‘Yürü memlekete gidelim’

“Yürü lo yürü, memlekete gidelim.” İstanbul’da 24 Nisan’a adanan anma konseri bu dizelerle son buldu.

Music of Armenia ve Anadolu Kültür’ün ortaklaşa düzenlediği ‘102 Adım’ başlıklı dinleti, Ermeni Soykırımı’nı Anma Günü’nün hemen öncesinde, Ermeni, Türk, Kürt ve Alevi sanatçıları aynı çatı altında birleştirdi. Salonu dolduran insanlar da farklı kimliklere sahipti ve ezgiler hepimizi uzaklara götürdü. Geçmişten bugüne, bugünden de geleceğe uzanarak... Yaklaşık 100 yıl önce bu mahallelerden toplanan ve ardından ölüm yolculuğuna gönderilen Ermeni aydınlar arasında Rahip Gomidas da vardı. 102 yıl sonra âdeta bu mahallelere geri gelip, dünya yüzeyine yayılan soydaşlarına “Eve dönün” diye seslendi.

Sadece insan vardı

Yerevan’da ve Beyrut’ta meşaleli yürüyüşlerin düzenlendiği saatlerde İstanbul’daki loş konser mekânında sonsuzluk mumları ışıldıyordu. Gecede Dle Yaman, Bingöl, Hayr Mer, Kele Kele ve daha birçok ezgi yorumlandı. Hasmik Harutyunyan, Suna Alan, Miraz ve Özcan Gülün’ün notalarında 1,5 milyon Ermeni’nin çağrısı ifade buluyordu. Kırım, sürgün, Der Zor çöllerinde yaşanan ızdırap, Ermeni’nin acı kaderi ses veriyordu salonda. Dinleyiciler şarkıların bitiminde alkışlamıyor ama gözyaşlarına da hâkim olamıyordu. Hüzünlü atmosfer herkesi sarmaladı. Bu ortamda kimi sanatçılar da gözyaşlarını tutamadı. O anda salonda ne Ermeni vardı, ne Türk, ne İstanbullu ne de Beyrutlu, ne Kürt ne de Alevi. Sadece insan vardı o an. İnsan, insanlık ve halkların kardeşliği...

23 Nisan akşamı insan eliyle işlenen bir kıyım anıldı. İnsanlığa karşı bir cinayet, üstelik inkâr politikalarıyla sürekliliğini koruyan bir cürüm. 102 yıl önce açılan yara halen kanıyor. İnsanlığa karşı işlenen bu cinayette Ermeni halkı ata yurdunu, evini, ocağını ve insanlarının önemli bir kısmını yitirdi.

Soykırım diye tanınan bir cinayetti bu. Günümüze kadar kimileri, özellikle de kamusal alanda bu sözcüğü kullanmaktan sakınıyor. Dinleti esnasında da buna tanık olduk. Londra’dan gelen, gecenin organizatörlerinden, Music of Armenia’nın kurucusu ve direktörü Hasmik Movsisian dinleyenlere seslenirken, ‘soykırım’ sözcüğünü söylediği sırada bir an için küçük bir tereddüt yaşadı. Dahası, İngilizce yapılan konuşmanın Türkçe çevirisinde de, bilerek veya bilmeyerek, ‘genocide’ sözcüğü ‘katliam’ olarak tercüme edildi. Bu hata ikinci kez tekrarlanınca salonun farklı yerlerinde ‘soykırım’ ünlemleriyle düzeltildi.

Yeniden doğuş ülküsü

Ermeni halkı, özellikle de diasporadaki Ermeniler için, soykırım varlık meselesidir. Kimliğimizin bir parçasıdır, darmadağın oluşumuzun da sebebi. Ne var ki, Ermeni halkının tarihi 1915’te noktalanmadı. Tarihimiz salt kırım ve acılardan değil, var olma mücadelesinden ve yeniden doğuş ülküsünden oluşuyor.

Varız, yaşıyoruz, halen buradayız. İstanbul’dan Ermenistan’a, Beyrut’a ve Amerika’ya kadar... Evet, biz Ermeniler evlerimizden, topraklarımızdan uzaktayız ama vatan dediğimiz şey, kimliğimizin, varlığımızın ve fikrimizin bir parçası.

Bizden koparılıp alınan ülke, halen edebiyatımızda, şarkılarımızda, ezgilerimizde olanca tazeliğiyle duruyor. Gomidas’ın yoluyla gittiğimizde bu ülke sonsuzdur, aynı susuzluğumuz ve özlemimiz gibi. Gideceğiz o ülkeye. “Yürü lo yürü, memlekete gidelim.” İstanbul sokaklarında Ermenice ezgilerin, şarkıların çınlaması ve diğer halkların bizimle ve davamızla gösterdiği dayanışma, planlanmış ve uygulamaya konmuş kanlı projenin başarısızlığının kanıtıydı âdeta.

23 Nisan akşamı düzenlenen etkinlikte, 1,5 milyon Ermeni, Hrant Dink, Sevag Balıkçı’nın ve bu siyasete kurban giden tüm kayıplar anıldı. Onların anılarının önünde saygıyla eğiliyorum.

Kategoriler

Kültür Sanat Müzik



Yazar Hakkında