“Avak Şapat, Avedaran’ın mükemmel özetidir”

Bu yıl Surp Zadig (Kutsal Diriliş) Yortusu 20 Nisan Pazar günü, kiliselerde yapılacak ayinlerle kutlanacak. Yortu öncesi Büyük Hafta olarak Türkçeye tercüme edebileceğimiz Avak Şapat’ta ise her gün kiliselerde özel ayinler yapılır, haftanın kendine özgü ritüelleri yerine getirilir. Üstrahip Hovagim Seropyan ile Avak Şapat yani Büyük Hafta’daki her günün anlamı üzerine konuştuk.

Dzağgazart (Zeytin Dalı Yortusu) sonrası Avak Şapat’a (Büyük Hafta) girdik. Bu hafta içerisinde kiliselerde ayinler yapılacak. Bilmeyenler için Avak Şapat’ın önemini kısaca anlatabilir misiniz? 

Küçük birkaç düzeltme ile söze başlayalım: Öncelikle “Avak Şapat”, yani “Büyük” veya “Kutsal Hafta”, Dzağgazart (İsa Mesih’in Kudüs’e Giriş Bayramı) sonrası başlamıyor. Dzağgazart’tan bir gün önce, yani Ğazaros’un dirilişi ile başlıyor. Bu dönem, Dzağgazart törenleri ile daha coşku kazanıyor. Bilindiği gibi, Dzağgazart Der Hisus Krisdos’un (İsa Mesih) coşkulu törenlerle Kudüs’e girdiği gündür. 

Avak Şapat bir anlamda Avedaran’ın (İncil) tam ve mükemmel bir özetidir. Tanrı’nın insanı kurtarma planının tamamlanmasıdır. Tanrı’nın Oğlu Der Hisus Krisdos, Avak Şapat süresince önce görkemle Kudüs’e girdi, öğretti, Surp Badarak’ı tesis etti, alçak gönüllülük sergileyerek öğrencilerin ayaklarını yıkadı, bizim günahlarımız uğruna tutuklandı, yargılandı, ölüm cezasına çarptırıldı, işkencelere maruz kaldı, aşağılandı, haça (çarmıha) gerildi, orada ruhunu teslim etti, üç gün gömülü kaldıktan sonra, şanla dirildi. Bütün bunlar, sadece ve sadece günah nedeniyle Tanrı’nın huzurundan kovulan insanı, Tanrı’ya tekrar yaklaştırmak için oldu. “Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu'nu verdi. Öyle ki, O'na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun. Tanrı, Oğlu'nu dünyayı yargılamak için göndermedi, dünya O'nun aracılığıyla kurtulsun diye gönderdi” (Yuhanna 3:16-17)


Büyük Hafta içerisindeki her günün bir anlamı var. Onu ayrı konuşacağız fakat bu haftanın ilk iki günü de bir anlam ifade ediyor. Avak Yerguşapti ve Avak Yerekşapti ne anlama gelir?

Sessiz, sakin ve özel törenlerin yapılmadığı Avak Yerguşapti günü (Kutsal Pazartesi) meyve vermeyen incir ağacı (Matta 21:18-22, Markos 11:12-14 ve 20-26) ile satıcıların tapınaktan kovulması (Matta 21:12-17, Markos 11:15-19, Luka 19:45-48 ve Yuhanna 2:13-22) bölümleri okunuyor.

Avak Yerekşapti (Kutsal Salı) gününü Kilisemiz “On Bakireler Günü” olarak adlandırmaktadır. Bunun nedeni aynı gün, akşam duaları sırasında okunan İncil bölümüdür (Matta 25:1-13). Bu bölüm okunurken kiliselerimizde on kızımız beyazlar giyip ellerine içinde mum yanan birer fenerle törene katılarak bir çeşit canlandırma yaparlar.

Aynı gün anılan olaylar ve Kutsal Kitap okuma bölümleri şunlardır: Hisus’un yetkisi (Matta 21:23-27, Markos 11:27-33, Luka 20:1-8), iki oğul benzetmesi (Matta 21:28-32), bağ kiracıları benzetmesi (Matta 21:20-22 ve Markos 12:1-12 ve Luka 20:9-19), düğün şöleni benzetmesi (Matta 22:1-14 ve Luka 14:15-24), Sezar’ın hakkı Sezar’a (Matta 22:15-22, Markos 12:13-17 ve Luka 20:20-26), dirilişle ilgili soru (Matta 22:23-33, Markos 12:18-27, Luka 20:27-40), en büyük buyruk (Matta 22:34-40; Markos 12:28-34, Luka 10:25-28), Krisdos (Mesih) kimdir, kimin oğludur? (Matta 22:41-46, Markos 12:35-37, Luka 20:41-44), “Vay halinize!” (Matta 23:1-39, Markos 12:38-40, Luka 11:39-51, 13:34-35 ve 20:45-47), dul kadının bağışı (Markos 12: 41-44 ve Luka 21:1-4).

Yine sessiz, sakin ve özel törenlerin yapılmadığı Avak Çorekşapti günü (Kutsal Çarşamba) ise Kilisenin bize verdiği okuma parçalarında Hisus’un ele verilmesi (Matta 26:3-5) ve Beytanya’daki kadının Hisus’u hoş kokulu yağla meshetmesi (Matta 26:6-13) anlatılıyor.

Tören sonrası yakılan mumlar ya da fenerlerle eve gitme geleneği özellikle Dyarnıntaraç günü uygulanagelmiştir. Yani 13 Şubat akşamı. O gün kilisenin tam ortasında yakılan büyük mum dünyanın ışığı olan Der Hisus Krisdos’u sembolize eder. Ve yılda bir kez, o gün o büyük mumdan yakılan mum söndürülmeden eve götürülür, evdeki kandiller yakılırdı.

Hafta içerisinde yedi kilise ziyaretleri yapılır. Bu ne anlama gelmektedir?

Bizim geleneğimizde böyle bir şey yok. Son yıllarda çıkan bir moda olsa gerek… Herhalde çeşitli kiliselerde düzeltilen, Hisus’un sembolik mezarını görme merakıyla…

Avak Hinkşapti günü kilisede ayak yıkama, akşamı ise ‘Khavarum’ yani ağlama gecesi olarak adlandırılan bir ayin düzenlenir. Evlerde ise o gün mercimek yemeği yenmektedir. Mercimek yemeğinin geleneğimizdeki yeri nedir?

Avak Hinkşapti (Kutsal Perşembe) günü yapılan en büyük tören aslında “Son Akşam Yemeği”nin anıldığı “Intıryats Badarak”tır. Çünkü o gün Hisus ekmeği ve şarabı alarak, şükretti, böldü ve öğrencilerine vererek “Alın, yiyin, bu benim bedenimdir” ve “Hepiniz bundan için, çünkü bu benim kanımdır, günahların bağışlanması için birçokları uğruna akıtılan antlaşma kanıdır” dedi.

Aynı yemek sırasında Hisus, bir alçakgönüllülük örneği olarak dize geldi ve on iki öğrencilerinin ayaklarını yıkadı (Yuhanna 13.1-15).

Geceleyin yapılan “Khavarum” (Karanlık gece) ve törenleri ise halk arasında “Latsi kişer” (Ağlama ya da Elem Gecesi) diye adlandırılır. Burda küçük bir düzeltme/ekleme yapalım: Kilise geleneğine göre gün gece ile başlar, yani gün batımı ile o gün biter. Bu nedenle “Khavarum” aslında Kutsal Perşembe değil, Kutsal Cuma’nın töreni ve parçasıdır. 

Bu geceki uzun ilahiler ve okuma parçaları içinde Hisus Krisdos’un, Getsemani bahçesindeki duası, tutuklanması, baş kahinlerin huzuruna çıkarılıp yargılanması, Bedros’un inkarı, Vali Pilatus’un huzuruna çıkarılması, ölüm cezasına çarptırılması ve aşağılanması anılıyor.

Mercimek yemeğine gelince… Kutsal Kitap’la ilgisi olmayan, lakin son derece romantik bir geleneğe göre mercimek taneleri Maryam Asdvadzamayr’ın (Meryem Ana) gözyaşlarını simgelemektedir. Bu nedenle, mercimek sevmeyenler dahi, o gün, bu geleneği yerine getirmek için, sirkeli mercimek pişirip yerler.

Tağum Kaldırmak

Ya “Tağum”u kaldırmak ve omuzlar üzerinde gezdirmek hakkkında ne diyebilirsiniz?

“Tağum” dediğimiz şey aslında Hisus Krisdos’un sembolik mezarıdır. Mezarın hareket ettirilmesi bana hiç de mantıklı gelmiyor.
Birkaç yıl öncesine kadar böyle bir gelenek yoktu. Büyük bir olasılıkla belli bir yaşın üzerindeki okuyucular buna muhalefet edip “bizim zamanımızda vardı” diyeceklerdir. Ya da diğer kiliselerin adetlerinde var. Yıllar önce ben de Yunanistan’da gördüm. Hatta Tağum kiliseden çıkarılıp, sokaklarda gezdirilip tekrar yerine konmakta. Büyük bir olasılıkla diğer kiliselerden devşirilmeye çalışılan bir gelenek olsa gerek…

Surp Zadig’den bir gün önce Khıtum’da ise ayin sonrası yakılan mumlarla eve gidilir. Akşam yemeğinde ise balık yeniliyor. Perhiz ve oruç, o gün sona eriyor mu? 

Tören sonrası yakılan mumlar ya da fenerlerle eve gitme geleneği özellikle Dyarnıntaraç günü uygulanagelmiştir. Yani 13 Şubat akşamı. O gün kilisenin tam ortasında yakılan büyük mum dünyanın ışığı olan Der Hisus Krisdos’u sembolize eder. Ve yılda bir kez, o gün o büyük mumdan yakılan mum söndürülmeden eve götürülür, evdeki kandiller yakılırdı.  İnananlar, Surp Dznunt ve Surp Zadig arefelerinde bu gelenek uygulamaktadırlar.

Akşam yemeğinde ise balık yemeğe gelince… Geleneklerimizin anlamları o kadar güzel ve düşündürücü ki… Gerek Surp Dznunt, gerekse Surp Zadig yortularının arefesinde kutlamalar başlansa da, oruç tamamıyla bitirilmemekte, ancak hafifletilmektedir. Balık yemek de bunlardan biri… Buna kilisemiz “Navagadik” adını verir.

Bazı geleneklerimiz yereldir. İstanbul gibi denizi ve deniz mahsulleri olan bir şehirde de arefe akşamı balık geleneği böyle oturmuş olsa gerek… Balık gibi, o gün yenmesi gelenekselleşmiş bir yemek daha var: üzerine yumurta kırılmış ıspanak…

Arefe, “cırakaluyts” ya da halkın alıştığı isimlendirme ile “khıtum” akşamı perhiz veya oruç bitmiyor, hafifliyor. Ertesi sabah zaten oruç tutarak kiliseye gidilip Surp Hağortutyun alarak oruç bitmiş sayılıyor.

Cirakaluys
Son olarak Surp Zadig hakkında demek istedikleriniz?

Surp Zadig ise Der Hisus Krisdos’un ölüp gömüldükten sonra, üçüncü gün şanla dirilişi yortusudur. Hisus ölüm adını verdiğimiz “uyku” döneminden uyandı. 
Hisus’un dirilişi önce boş mezardaki melekler tarafından öğrencilere müjdelendi. Daha sonra Hisus kırk gün boyunca öğrencilerine ve diğerlerine göründü. 
Zadig, bazır resimlere bakıp, onlardan etkilenilerek düşünüldüğü gibi, Hisus’un göğe yükselişi değil, O’nun şanla dirilişidir.
Geleneksel Surp Zadig selamlaşmamız bunu o kadar güzel tanımlıyor ki… “Krisdos haryav i merelots! Orhnyal e harutyunın Krisdosi!” (Mesih ölülerden dirildi! Mesih’in dirilişi kutlu olsun!)

Kategoriler

Toplum



Yazar Hakkında