Türkiye’nin ayakta kalmayı başarmış tek Ermeni köyü olan Antakya’nın çokkültürlülüğünün önemli yapıtaşlarından birini oluşturan Vakıflı’nın tarihi ve kültürü yepyeni bir projeyle gelecek kuşaklara aktarılacak. Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı’nın (DOĞAKA) desteğiyle köyün tarihini, kültürünü, dününü ve bugününü anlatan bir müze kurulacak. Vakıflıköy Surp Asdvadzadzin Kilisesi Vakfı’nın Nisan ayında Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı’na yaptığı başvuru olumlu sonuçlandı. Ajansın 27 Temmuz Cuma günü açıkladığı başarılı projeler arasında yer alan Vakıflıköy Müzesi projesi için 14 Ağustos Salı günü ajans ile vakıf arasında sözleşme imzalanarak çalışmalara start verildi. 12 aylık bir çalışma sonrasında açılması planlanan müze sayesinde Vakıflıköy’ün sosyokültürel tarihi interaktif bir ortamda sergilenecek. Projenin koordinatörlüğünü üstlenen Lora Çapar’la, önümüzdeki yıl Ağustos ayında, Asdvadzadzin Yortusu’nda açılması planlanan müze hakkında görüştük.
MİRAN MANUKYAN-YETVART DANZİKYAN
Köyde bir müze kurma fikri nasıl doğdu ve gelişti?
Fikir hep aklımızda vardı aslında. Ziyaretçilere köyün kendine has dilinin, bu özel dille söylenen şarkıların, deyişlerin, türkülerin aktarıldığı, Ermeniliğin Hıristiyanlıkla aynı şey olmadığının anlatıldığı bir ortama ihtiyaç vardı. Her şeyin kayıt altına alınıp herkese ulaştırılmasının ancak bir müze aracılığıyla mümkün olduğuna karar verdik. Bu proje DOĞAKA’nın 2015 yılında Turizm Altyapısını Geliştirme çağrısı sürecinde somut şeklini aldı ancak o dönemde hayata geçirilemedi. Ajansın 2018 yılı başında aynı konuda yaptığı çağrı üzerine, projeyi revize ederek yeniden başvurduk ve bu kez başarılı olduk.
Projede ortaklarınız var mı?
Ortak olan hiçbir kurum yok ama iştirakçimiz olacak. Bu süreçte Hatay Arkeoloji Müzesi de yanımızda durdu, bize inandı ve iştirakçi olarak destek verdi.
Şu anda köye gelen ziyaretçiler nasıl vakit geçiriyorlar?
Antakya önemli bir turizm merkezi. Şehre gelen ziyaretçilerin çoğu Vakıflı’yı görmeden dönmüyor. Fakat Vakıflı’yı ziyaret edenler, özellikle yurtdışından gelenler, kilisede birkaç dakika geçirip fotoğraf çekiyor, hemen yanındaki kantinden, reçel, nar ekşisi, likör vb. satın alıp köyden ayrılıyorlar. Yerli turistler ise çoğunlukla köy kahvesinde kahvaltı yapıyor, sonra yukarı köye Hıdırbey’e çıkıyor, oradaki asırlık çınar ağacının gölgesinde çay kahve içip dinlenmeyi, köydeki gözlemecilerde yemek yemeyi tercih ediyorlar.
Projenizin bu tabloyu değiştirmeyi hedeflediği söylenebilir mi?
Bu projenin amacı, ziyaretçilerin köyde daha uzun vakit geçirmelerini ve hafızalarında buradan bir şeyler kalmasını sağlamak; Vakıflı’nın köy kahvesi ve kiliseden oluşmadığını, ‘tek Ermeni köyü’ olmanın ötesinde bir tarihi ve kültürü olduğunu göstermek. Köyümüzün bir hikâyesi, tek bir fotoğraf karesine sığdırılamayacak bir yaşamı var. Ayrıca, inanç turizminde bir durak olmak da Vakıflı için çok önemli. Antakya, Anadolu’nun kültür ve medeniyetleri arasında özel bir yeri olan, çokkültürlü yaşamın örnek bölgelerinden biri. Vakıflı’da, yörenin tarihî ve kültürel özelliklerini tanıtacak tematik bir müzenin kurulması, hem bu genel çerçevede, hem de köyün kültürel değerlerinin kayıt altına alınması açısından anlamlı olacak. Tabii, müzenin köye maddi katkısı da olacak.
Nasıl bir müze tasarlıyorsunuz?
Üç-beş kap kacağın sergileneceği bir köy müzesi değil, interaktif, yaşayan bir müze olacak. Köy için önem taşıyan her konu, her tema, Vakıflıköyü Vakıflıköy yapan her şey bir şekilde yerini alacak müzede – dil, din, bayramlar, deyişler, tarım, harisa, iğne oyası, taş işçiliği, ipekböcekçiliği... Bir sözlü tarih odası ve köyle ilgili yayınların bulunduğu bir kütüphane yapılacak; dünya geneline yayılmış Musadağlılarla ve köyde yaşayanlarla yapılmış mülakatların yer aldığı video kayıtlardan oluşan kısa filmler izlenebilecek müzede. Ayrıca, bir mikrofilm masasıyla, köyün arşivi dijital ortama taşınacak. Vakıflıköy’de günlük tutmak gelenektir, özellikle yaşlıların günlükleri vardır. Ulaşılabilen Musadağlıların tuttukları günlükler ve aile fotoğraf arşivlerinin kopyaları alınarak dijital ortamda saklanacak; ziyaretçiler ve araştırmacılar, mikrofilm masasında bu arşivlere kolaylıkla ulaşabilecekler. Etnografik bir müze olmayacak ama insan hikâyeleriyle birlikte sunulan günlük kullanım eşyalarını da barındıracak.
Vakıflıköy’ün tarihi ve kültürü, Port Said günlerine değinilmeden anlatılamaz. Bilgi panolarında, fotoğraf arşivlerinde bu hikâye de mutlaka yer alacak. Panolarla harisanın (keşkek) hikâyesi, köyün olmazsa olmazlarından iğne oyası ve ipekböcekçiliği de aktarılacak. Tüm metinler üç dilde, Türkçe, İngilizce ve Ermenice olarak hazırlanacak.
Ziyaretçiler müzede ne tür bir anlatım diliyle karşılaşacak?
Yaşayan bir müze olması için çalışacağız. Grafik destekli anlatımlar ve canlandırmaları yoğun olarak kullanacağız. Mesela harisa hazırlanırken, buğday ve et, piştikten sonra tokmakla uzun uzun dövülür. Bu zor ve zahmetli işi köyün gençleri yapar. Müzedeki sergilemede, tokmağın harisayı ezerken çıkardığı sese de yer vereceğiz. Müzede bir araya getirilen bilgi paylaşıma tamamen açık olacak. Mikrofilm masasında ziyaretçiler tüm arşivi sınırsızca kullanabilecek, kitapları karıştırabilecekler. Bir de ‘beni bul’ köşesi hazırlamak istiyoruz. Müzenin içine bırakacağımız bir fotoğraf makinesiyle, her ziyaretçi kendi fotoğrafını çekip duvara asabilecek. Böylelikle, belki yıllardır birbirini görmeyen akrabalar fotoğraflar aracılığıyla birbirlerine ulaşabilecekler.
Müzenin hedef grupları kimler olacak?
Müzeyi sadece Ermenilerin değil, Vakıflıköy’ü ve Ermenileri merak eden herkesin gezeceğini düşünüyoruz. Antakya’yı ziyarete gelen yerli ve yabancı turistler; turizm şirketleri ve tur operatörleri; ilköğretim, lise ve üniversite ögrencileri; Anadolu’nun yerel kültürleri üzerine çalışan araştırmacılar; sanatçılar; Yoğunoluk ile Hıdırbey arasındaki Defne Yolu’nda yürüyenler...
Bir yıl içinde neler yapılması gerekiyor?
Bir müzenin tasarımının yapılması çok ciddi bir mesele. O kadar çok iş var ki yapılması gereken – köyün tarihine ve kültürüne dair metinlerin hazırlanması; sergi anlatısının Ermeniceye ve İngilizceye çevrilmesi; sergide kullanılacak fotoğrafların taranması; köyün tarihini, kültürünü ve etnografik yapısını anlatan panoların hazırlanıp bastırılması; sergileme vitrinlerinin hazırlanıp müzeye yerleştirilmesi; vitrinlere objelerin yerleştirilmesi; otantik giysilerin tanıtılacağı silikon heykellerin üretilmesi; köyün yemek kültürünü anlatan silikon yemeklerin hazırlanması; köyün tarihine dair dijital bir kitap hazırlanması ve metinlerin Ermeniceye ve İngilizceye çevrilmesi; köyün kültürünü anlatan kısa filmler çekilmesi ve müzeye uyarlanması; sergilenen tüm objelerin üç dilde etiketlenmesi, fotoğraflanması ve envanterinin çıkarılması; müzeye dair bir katalog yayımlanması; müze kafeteryası yapılması... Tüm bunlar tek başına yapılacak işler değil.
Çalışmanıza katkıda bulunmak isteyenler neler yapabilir?
Özellikle dünyanın çeşitli yerlerindeki Musadağlılara çağrıda bulunuyoruz: Ellerinde köye dair fotoğraflar, mektup ve günlük gibi yazılı belgeler olanlar lütfen bizimle bağlantıya geçsinler. Bu yazılı ve görsel malzemelerin her birini kopyalayıp arşive koyacağız; orijinaller elbette sahiplerinde kalacak. Müzeye günlük kullanım eşyaları bağışlamak isteyenlerin de bizimle bağlantıya geçmelerini rica ediyoruz. Bu müze tüm Musadağlıların olacak. Özlem duydukları köylerinde, geçmişlerinden iz bırakmak isteyenlerle birlikte çalışmaktan büyük bir mutluluk duyacağız. Ulaşabildiğimiz kişilerle video-röportajlar ve sözlü tarih mülakatları yaparak hikâyelerini kayıt altına almak istiyoruz.
Müze, köyü ve çevresini canlandıracak
Kurulacak olan müzenin, sadece köyün değil bölgenin de turizmini canlandıracağı öngörülüyor. Bu çerçevede, Defne Yolu üzerinde bulunan Vakıflı’nın turizm altyapısının geliştirilmesi ve bu güzergâha entegre olması; köyün ve yörenin yurtiçinden ve yurtdışından düzenlenen tur programlarında yer alması; müzenin dahil edileceği programlarla alternatif turizm faaliyetlerinin geliştirilmesi; köye gelen ziyaretçi sayısının artmasının ve yöreyi ve köyü ziyaret edenlerin burada geçirecekleri sürelerin uzamasının sağlanması; turizm faaliyetlerinin tüm yıla yayılması; ilköğretim, lise ve üniversite öğrencileri için düzenlenen gezi programlarına müzenin de dahil edilmesi planlanıyor.