Türkiye yeni yönetim sisteminin ilk seçimini oyladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın galibiyetiyle sonuçlanan seçimlerin en merak edilen sonuçlarından biri de HDP’nin yüzde 10 olan ülke geneli barajını aşıp aşamayacağı konusuydu. HDP, 24 Haziran seçimlerinde yüzde 11.7’lik oy alarak seçim barajını aştı. Parlamentoya 67 milletvekili göndermeyi başaran HDP, Meclis’in üçüncü partisi olmayı başardı.
Tutuklu cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş ise yüzde 8.4 oy alarak partisinin oy oranının altında kaldı. Yaklaşık 4 milyon oy alan Demirtaş, 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde ise yüzde 9.76 oy almayı başarmıştı.
HDP, barajı aşarak AKP’nin tek başına meclis çoğunluğunu almasını engellemiş olmasına rağmen 1 Kasım 2015 seçimlerinde birinci olduğu 12 ilde oy kaybı yaşadı.
1 Kasım 2015 | 24 Haziran 2018 | |
Diyarbakır | 72,8 | 66,71 |
Siirt | 58,3 | 52,18 |
Batman | 68,2 | 63,44 |
Mardin | 68,4 | 60,41 |
Şırnak | 85,5 | 71,54 |
Tunceli | 55,9 | 51,76 |
Iğdır | 52,6 | 43,94 |
Van | 65,5 | 60,23 |
Bitlis | 48,60 | 43,14 |
Muş | 60,96 | 50,96 |
Hakkari | 81,96 | 71,11 |
Ağrı | 68,1 | 36,54 |
HDP, İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli, Antalya gibi illerde ise oy oranın arttırmayı başardı.
1 Kasım 2015 | 24 Haziran 2018 | |
İstanbul | 10,27 | 12,5 |
İzmir | 8,6 | 11,4 |
Antalya | 5,6 | 7,34 |
Kocaeli | 5,5 | 7,37 |
Hatay | 6,8 | 11,2 |
Antep | 10,5 | 11,88 |
“Kabaca bakıldığında, Batı’daki 10-11 metropol kentte, 7 Haziran’a benzer bir hava yakalanmış durumda. İstanbul, İzmir, Kocaeli gibi illerde 7 Haziran’dan daha iyi bir hava var. Batı yakasında, 7 Haziran’dan daha iyi bir hava varken politik Kürt bölgesi dediğim, 20 ili kapsayan bölgede kısmi bir düşüş var. Büyük bir düşüş değil.”
HDP’yi yakından izleyen siyaset bilimci Cuma Çiçek, HDP’nin seçim sonuçlarını Agos okurları için değerlendirdi. Çiçek, HDP’nin daha önceki seçimlerde açık ara önde olduğu bölge illerinde oy kaybı yaşandığını ancak bu düşüşün kısmi bir düşüş olduğunu söyledi.
Hegemonik güç
Çiçek, “Politik Kürt bölgesi” olarak adlandırdığı bölgeye dair çeşitli sınıflandırmalar yaparak, HDP’nin aldığı oy oranlarını şöyle değerlendirdi:
“Ben bir sınıflandırma yapıyorum. Politik Kürt bölgesini üç alt bölgeye ayırıyorum. Birincisi HDP’nin yüzde 50’nin üzerinde oy aldığı ve rakibine yüzde 15 fark atarak, hegemonik güç olduğu iller. Diyarbakır, Mardin, Şırnak ve Van gibi iller. Toplam 10 ili kapsıyor. Bu illerde kısmi bir düşüş var. 7 Haziran’dan 1 Kasım’a kısmi bir düşüş olmuştu, şimdi bu düşüş devam ediyor ama HDP bu illerde hâlen yüzde 50 oy alıyor. Bu seçimde Bitlis’i kaptırmış. Geri kalan illerde ise 5-10 puan arasında bir düşüş var ama halen hegemonik bir güç.
HDP’nin görece denge gücüne sahip olduğu Kars, Ardahan gibi illerde ise düşüş ya yok ya da çok sınırlı. HDP’nin muhalif olduğu ve karşısında AKP ve CHP’nin hegomonik bir güç olduğu, Urfa, Bingöl ve Adıyaman gibi illerde ise fazla düşüş yok. HDP aslında en güçlü olduğu illerde oy kaybetmiş.”
Çiçek, 1991’de Halkın Emek Partisi (HEP)’le başlayan Kürt siyasi partilerinin aldığı oy oranları ve HDP’nin bugün aldığı oy oranlarını da karşılaştırarak Kürt sosyo-politik alanında yapısal bir değişim yaşandığına dikkat çekiyor.
“Son birkaç seçimdir benim temel bir sorum vardı. Legal Kürt siyasi partilerine bakıldığında, 1991’den sonra yani HEP’ten bu yana baktığımızda 2014’e gelene kadar, yüzde 6.5-7 bandını aşamamış bir Kürt hareketi var. 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise yani Selahattin Demirtaş’ın aday olduğu seçimlerden bu yana yükseliş başladı. Yüzde 9.7’yle başladı, yüzde 13’ü buldu. Bu seçimde yüzde 11.7’ye gelmiş durumda. Sorumuz şu: Bu sıçrama konjonktürel bir durum mu, o seçime özgü dinamiklerin belirlediği bir sıçrama mı? Örneğin Selahattin Demritaş’ın performansı mı, yoksa Kürt sosyopolitik alanına yapısal bir değişim mi meydana geldi? Bunun bir yansıması mı bu sonuçlar? Bu seçim sonuçlarında gördüğümüz, konjoktürel bir değişimin yaşandığını gösteriyor.”
OHAL’e rağmen
OHAL koşulları, HDP’nin belediyelerinin tamamına kayyum atanması gibi etkenlere rağmen HDP’nin aldığı oy oranın bir başarı olduğunu söyleyen Çiçek, Kürt meselesi eksenli hassasiyetin sokakta genişlemiş durumda olduğu tespitinde bulundu.
“İki yıllık bir OHAL süreci var. Muhalif televizyon kanalları, sivil toplum kuruluşları kapatıldı, HDP’nin bir çok kadrosu, eş başkanları tutuklandı, bütün belediyelerine kayyumlar atandığı bir dönemde HDP, hâlen yüzde 11 bandına tutunabildi. Bu şunu gösteriyor: Kürt sokağında, Kürt sosyo-politik alanında yapısal bir değişim var. Kabaca söylenecek olursa, Kürt meselesi eksenli hassasiyet sokakta genişlemiş durumda. Artık karşımızda yüzde 11-12 bandında ana akım legal bir Kürt partisi var. Bence seçimin en önemli sonucu bu. Kısmi bir başarı sağlandığı dahi söylenebilir. Selahattin Demirtaş’ın içerde olduğu ortamda, 12-15 bine yakın çalışanı tutuklu olan bir partiden bahsediyoruz. Buna rağmen HDP’nin bir başarısı var.”
Çiçek, HDP’nin oy kaybettiği illerde AKP’nin kısmi bir oy artış sağladığını belirterek kutuplaşamaya dikkat çekti.
“Adalet ve Kalkınma Partisi’nin de bir başarısı var. Bütün OHAL koşullarına rağmen, bölgedeki kendi Kürt tabanını konsolide edebilen, desteğini alan bir hareket. HDP’nin oy kaybettiği yerlerde kısmi bir artış var. Kürt sokağı ikiye ayrılmış diyebiliriz. Türkiye ölçeğindeki kutuplaşma bu coğrafyada da var. Kürt sosyo-politik alanında da radikal bir kutuplaşma var. İki camiadan da çok radikal bir oy kayışı yok.”
CHP ve HDP
HDP seçmenin özellikle İstanbul ve İzmir gibi kentlerde, Muharrem İnce’ye oy vermiş olduğunu söyleyen Çiçek, CHP ve HDP tabanın birbirine yakınlaştığına işaret etti.
“Cumhurbaşkanlığı seçiminde, HDP’nin önemli bir kesimi Muharrem İnce’ye destek vermiş gibi görünüyor. Örneğin Diyarbakır’da Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimi arasında çok ciddi bir fark yok ama metropollerde İzmir, İstanbul ve Hatay’da bariz bir fark var .Ciddi bir şekilde HDP kitlesi Muharrem İnce’ye oy vermiş durumda. Öte yandan 10 metropol kentinde, 7 Haziran havası varken, Kürt bölgesinde 1 Kasım’ın gerisinde. Bu da şunu gösteriyor, CHP’nin HDP’ye bir katkısı olduğu gözüküyor. Bu şu açıdan anlamlı, son seçim döneminde, HDP ve CHP tabanını yakınlaştığı, birbiriyle konuşabildiği, sinerji oluşturabildiğini gösteriyor. Politika anlamda en önemli anlamı bu. Önümüzdeki dönemde bu iki siyasi partinin ilişkisine etkide bulunacaktır. “
Son iki yıldır HDP’nin siyaset dışında olduğu bir atmosferde olduğunu buna karşın Kürt sokağının HDP’nin arkasında durmaya devam ettiğini belirten Çiçek, şunları söyledi:
“HDP’de isimlerin çoğu değişti. Yeni isimler Meclis’te. Benim kişisel izlenimim, bu isimler insanların çok bildiği isimler değil. Ancak HDP geleneği parti kimliğinin çok belirleyici olduğu bir gelenek. Seçimlerde, aday isimlerinin çok bir etkisi olmuyor, yerellerde de çok büyük tartışama çıkmadı. Diyarbakır için söylüyorum, HDP zaten bu seçimde çok sokağa çıkan, konuşan, tartışan, çalışan bir çalışma yapmadı. Hissedilir bir seçim çalışması bile yapmadı. HDP’nin o gücü de yoktu. HDP’nin iki yıldır siyaset dışında olduğu bir atmosfer içindeyiz. Siyaset alanında aktör olmadığı, alanı daraltılan, siyaset alanından dışlanan bir aktöre dönüştü. HDP bunu kıramadı. O yüzden HDP’nin bir mobilizasyonla seçimi etkilediği bir seçim değildi. Daha pasif bir aktör olarak yer aldı. Buna rağmen aldığı oy, Kürt sokağının HDP’nin arkasında durmaya devam ettiğini, demokratik yasal siyasete sahip çıktığını gösterdi.”
Risk sorunu
HDP’nin son iki yıldır seçmeninin taleplerini karşılayamadığını belirten Çiçek, HDP’nin gerekli riskleri almadığını söyledi.
“HDP’yi yüzde 7 bandından yüzde 13 bandına çıkaran asıl neydi? HDP’nin rolü neydi? İki kavram üzerinden özetleyelim. HDP, barış ve entegrasyon projesi olarak ortaya çıktı ve bu sokakta karşılık buldu. En fazla da İstanbul’da karşılık buldu. İstanbul’daki Kürtler barışa oy verdi. İstanbul’da yaşayan bir Kürt olarak Türkiye’ye entegre olmaya oy verdiler. “Biz artık Diyarbakır’a dönmeyeceğiz , İstanbul’da yaşamak istiyoruz. İstanbul’da bir Kürt olarak yaşamak istiyoruz. Kendi kimliğimizi gizlemek istemiyoruz. Kendi kimliğimizden dolayı il ortamında ekonomik bir kayıp yaşamak istemiyoruz” diyen bir kitleydi. HDP bu talebe cevap olan bir projeydi. Kürtlerin barış içinde Türkiye’de yaşama olanağıydı. Entegrasyondu. Kürtlerim kimliğini koruyarak, Türkiye’nin bir parçası olma ihtimaliydi. HDP bu talebe cevap verebildiği için karşılık buldu. Son iki yılda, hendekler, çatışmalar, ölümler yaşandı. HDP ne barışa sahip çıkabildiğini ne de entegrasyon projesine sahip çıkabildiğini gösterdi. Bunu başaramadığını düşünüyorum. Devlet ve PKK arasındaki çatışmada oyun kurucu aktör olmaktan çıktı. Bunu koruyamadı. Gerekli riskleri alamadı. Hem PKK hem de devlet HDP’yi sahadan çekilmeye zorladı. HDP, sokağın bu talebine sahip çıkmadı. Düşüşte bu da etkiliydi.”