Suriye’de özellikle kuzey bölgesinde gelişmeler hızlandı. ABD’nin bölgeden çekileceğini açıklaması, Türkiye’nin bölgedeki YPG’ye yakın Kürt oluşumunu kastederek “Fırat’ın doğusuna gireceğiz” demesi, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton’un Kürtlerin güvenliği için Türkiye’den güvence talep etmesi ve Türkiye’nin buna tepkisiyle neredeyse tüm dünyanın gözü tekrar bu bölgeye çevrildi. Uzun yıllar Halep’te yaşamış olan gazeteci Vahakn Keşişyan son durumu Agos için değerlendirdi.
Şöyle başlayalım: Suriye krizi Menbiç'te mi sıkıştı?
Tabii ki Menbiç bugün Suriye krizinin en önemli cephelerden biri. Çünkü Menbiç aslında iki Kürt bölgesini birbirinden ayıran Menbiç-Carablus-Bab bölgesinin önemli bir parçası, bu da demek oluyor ki, Menbiç’te Türkiye-Esad-Rusya güçlerinden herhangi birinin veya bunlara bağlı muhalif güçlerin bulunması ile Kuzey Suriye koridoru tamamlanmıyor. Bu koridorun tamamlanması Amerikalıların istediği bir jeopolitik yapıydı, ama bugüne kadar hayata geçiremediler, çünkü hem Esad-Rusya hem de Türkiye buna karşı çıktı.
Burada küçük bir parantez açıp, Kuzey Suriye’nin nasıl oluştuğunu anlatmakta fayda var. Esad, Kuzey Suriye’nin daha bağımsız hale gelmesini krizin ilk yıllarında destekledi çünkü Türkiye’yi ancak böyle kontrol altında tutabildi. Rusya da buna razı oldu ve burada Amerika ile anlaştılar çünkü ikisi de DAEŞ’i kontrol altına tutabilmenin tek yolu olarak gördüler Kürtleri. Ancak sonra, Amerika bu jeopolitik oluşumunun görevini, mevkiini ve coğrafi alanını genişletti, Der Zor’a kadar uzattı, nerdeyse tüm Irak-Suriye sınırını kapsayacak hale getirdi ve İran’dan Irak’a gelen, sonra da Suriye’ye giren tüm karayollarını kontrol altında tutabildi. Bu aşamada Rusya ve Esad’ın kabul edemeyecekleri bir durum oluşmuş oldu, Türkiye de sonunda Kürt kontrolü altında bir kamp bulmuş oldu. Menbiç’in bugünkü önemine ve olan bitene bu mercekle bakınca daha da anlaşılır oluyor. Türkiye, Afrin’i uzun zaman tutamayacağını çok iyi biliyor, eninde sonunda Afrin tekrar Kürt kontrolü altına girecek, Kuzey Suriye’nin batıya yönelmesini engelleyebilecek tek şey olarak, iki Kürt bölgesinin ortasında geniş bir tampon bölge oluşması için çabalıyor. 30-40 kilometrelik Carablus bölgesinden öte, Menbiç’i ve eğer yapabilirlerse Fırat’ın doğusunda bulunan Tel Abyad’ı bu tampon bölgeye katmak istiyor olabilir, böylece 60-70 kilometrelik bir alandan bahsediyor oluruz. Bu bir tek Türkiye’nin değil, Rusya’nın ve Esad’ın da isteyeceği bir senaryo, Amerika ise, yine razı olur, ama bunun karşılığında kalan Kuzey Suriye bölgesini güçlendirecek garantiler isteyecektir. Amerika’nın “Çekiliyoruz, çekileceğiz, 100 günde, 120 günde” demesi, bu pazarlığın bir parçası olsa gerek.
ABD yönetiminden son gelen mesajlar "Kürtler'i yalnız bırakmayız" ve "Suriye'den çekilmemiz uzun sürecek" yönünde. Pentagon ve ABD Dışişleri, Trump'ı bir şekilde ikna edip, ya da by pass edip Suriye'de kalmak istiyor gibi. Neden?
Amerika’nın Suriye krizine dahil olmasının nedeni ilk günden beri bir krizi kontrol altına alma çabası ve stratejik olarak Israil’in, Lübnan’daki ve Irak’taki çıkarlarının güvenliği sağlaması kaygısı oldu. Diğer yandan da müttefik Suudi Arabistan’ın savaşını sürdürmesi vardı tabii. İlk günden sonra birçok şey değişti elbette, Amerika Kuzey Suriye politikası ile birlikte Suriye’de ummadığı kadar kök salabildi. Bugün gelinen durum ise, bırakıp gitmenin o kadar kolay olmayacağı yönünde. Trump’ın açıklamalarını “Hemen gideceğiz” olarak anlamak yerine, “Gitmek istersek gideriz, bunun karşılığında bize ne verecekseniz?” olarak okumak daha akıllıca olabilir. Üzerinden geçen birkaç gün içinde yapılan yeni açıklamalar da bizi bunu gösteriyor. Amerika için bugünkü Doğu Akdeniz politikasının geleceğinin Irak-Suriye sınırı ile alakalı olduğu açık ve bu bölgeyi Kürtler sayesinde kontrol altında tutuyor. En azından şimdilik öyle, bu yüzden de “Kürtleri yalnız bırakmayız” diyecektir. Peki neden bu sınır önemli? Çünkü İran-Akdeniz yolu bu sınırdan geçer ve Çin’i Avrupa’ya bağlayan yolların bir kısmı da buradan geçer.
Rusya'nın genelde Suriye, özelde ise Kürtler'in bölgedeki varlığı ve geleceği konusundaki planları neler?
Rusya amaçlarının çoğuna ulaşmış görünüyor bugünkü durumda. Akdeniz’de hem hava hem deniz üsleri kurarak krizin en büyük kazananı olarak görünüyor. Rusya’nın Akdeniz’de bu kadar güçlenmesi hem Kafkasya hem de Karadeniz’deki sıkışık durumunu iyice rahatlattı, ayrıca Türkiye’yi Amerikan-Suudi kampından alıp, kendine yakınlaştırdı.
Kürtlere gelince, öyle görünüyor ki, Kuzey Suriye oluşumuna karşı büyük bir muhalefeti yok. Muhtemelen Rusya, Türkiye’ye karşı kullanabileceği ipleri elinde tutmayı tercih ediyor veya diğer bölgeler için Amerika ile anlaşmaları bunu kapsıyor. Başka bir gerçek de şu: Uzun vadede herhangi bir Kürt oluşumu, Amerika’dansa Rusya’ya daha yakın olacak, tarihsel olarak Kürt hareketinin Rusya’ya daha yakın olduğu sır değil. Bunun üzerinden bir plan yapıyor mudur Rusya? Muhtemelen yapıyordur. Çok güçlü olmayan, deniz çıkışı olmayan, tamamen bağımsız olamayacak, ancak özerk ve güçlü yapılarla, ekonomik olarak ittifak kurulabilecek. Kürt kimliğiyle donatılmış bir Kuzey Suriye’nin bugün Rusya’nın da işine gelen bir oluşum olduğu söyleyebiliriz. O bölgeyi Suudi kontrolü altında bir DAEŞ’tense şimdilik Amerika’ya yakın olan bir Kürdistan olarak görmek her açıdan daha tercih edilebilir bir durum.
İran ne yapıyor bütün bu süreçte? Menbiç ve Kürt bölgesi meselesinde Tahran'ın tavrı ne?
Suriye krizinin en önemli sebeplerinden biri Suudi Arabistan’ın İran’ın Akdeniz ‘deki olası nüfuzuna karşı çıkmasıydı. Krizin başladığı günlerde Lübnan’da İran’a yakın bir hükümet, Irak’ta İran’la masaya oturan bir Amerika, Suriye’de İran fabrikalarının açıldığı bir coşku vardı. Tahran’dan çıkan TIR’lar rahatlıkla Bağdat’dan geçip, Humus üzerinden Beyrut’a kadar geliyordu, yoldaki tüm devletler bir şekilde İran’ın etkisi altındaydı. Bugün, 8 yıl sonra bu tablo değişebildi mi? TIR’lar geçmiyor, ama İran’ın gücü azaldı mı? Öyle görünmüyor. Aksine, Suudi Arabistan bugün gelinen noktada, nerdeyse Esad’dan özür dileyerek ‘Arap Cemiyeti’ne Suriye’yi geri alacak durumda. Şii ve Alevi nüfus sayesinde, on yıllardır yaptığı ekonomik yatırımlar sayesinde Suriye’de İran bir hayli köklü ve Akdeniz siyaseti öngörülen gelecekte sarsılamayacak olarak duruyor.
Suriye’nin bölgelere ayrılmasına en karşı olan ise yine İran olacaktır. Esad razı olsa bile, kısa ve orta vadede İran buna karşı çıkacaktır, çünkü merkezden uzaklaşan herhangi bir taraf, kendisinden uzaklaşmış olacaktır. Kuzey Suriye’yi bu yüzden istemeyecektir. Ancak bunun altını çizelim, bu konuda İran, Türkiye’den çok daha esnek davranabilir. Çok daha pragmatik bir dış ilişkilere sahip bir ülke ve dış siyasetini tamamen Kürt-karşıtlığına dayandırmadığı için, yeri gelir pazarlık yapar, Der Zor’dan geçecek bir yolun kontrolü karşılığında Kuzey Suriye’nin özerkliğini bir miktar kabul eder, ya da de-facto kabul eder. Türkiye’nin tüm dış siyaset söylemi Suriye’deki Kürt oluşumunun karşıtlığı üzerine kurulduğu için, manevra alanı kalmıyor. Suriye krizi ise tam da daracık manevralar savaşı.