Prömiyerini bu yılki Venedik Film Festivali’nde yapan Körfez filmi, 1 Aralık’ta vizyona giriyor. Yapımcılığını İstos Film’den Anna Maria Aslanoğlu’nun üstlendiği filmin yönetmen koltuğunda ise Emre Yeksan var. Filmin senaryosunu ise Emre Yeksan’la Ahmet Büke paylaşıyor. Yeni boşanmış bir gencin ailesinin yanına, İzmir’e dönmesini konu edinen Körfez, Yeksan’ın ilk uzun metrajlı filmi olma özelliğini de taşıyor. Yönetmen Emre Yeksan’la filmi vesilesiyle konuştuk.
Daha önce yapımcılık da yaptınız. Yapımcılık deneyiminin yönetmenliğe ne gibi artıları oldu?
Yapımcı ve yönetmen her ne kadar birbirinden apayrı sorumluluklar içeren, neredeyse zıt konumlarda pozisyonlar olarak görünseler de aslında bir filmin gerçekleşmesine olanak sağlayan temel ikiliyi oluşturuyorlar. Benim yapımcılık deneyimim de yaratıcı süreçlere dahil olmak ve yönetmenin kafasındaki filmin bütün detaylarıyla ortaya çıkmasını sağlamak üzerine kuruluydu. Bu noktada yönetmenliğin gereklerini de yakından gözlemleme ve anlama fırsatım oldu. Yapımcım Anna Maria Aslanoğlu’yla Körfez’i yapmaya karar verdiğimizden itibaren ise onun projeye ve işin gereklerine hakimiyeti sayesinde yapımcılık vasıflarımdan tamamen uzaklaşıp yönetmenliğe odaklanmayı başarabildim.
Film, yorumlara açık bir şekilde son buldu. Körfez’i, açık uçlu noktalanan bir film olarak nitelendirebilir miyiz?
Körfez’in bütün anlatısını izleyicinin kendi deneyimiyle ve öznelliğiyle doldurabileceği açık bir metin olarak tasarladık. Filmin içerisinde yoruma açık çok nokta var ve şimdiye dek aldığımız geri dönüşlerden gördüğümüz kadarıyla filmin anlam dünyası izleyicinin de katılımıyla genişliyor ve çeşitleniyor. Ama ben filmin sonu özelinde bir ucu açıklık olduğunu düşünmüyorum. Körfez duygusal olarak net bir tonda son buluyor ve kendi anlatısını tamamlıyor. Ama Selim karakterini içinde bıraktığımız o umutlu ruh hali tabii ki arkasından neyin geleceği sorusunu da içinde barındırıyor, çünkü hayat filmden sonra da devam ediyor.
SÖYLEŞİNİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN