YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Darbe demeyelim de ne diyelim?

“Diploma” hamlesiyle yetinmeyen iktidar bir de “gözaltı” uygulamasına karar vermiş durumda. Bu gelişmeyi pek çok kesim doğal olarak “siyasete darbe” olarak adlandırdı. Bazı gelişmeler vardır ki esasında yoruma pek de hacet bırakmaz. İmamoğlu’na yönelik bu peş peşe gelen hamlelerin, Erdoğan’ın en önemli rakibinin önünü kesmeye yönelik -anti demokratik demenin bile hafif kalacağı- uygulamalar olduğu aşikâr. Bunu artık sokaktaki çocuk bile söyler.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun  18 Mart’ta üniversite diploması iptal edildi. CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olması kuvvetle muhtemel bir isim olan ve olur da aday olabilirse Erdoğan’ı en fazla zorlayacak bir aktör vasfına haiz olan Ekrem İmamoğlu’nun önünü kesmeye yönelik bir adım olduğu besbelliydi bu hamlenin.

İstanbul Üniversitesi’nin bu kararının özellikle akademik açıdan son derece tartışmalı -açık söyleyelim hukuken geçersiz- olduğu yorumları peşpeşe gelirken ve iktidar bloku dışındaki siyasi partiler de bu hamleyi tam da bu şekilde değerlendiriyorken 19 Mart sabahına gözaltı dalgası haberleriyle uyandık. 

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, sabah 6.00 sıralarında gözaltına alındı. Arama sürerken, 106 kişiyle ilgili yürütülen operasyonun Medya A.Ş., ihaleler, kent uzlaşısı ve terör soruşturmasıyla ilgili olduğu belirtildi.

Operasyonda, İmamoğlu'nun yanı sıra İBB Başkanı Danışmanı Murat Ongun, Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık, Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan’ın da aralarında bulunduğu 87 kişi de gözaltına alındı.

Özetle “diploma” hamlesiyle yetinmeyen iktidar bir de “gözaltı” uygulamasına karar vermiş durumda. Bu gelişmeyi pek çok kesim doğal olarak “siyasete darbe” olarak adlandırdı. 

Kayyım uygulamalarından çok çeken ve hâlâ pek çok siyasetçisi hapiste olan DEM Parti şu açıklamayı yaptı mesela: 

"Daha önce de defalarca belirttiğimiz gibi bu uygulamaların tamamı darbe uygulamasıdır. Türkiye gittikçe daha belirgin hale gelen ve bütün siyasal ve toplumsal muhalefeti hedefleyen açık bir 'yargı ve iktidar ortak yapımı' sivil darbe sürecini yaşıyor."

Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor da bir açıklama yayınladı. Açıklamada "İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun 100 kişiyle birlikte gözaltına alınması ve dört günlük gösteri yasağı haberlerini büyük bir endişeyle takip ediyorum. Son aylardaki tüm hamlelerde olduğu gibi yine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı işin içinde. Tam bir otoriter devlete doğru tam gaz ilerleniyor” dedi.

Gözaltıları, sosyal medya kısıtlaması, İstanbul’da dört gün sürecek gösteri yasağı takip etti. Buna rağmen CHP’liler başta olmak üzere karara tepki gösteren pek çok kişi bu yazının yazıldığı 19 Mart günü akşam saatlerinde Saraçhane’de toplanmaktaydı. 

Bazı gelişmeler vardır ki esasında yoruma pek de hacet bırakmaz. İmamoğlu’na yönelik bu peş peşe gelen hamlelerin, Erdoğan’ın en önemli rakibinin önünü kesmeye yönelik -anti demokratik demenin bile hafif kalacağı- uygulamalar olduğu aşikâr. Bunu artık sokaktaki çocuk bile söyler.

Bütün bunlar ne için? Biz niye bu mengenenin içinde yaşıyoruz? Bunun da yanıtı belli. AKP-MHP bloku iktidarı kati surette bırakmak istemiyor. Gerek Erdoğan ve AKP, gerekse de MHP için “iktidarda kalmak” hayati bir önem taşıyor.

Bu tablo içinde İmralı ile yürütülen temaslar da açıkçası zaten varolan şüpheleri daha da artırmaktan başka bir işe yaramıyor. ‘AKP ve MHP yola bir şekilde DEM Parti seçmenleri ile devam etmek istiyor’ desek herhalde yanılmış olmayız. Seçmen ne der orası ayrı mesele. 

Evet, barış ihtimali bile hepimizi heyecanlandırıyor, bu kadar insanın hayatına mal olan bir dönemin –herkesin içine sinecek biçimde- kapanmasına kimin itirazı olabilir? 

İyi de, bu şekilde mi? İmralı ile temaslar sürerken CHP, DEM Parti ile “kent uzlaşısı” yaptı diye mi? 

19 Mart’ta yaşanan gelişmelerin ve tepkilerin ardından Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "Mahkemeler bağımsızdır. Hiçbir organ, makam, mevki yargı yetkisinin kullanılmasında emir veremez. Soruşturma evresi gizlidir. Başlatılan soruşturmalarla ilgili olarak dosya içeriğine vakıf olmadan değerlendirmelerde bulunmak doğru değildir. Darbe gibi ifadelerle nitelendirmek son derece yanlıştır. Sokak çağrıları yaparak dezenformasyon yapmak asla kabul edilemez" dedi.

Birincisi iktidar yanlısı medyanın yayınlarından anlıyoruz ki soruşturmalar pek de gizli değil. Zaten Erdoğan da haftalar önce “Turbun büyüğü heybede” demişti. Yani iktidar konuya gayet vâkıf. Bu durumda şu soru gayet meşru: darbe demeyelim de ne diyelim?

Not: Yazıyı bitirdikten sonra gelen habere göre İmamoğlu'nun ortağı olduğu şirkete el konuldu