikalarını güvence altına almak için bu hataları bazen isteyerek ve bilerek yapmaktadır. Bu işi entelektüel ve aydın sınıflar yapmalı…”
“Birbirinin evini yıkma günahını işleyenler yüzünden bugün bu kadar kırımın meydana getirdiği tek sonuç medeni dünyanın iki milleti de barbar olarak nitelemesi, zira mevcut harabelerden bir ev dahi inşa etmek mümkün değil”.
“Herkesin görevi, dünyanın en bedbaht ulusları olan Türkler ve Ermeniler arasında samimi bir anlayışın oluşması ve hükümetler tarafından açılan uçurumun kapanması yönünde çalışmaktır”.
Sanat Evi Projesi
Ermenistan Sanat Evi başkanlığını da yürüten şair Hovhannes Tumanyan 26 Kasım 1921’de Tokatlıyan Oteli’nde İstanbullu yazar ve sanatçıların katılımıyla bir toplantı organize eder. 50 kadar yazar, ressam, tiyatrocu, öğretmen zengin bir çay sofrası etrafında sohbet edip, sanat ve düşün hayatını nasıl organize edebileceklerini tartışır. Tumanyan, Doğu ve Batı Ermenileri arasında sınırların artık kalktığını belirtip entellektüel bir kardeşliğin ve karışımın doğması gerektiğini söyler. Rus Ermeni edebiyat ve sanatı memleket topraklarından feyz alırken, Türkiye Ermeni sanatı daha hassas ve mükemmel. Dolayısıyla bunların karışımı, Tumanyan’a gore, gerçek bir Ermeni edebiyat ve sanatını yaratacak. Tiflis’te kurulan Sanat Evi’nin faaliyetleri hakkında bilgi veren Tumanyan, Ermenistan hükümetinin yaptıkları çalışmaları desteklediğini ve bu çalışmaların da Ermenistan’daki kültür-sanat hayatına nasıl katkı sunduğunu anlatıp, benzer bir oluşumun İstanbul’da da hayata geçirilmesinin gerekliliğinden bahseder. Tumanyan’dan sonra şair Vahan Tekeyan, araştırmacı Arsen Ğazikyan, tiyatrocu Şahhatuni vs. söz alıp projeyi desteklediklerini, dahası yeni kurulan Ermenistan’ı ziyaret edip tanımak istediklerini belirtirler. Sanat Evi’nin kurulması amacıyla oracıkta şu isimlerden oluşan bir komisyon kurulur: yazın dünyasından çevrelerden Arsen Ğazikyan, Hayganuş Mark, Yervant Odyan, Hagop Oşagan, Vahan Tekeyan, Kostan Zaryan, Hagop Siruni, sahne dünyasından Yervant Tolayan, Şahhatuni, müzisyen Harutyun Sinanyan, eğitimci Şahan Berberyan ve ressam S. Haçadıryan. (İlk olarak Yervant Odyan, daha sonra Vahan Tekeyan’ın başkanlık ettiği Hayardun adı verilen Ermeni Sanat Evi kısa bir süre de olsa aktif faaliyet göstermiştir.)
Tumanyan’ın İstanbul ziyaretinin bir meyvesi de 1922 tarihinde G. Keşişyan Matbaasından basılan şiir kitabı olur. Tumanyan külliyatında önemli bir yere sahip bu yayın üzerinde şair bizzat titizlikle çalışmış, evvelden yayınlanmış eserleri üzerinde değişiklikler yapmıştır. Tumanyan’ın ismi o dönemde o kadar ilgi uyandırmaktaydı ki şair bazı eserlerinin izinsiz yayınlandığını duyduğunda, haklarının korunması ricasıyla Tiflis’ten İstanbul’a mektup gönderir.
Tumanyan’ın İstanbul günleri yoğun geçmektedir. Evlatlarına yazdığı şu satırlar İstanbul’da geçirdiği günlerin bir özeti niteliğinde: “Günde bir kaç yer, tören ve patırtı, gelen-gideni sormayın bile. Çoğu gün bırakın yemek yemeyi, çay içmeye dahi vakit olmuyor. Dün yüzümü dahi yıkayamadım. Dün itibariyle söz verdiğim yerlere gitmekten vazgeçtim”. Her ne kadar verimli bir seyahat olsa da o dönem Paris’te olan Zabel Yesayan’a yazdığı mektubta İstanbul’u sevmediğini açıkça ifade eder: “İstanbul’unuz şaşılacak bir şehir. Niçin olduğunu anlatmak veya betimlemek istemiyorum, ama sevmedim. İki gün sonra bizim memlekete doğru büyük bir zevkle buradan ayrılacağım”.
Tumanyan’ın Evlatları
Tumanyan’ı şiirlerinden bağımsız olarak az-çok tanımak adına hayatının belirli noktalarına yoğunlaştığım yazımdaevlatlarından bahsetmeden geçmek olmaz, zira bir insan, bir demokrat ve bir yurttaş olarak bu mühim simanın çocukları babalarının hayat hikayesinin bir parçası. Tumanyan ve eşi Olga Macgalyan’ın 6 kız (Aşkhen, Nıvart, Arpenig, Anuş, Seta, Tamar), 4 erkek olmak üzere toplam 10 çocuğu vardı. Erkek çocuklarının ecelleriyle ölmemesi kaderin cilvesi denemeyecek bir durum kuşkusuz. İkinci evladı olan Ardavazd, sanatçı ve oyun yazarı, hayatının en güzel döneminde, henüz 24 yaşındayken, 23 Kasım 1918’de ikinci Van ricadı sırasında ölür. Oğlunun ölüm haberini 10 gün sonra alan Tumanyan büyük bir üzüntü yaşar. Diğer evladları; Muşeğ, Hamlig ve Arek ise Stalin diktatörlüğü yıllarında, 1938-39’da sürgün edilip öldürülür.
Şair Tumanyan
‘Tüm Ermeniler Ozanı’ olarak tanınan ve anılan bir kimseden bahsederken, bu yönüne en son değinmek biraz garip kaçabilir.
Yerevan Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ndeki eğitimim sırasında ileri gelen Tumanyan uzmanlarından olan Edvard Cırbaşyan’ın, bir kitabını imzalatırken, “Siz Batı Ermenileri sevmezsiniz Tumanyan’ı” dediğini hatırlarım hala. Batı ve Doğu Ermeni edebiyatlarının sanat anlayışının yahut estetik kaygılarının tamamen farklı geliştiği göz önüne alındığında, Batı Ermeni edebiyatının Tumanyan’a Doğu Ermenileri kadar önem atfetmediği açıktır. Doğu Ermeni edebiyatında öznel şiirin öncülüğü Tumanyan’a ait. Balad veya epik şiir yazımı tüm eksiklerine karşın yine Tumanyan’ın alanı. Çocuk edebiyatı gibi Ermeni edebiyatında az bulunur bir bölgeyi Tumanyan’la doldurmak mümkün.
Ermenistan devleti anlaşılır bir şekilde doğumunun 150. yılında Hovhannes Tumanyan’ı milli bir şair mertebesine yükseltip UNESCO seviyesinde kutlamalar yaptırabilir. Bu tabii ki hakkı, aynı zamanda Tumanyan’ın da şansı. Bu durumda bizim unutulmaya yüz tutmuş değerlerimize daha çok sarılmamız gerektiğini düşünüyorum, zira diaspora şartlarında o veya bu yazarı organize bir şekilde yüceltmek, anıtlarını dikmek, kitaplarını farklı dillerde yayınlatmak ve içerde-dışarda propaganda malzemesi yapmak mümkün değil (olmasın da zaten). Ama mesela sormadan da edemiyor insan: Levon Şant’ın, Yervant Odyan’ın 150. yılını acaba kim hatırlayacak?