Kendisi de İzmirli olan araştırmacı yazar Talat Ulusoy, 6-7 Eylül 1955 Pogromu'nun63. yılında İzmir’de neler yaşandığını yazdı.
6-7 Eylül olaylarının sadece İstanbul’da olduğunu sananlar çoktur. Haksız sayılmazlar. İstanbul Rum, Ermeni ve Yahudilerin, yani cümle “öteki”lerin en kalabalık olduğu şehirdir. Ama, İzmir’de de bu ‘milli gün’de hareketlenenler, yakıp yıkanlar, çalıp götürenler vardır.
Olaylar sırasında birinci sınıfı bitirmiş ‘tecrübeli’ bir ilkokul öğrencisiyim. Önce okulumu anlatayım biraz size:
İzmir-Karşıyaka’daki en eski üç ilkokuldan üçünün ortak yanı; avlularının bir köşesinde birer kilise olması! Rum-Ortodoks cemaatinin Karşıyaka’daki en önemli mabedi, Agias Annas Kilisesi’dir ve bu kilisenin yerinde halen Ankara İlkokulu var. Cumhuriyet İlkokulu’nun avlusunda o zamanlar kütüphane ve toplantı salonu olarak kullanılan Ermeni kilisesi var. Şimdi o da yok.
Üçüncüsü benim okulum. Okulumun adı mahalle büyükleri arasında ‘Sörler Okulu.’ Adından yola çıkarak zor belâ eriştiğim “bilgi kırıntıları”nı tekrarlayayım: Alaybeyi İlkokulu bir kız okulu, Dame de Sion’un yazlık binası; bahçesindeki kilise bir Katolik kilisesi ve yanındaki ev de papazın evi. Üstelik, pek az olmayan bir cemaate sahip bu kilise. Pazar günleri top koşturduğumuz okul bahçesine az da olsa ‘yabancı’ sesler sızıyor. Ta ki 6-7 Eylül 1955’e olaylarına kadar.
Kilise duvarı
Okulumun devasa okaliptüsleri olan geniş bir bahçesi ile kilise yüksek bir duvarla ayrılmış. Top kaçtı mı yandık, o duvarların arkası ayrı dünya, oradan korkuyoruz. Öğretmen beş on dakika olsun öğrencilerini götürüp, duvarın ardındaki bu korkutan yapının içini gezdirse, çocuklara anlatsa olmaz mı? Olmuyormuş…
Birinci sınıfı bitirdiğim yaz, bir gün okul bahçesinde oynamaya gittiğimde gördüğüm manzara hafızama kazınmış: Kilisenin duvarının dibinde, sararmış kel çimenler üstünde, silahı yanına uzatıp namaza durmuş bir asker. Tarih 6-7 Eylül 1955’in ertesi günlerinden biri olmalı. Neden orada silahlı bir asker var? Zaten korkuyorduk bu kiliseden, şimdi işe bir de silahlı asker karıştı! Oynamaya gelen çocuklarda her kafadan bir ses yükseldiyse de nafile, çocuk aklı nasıl çıkar bunun içinden? Öteki okullarda böyle silahlı asker yoktur, kiliseleri kalmamıştır ki o okulların!
Tamaşalık’ta…
6-7 Eylül yaşandığı gece Kale’nin eteklerinde, Tamaşalık’ta dedemin evindeyiz. O gece Tamaşalık’ tan aşağı topluca inenler olmuş. İnenlerin makbul insanlar olmadığı, falanların damadının da Fuar’da “Yunan” pavyonu yağmasına gittiği, Alsancak’taki evlerin, dükkânların yağmalandığı konuşuluyor. Yanan yerleri görmüşler yüksekteki evin taraçasından.
Özel Harp Dairesi Başkanı Emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, “6- 7 Eylül de bir Özel Harp işiydi. Ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amaca da ulaştı. Sorarım size, bu muhteşem bir örgütlenme değil miydi” sözleri unutulur gibi değildir. Öyle devletli bir iştir ki, yeri gelir yıkar da yapar da!
6-7 Eylül ‘örgütlü iş’inde Kordon’daki Yunanistan Konsolosluğu binası da ateşe verilir. Türkiye NATO üyeleri arasında ve uluslararası kamuoyu nazarında çok güç durumda kalır. Sıra kırılan kalplerin, incinen onurların tamirine gelir. Türkiye Yunanistan’ı sakinleştirmesi için ABD’ye iki ülke arasındaki gerilimi düşürsün diye diplomatik yollar arar.
12 bin TL tazminat
İlk olarak İzmir Valisi kanalıyla bir iyi niyet hareketi gelir: Mal sahibi Kapetanaki’nin şikayeti ile başlayan yasal süreç durdurulur. Bu yapı, tarihi İzmir mimarisinin karakteristik bir örneğidir, tüccar Emmanuil Apergi ya da Kapetanaki’ye aittir, hükümetçe onarılacaktır ve 12 bin TL tazminat ödenir ‘milli’ saldırganlar NATO’daki Yunanistan subaylarının karargâhını tahrip ettikleri için.
22 Ekim 1955’te Türkiye daha da ileri gider: 6-7 Eylül’de İzmir’de Yunanistan bayrağına yapılan saldırı ve Yunanistan Konsolosluğu’nun tahribine karşı özür olarak, İzmir Yunanistan Konsolosluğu’nun İzmir’deki yeni binasına Yunanistan bayrağı resmen Türk ve Yunan askeri birliklerince çekilecek, ve iki ülkenin ulusal marşları çalınacaktır!
Açılış töreni
İki gün sonra, 24 Ekim sabahı, Eylül’den bir buçuk ay sonra, Yunanistan Konsolosluğu binası alışılmamış bir törenle açılır. NATO’da görevli ABD subaylarının huzurunda ve Türk hükümetinin hiç rastlanmamış bir geçit töreniyle yapılır açılış. O günün gazetelerinin anlatımına göre, Türk ve Yunan askerlerinin önünde Yunanistan ulusal marşı çalarken Yunanistan bayrağı Ulaştırma Bakanı Muammer Çavuşoğlu tarafından göndere çekilir. Tarihi İzmir Kordonu’nda 40 Yunan askerinin bayrakla resmi geçidi 1922’den sonra ilk kez olmaktadır! Muammer Çavuşoğlu kısa konuşmasında “Türk hükümetinin ve Türk milletinin İstanbul ve İzmir’deki barbar saldırılara karşı derin üzüntülerini…” ifade eder ve Yunanistan-Türkiye ilişkilerinde yeni bir iklimin tesisi gerektiğini vurgular. Yunanistan’ın Ankara büyükelçisi D. Kallergis, ‘Yunanistan-Türkiye dostluğu’ üstüne alışılmış sözler eder.
Şükürler olsun ki bu tarihi Kordon yalısı, milliyetçi kabarmalara rağmen yeniden restore edilmiş olarak yerinde duruyor.
Lâkin ilkokulum ve askerin namaz kıldığı çimleri yoluk bahçe yok! Papazın evi yok! Kilise de yok! Kilise ve papaz evinin yerinde bir apartman ve ‘Karşıyaka Halk Eğitim Merkezi’ var. 6-7 Eylül öyle örgütlü bir iştir ki, 1955’te tam yıkamadığını yıllar sonra yıkar ve yerine ‘eğitim merkezi’ yapar!