Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü e-devlet sitesi üzerinden isteyenlere alt soy üst soy bilgisine ulaşma hizmeti başlattı. Yoğunluk nedeniyle bir süre ara verilen hizmet geçtiğimiz hafta yeniden başladı. Son verilere göre milyonlarca insan e-devlet sitesine girerek soy bilgilerini kontrol etti. Bu tablo elbette 1915 soykırımında çok büyük bir kayıp yaşamış, binlercesi de Müslümanlaş(tırıl)mış Ermeni toplumu için önemliydi. Öte yandan kendisini Türk ya da Müslüman olarak tanımlamış çok sayıda kişi de ailelerinde Ermeni olabilecek kişiler bulunduğunu öğrendiler. Öyle görünüyor ki bu tablo toplumun en azından bir kesiminin zihnini epeyce meşgul edecek. Konuyu çeşitli boyutlarıyla sürdürmeye gayret edeceğiz. Bu sayımızda gazetemize gelen bir tanıklığa yer ver veriyoruz. İsmini gizlemeyi tercih eden okurumuzun yaşadıkları beli ki tekil bir örnek değil:
“Hrant öldürüldüğünde içim çok yandı ve ‘bu memleket benim bildiğim memleket olmaktan çıkacak’ diye geçirdim içimden. Öyle de oldu. Bana anlatılan, öğretilen hatta yer yer dikte ettirilen tarihe inanmayı ne zaman bıraktım net hatırlamıyorum. Hrant’ın ardından bana resmi dille söylenen hiç bir şeye inanmaz hale geldim. Sorgular oldum. Bu sorgulamayla başlayan şüphelerim birkaç gün önce soy kütük listemde ailemden bir kadının soyadında (-) görmemle tavan yaptı. Annemin anneannesinin adı Emsal, soyadı yok. Emsal’in kütükte yer alan annesi ile babasının da soyları devam ettirilmemiş. Atlanarak gitmiş. Emsal 1909 doğumlu. 1915’te 6 yaşını bitirmiş. Maraş’ın Köşürge köyünden. Ya da başka bir yerden ama Köşürge'de bulunmuş. Sorabileceğim, araştırabileceğim, izini sürebileceğim hiç bir kaynağım yok. Çok parçası kayıp bir yapbozun tam ortasında kalakaldım.
Bir kaç yıl önce Zabel Yeseyan’ın ‘Yıkıntılar Arasında’ kitabı bana önerileli beri, bu kitap sayesinde hem Osmaniye (babamın memleketi) hem Maraş’ta (annemin memleketi) olanların çok daha farklı bir anlatısıyla tanışalı beri aklımda şu sorular dönüp duruyordu: Benim ailem acaba o zamanlarda ne yaptı? Bütün bunlar yaşanırken komşularını korudular mı, her gün yüz yüze baktıkları insanlara nasıl yaklaştılar? Yoksa... Yoksayı düşünemiyordum. Ama ya biriydi ya öteki... Gri yoktu.
Sonra bir gün anneme sordum: ‘Ailemizde ya da o çocukken çevresinde bildiği bir yetim var mıydı?’ ‘Hayır’ dedi bana. ‘Emin misin, olmaması imkansız’ diye üsteledim. ‘Yoktu’ dedi. Bütün olan olayların hiç bahsinin geçmediğini de belirtti. Babam da aynı yanıtı verdi. Buna aklım almadı. Oysa tam göbeğindeydi iki taraftan da ailem.
Emsal’in soyadındaki tireyi görünce kalbim çarptı. Çocukluğumu hatırladım. Anneannemin bana anlattıklarını, annesinin yetim olduğunu ve kendisini doğururken 21 yaşında öldüğünü, çok güzel bir kadın olduğunu ve galiba çok da acı çektiğini... ‘Gavurun dölü’ derdi kızdığı zaman anneannem. Bunun onun diline rastgele dolandığına hiç inanasım gelmiyor. Hele ki bulunduğu coğrafya itibarıyla. Kimbilir belki de ona sık sık söylendi bu. Şimdi soramıyorum da. Anneannemi kaybedeli bir hayli oluyor.
Emsal’e ulaşma derdindeyim. Adı bile öyle manidar geliyor ki. Merak ediyorum soyadında neden (-) var, adı farklı mı, cismi nasıl, ailesi kim, doğduğu topraklar nasıl yerler... Bulamayacak olsam bile peşine düşmek, düşebilmek de önemli.
B.M.A. (42, Kadın)”