Yetvart Tomasyan, eşine az rastlanır, yaratıcı, kucaklayıcı, örgütleyici insanlardan biri olarak hayatımıza, kültür ve sanat hayatına, Ermeni toplum hayatına derin, imrenilesi, güzel izler, anılar bırakarak ayrıldı aramızdan. Daha yapacağı çok şey vardı, eminim. Ne mutlu ki şu hayatta onunla birçoğumuzun yolları kesişti. Şimdi, “Görüşmek üzere” anlamında sık sık kullandığı “Առ այժմ” [ar ayjım; şimdilik] sözünü ona söyleyebilmeyi çok isterdim.
Hemen herkesin güleç yüzü, sempatik mizacıyla tanıdığı, kabına sığmayan, kucaklayıcı, sıcakkanlı insan: Yetvart Tomasyan’ı, namıdiğer Tomo Abi’mizi söze dökmek pek kolay değil. Onu kaybetmiş olmanın derin acısı henüz tazeyken üstelik. Onu Tıbrevank’ta öğrencilik yıllarımda tanıdığımı belirtmeliyim. Genellikle, hep hayırla yâd ettiğimiz, ışık saçan Şınorhk Patriğimizin de katıldığı geleneksel yılbaşı öncesi yeni yıl kutlaması gibi özel gece ya da günlerde, çoğu kez Nişan Ekmekçiyan, Haçik Apeligan gibi arkadaşlarıyla birlikte o da okulda hazır bulunur, biz yeniyetmelerle hasbihâl ederdi. Ta o zamanlardan aramızda samimi bir bağ kurulmuştu; doğal gelişimi içinde kendiliğinden oluşmuş bir ağabey-kardeş ilişkisiydi bu. Çok erken yitirdiğimiz dost canlısı Torkom Beşiktaşlıyan’la, Hrant Dink’le olduğu gibi.
Üniversiteye devam ettiğim, Cumhuriyet’e ve daha sonra Dünya ve Demokrat gazetelerine de karikatür bıraktığım günlerde, o zamanlar Nuruosmaniye-Tavukpazarı’nda bulunan döküm atölyesine uğrar görüşürdüm Tomo Abi’yle. İşte o yıllarda bana Ermenistanlı ünlü yazar ve şair Hovhannes Tumanyan’ın ‘Kikorı’ adlı öyküsünden Türkçeye çevirdiği ve ‘Yaşamak İstiyorum’ adıyla, Oda Yayınları tarafından 1980 yılında yayımlanan kitabını hediye etmişti. Öykü Tiflis’te geçer. ‘Kikor’ diye çağrılan, okul çağında, ‘körpe’ bir köylü çocuğunun, annenin ayak diremesine rağmen yoksul baba tarafından, ‘adam olması’ için, kentteki zengin bir aileye, ev ve işyerinde çalıştırılmak üzere hizmetçi verilmesinin ardından, şefkatsiz bir ortamda, aç biilaç çalıştırılan, ana-baba, kardeş ve sıla hasretiyle yanıp tutuşan bir küçük yüreğin, çileli ve trajik hikâyesiydi anlatılan.
Mustafa Delioğlu’nun resimlediği bu kitap tekrar baskılar da yaptı. Yıllar önce, Yerevan’da bulunan Hovhannes Tumanyan Müzesi’ni ziyaret ettiğimde, orada farklı dillere çevrilmiş birçok Tumanyan kitabı arasında bu kitaba rastlayamamıştım. Görüştüğüm müze müdiresi, kayıtları da kontrol ederek, söz konusu kitabın ellerinde olmadığını teyit etmişti. Ona kitabı getireceğimin sözünü verdim. Tomo Abi’yi de durumdan haberdar ederek, bir sonraki ziyaretimde kitabı müdireye teslim ettim, büyük bir memnuniyetle kabul etti.
1993’te Aras Yayıncılık’ın kurulmasında bu çeviri çalışması da ilham verici olmuş mudur? Bilemiyorum. Bildiğim bir şey varsa o da Aras Yayıncılık’ın kurulmasının –ve ardından Agos’un yayın hayatına başlamasının– bir avuç kalmış Ermeni toplumunun ‘varoluş’u adına, âdeta bir “Yaşamak istiyorum” haykırışı olduğudur. Ermenice yayınlarla birlikte zengin ama pek tanınmayan Ermeni dili, edebiyatı, tarihi ve kültürünün Türkçe kitaplarla Türk okurlara tanıtılması, nefret diline karşı mücadele edilmesi, kabuğuna çekilmiş Ermeni toplumunun görünür olması, toplumsal dinamiğe aktif katılım gibi birçok hedefi gözeterek benzersiz katkılar sunmuş, bir kültürel miras yaratmıştır Tomo Abi, Mıgırdiç Margosyan, Ardaşes Margosyan ve Hrant Dink’le birlikte kurdukları Aras Yayıncılık aracılığıyla. Elbette Payline Tomasyan’ın, Ardaşes Margosyan, Rober Koptaş gibi nice editör, yazar, çevirmen, sanat insanı ve çalışanın da emeği ve katkılarıyla. Yetvart Tomasyan, eşine az rastlanır, yaratıcı, kucaklayıcı, örgütleyici insanlardan biri olarak hayatımıza, kültür ve sanat hayatına, Ermeni toplum hayatına derin, imrenilesi, güzel izler, anılar bırakarak ayrıldı aramızdan.
Daha yapacağı çok şey vardı, eminim. Ne mutlu ki şu hayatta onunla birçoğumuzun yolları kesişti. Şimdi, “Görüşmek üzere” anlamında sık sık kullandığı “Առ այժմ” [ar ayjım; şimdilik] sözünü ona söyleyebilmeyi çok isterdim.
Huzur içinde uyu Tomo Abi!