Küçük hacimli yontuların ustası: Margarita Matulyan

Birkaç hafta önce Agos’ta çok önemli bir konuğumuz vardı. Heykeltıraş olan Margarita Matulyan, babası ressam olan Dikran Matulyan’la birlikte gelmişti İstanbul’a.

Margarita Matulyan, büyülü bir dünyadan geliyor. Onun heykeltıraş olduğunu, aynı zamanda öğretmenlikle uğraştığını söylediklerinde itiraf etmeliyim ki, işleri hakkında hiçbir fikre sahip değildim. Şimdiyse tek isteğim Margarita’nın bu ziyaretinin, İstanbul’da düzenlenecek bir sergi için ilk adım olması. Bu yüzden de ilk sorumu İstanbul’a neden geldiğini öğrenmek için sordum.

İstanbul’a daha önce geldiniz mi? Ziyaretinizin sebebi nedir?

Hayır, bu, İstanbul’a ilk gelişim. Şehirden çok etkilendiğimi ifade etmeliyim. Daha önce pek çok yere seyahat ettim, gittiğim yerlerde de genellikle tarihî ve kültürel değerleri olan işleri görmek isterim. Örneğin Hindistan’da Taj Mahal’i, Vatikan’da Aziz Petrus bazilikasını gördüm. İstanbul’da da tarihî ve kültürel eserleri, mimarî başyapıtları, özellikle de Bizans döneminin mücevheri sayılabilecek Aya Sofya’yı görmek büyük bir keyifti. Ayrıca bu ziyaretimin İstanbullu Ermeni akrabalarımı görmeme vesile olmasından da çok mutluyum.

Sohbetimiz esnasında, uzmanlık alanı olarak tarihi tercih ettiğinizi söylemiştiniz. İlgi alanınız nasıl değişti?

Eski çağ Ermeni tarihine, hatta sadece Ermeni tarihine de değil, genel olarak tarihe her zaman ilgi duydum. Öğrencilik yıllarımda bu yönde de uzmanlaşmak niyetindeydim ama yaratıcılık da aynı oranda çekici geliyordu bana. Lise son sınıftayken bir yandan da resim derslerine katıldım ve bu alan beni cezbetti. Sanırım sanat dünyasına girişim de bu şekilde oldu. Burada sanatçı bir ailede doğmuş olmamın etkisi ikinci planda kalıyor. Bu, tümüyle benim tercihimdi. Geriye dönüp baktığımda da bu kararımdan çok mutlu olduğumu söyleyebilirim. Bana göre sanat, tarih ve yaşamımız birbiriyle iç içe.

Sanat eğitiminizi nerede aldınız?

2002’de liseyi bitirdim, ardından beş yıl boyunca Yerevan Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde tasarım bölümünde eğitim aldım. Bölümün zorunlu derslerinden biri de yontuculuktu. O süreçte heykeltıraş olmaya karar vermiştim.

Çalışmalarınızda taşa rastlamadım. Hangi malzemeleri kullanıyorsunuz?

İş yaparken bronz, bakır ve kâğıdı tercih ediyorum. Yenilikleri denemeyi severim. Kâğıt heykellerim, işte o denemelerimin birer sonucu.

Yerevan’ın hemen her sokağında bir heykele rastlamak mümkün. Şehrin sokaklarında sizin de bir eseriniz yer alıyor mu?

Hayır. Benim yontularım oldukça küçük hacimliler. O yüzden de açık havada sergilenmeye uygun değiller. Heykellerim Ermenistan Ressamlar Birliği’nin düzenlediği sergilerde, Arema Resim Galerisi’nde, özel koleksiyonlarda, kişisel ve karma sergilerde yer aldı.

Büyük ölçekli yontularınız da var mı?

Hayır, hiç büyük ölçekli çalışmadım. En büyük yontumun yüksekliği 60 santim. Küçük boyutlarla çalışmayı tercih ediyorum.

Aynı zamanda eğitimcisiniz. Ne zamandır öğretmenlik yapıyorsunuz?

2010’da düzenlediğim kişisel sergide kâğıt yontularım büyük ilgi gördü. O dönemde Henrik İgityan Güzel Sanatlar Merkezi’nin yönetimi, akademide öğretmenlik yapmamı teklif etti. Eğitimcilik kariyerime de öyle başladım. Öğrencilerime de kâğıt yontuyu tanıtıyorum. Onlardaki coşkuyu ve ilgiyi gördükçe derslerimin daha da verimli geçtiğini, onlara sanat sevgisi aşılayabildiğimi söyleyebilirim.

Nerede çalışıyorsunuz, bir atölyeniz var mı?

Bildiğiniz gibi babam bir ressam, ikimizin de atölyeye ihtiyacı var. Bu yüzden biz de aynı atölyede çalışmayı kararlaştırdık. Oldukça geniş ve aydınlık bir atölyemiz var. Üstelik penceresi de muhteşem bir manzaraya açılıyor.

İstanbul’da bir sergi açmayı düşünüyor musunuz?

Tabii ki. Uygun bir fırsatım olursa, büyük bir memnuniyetle sergi açarım. Bildiğiniz gibi babamın resimleri birkaç ay önce İstanbul’da sergilendi ve eserleri çok ciddi bir ilgiyle karşılaştı. Onun bu deneyimi beni de çok etkiledi.



Yazar Hakkında