Gazeteciler Yıldız Tar ve Elif Akgül 2 aydır tutuklu iddianame hâlâ hazır değil

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) soruşturması kapsamında tutuklanan gazeteciler Yıldız Tar, Ercüment Akdeniz ve Elif Akgül iki aydır tutuklu. Gazetecilik faaliyetleri kapsamında editörleriyle yaptıkları telefon konuşmalarının ve takip ettikleri eylemlerin “terör örgütü faaliyetleri” olarak değerlendirildiği gazetecilerin tutukluklarına yapılan itirazlar da reddedildi. Bu arada iddianameleri de henüz hazırlanmış değil. KaosGL.org Genel Yayın Yönetmeni Yıldız Tar ve Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nden tutulan Elif Akgül Agos’un sorularını yanıtladı. Ercüment Akdeniz’in yanıtları ise “kayıp.” Yani en azından bize ulaşmadı…

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın HDK hakkındaki başlattığı soruşturma kapsamında 18 Şubat Salı günü ev baskınlarıyla gözaltına alınan 35 kişi tutuklama, 13 kişi ise ev hapsi talebiyle mahkemeye sevk edildi. Mahkeme sonucunda 30 kişi tutuklandı, 13 kişiye ev hapsi, 7 kişiye ise adli kontrol kararı verildi. Tutuklananlar arasında gazeteciler Elif Akgül, Ercüment Akdeniz ve Yıldız Tar da vardı.
Gazetecilere yöneltilen suçlama ise “terör örgütü üyeliği” oldu. Örneğin Elif Akgül’e 1 Mayıs ve Gezi Parkı eylemleriyle ilgili sorular yöneltildi; gazetecilik yaptığı dönemdeki telefon görüşmeleri ise “terör örgütü faaliyeti” olarak değerlendirildi. Emniyette, gazetecilik faaliyetleri kapsamında katıldığı yasal toplantılar da sorgulandı.

Benzer bir durum Yıldız Tar için de geçerliydi. Tar’a soruşturma kapsamında görüştüğü kişilerin kim olduğu soruldu; kadın hakları savunucuları ve aktivistlerle yaptığı görüşmeler suç unsuru sayıldı. Gazeteci Tar, yöneltilen bu soruların “tuhaflığını” Agos okurlarına bir soru yönelterek aktarmaya çalıştı. Az sonra okuyacaksınız.

Bu süreçte gazetecilerin tutukluluklarına yapılan itirazlar reddedildi. Üstelik hâlâ haklarında bir iddianame hazırlanmış değil.

Bir de okuduğunuz bu söyleşinin yayımlanma sürecinden bahsetmek isterim. Üç gazeteciye sorularımızı iletmek üzere avukatlara ulaştığımızda takvimler 13 Mart 2025’i gösteriyordu.19 Mart’tan sonrasını ise malum… Bu nedenle avukatların gazetecilerle görüşmesi ve yanıtları bize iletmesi aksadı. Yaklaşık iki ay önce hazırlanıp gönderilen sorularda 8 Mart’a ve o günlerin gündemine dair sorular göreceksiniz. Sonraki gelişmelere dair herhangi bir soru yer almıyor. Ama Bakırköy Cezaevi'nde ikinci ayını dolduran Akgül'ün avukatları aracılığıyla ilettiği yeni mesajını da bırakalım: “Ne de olsa izleyici kalamadığımız için buradayız” dedi.

Ama bir de “kaybımız” var.

Bu söyleşilerin aynı anda yayımlanması ve üç gazetecinin yanıtlarını birlikte paylaşabilmek dileğimizdi. Fakat bunu başaramadık. Söyleşi süreci, içinden çıkamadığımız garip bir hal aldı. Onu da anlatalım; belki bir çare buluruz.

Gazeteci Ercüment Akdeniz’in yanıtları kayıp!

Süreç boyunca destek olan avukat dostlarımız sayesinde gazetecilerin cevaplarını zamanla toparlayabildik. Ancak Ercüment Akdeniz’in yanıtlarına ne biz ulaştık ne de ulaştırılabildi. Avukatların aktardığına göre, Akdeniz’in Silivri Cezaevi’nden gönderdiği yanıtlar, yine HDK soruşturması kapsamında tutuklanan Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Parti Meclisi üyesi Ahmet Saymadi’nin kardeşlerine teslim edilmişti. Bu defa Saymadi Ailesi’nin kapısını çaldık. Ne yazık ki onlar da yanıtların ellerinde olmadığını söyledi. Sağ olsunlar, olası bir karışıklık ihtimaline karşı tekrar tekrar avukatlara ve cezaevine ziyarete giden aile üyelerine sordular. Fakat sonuç yine aynıydı: Yanıtlara dair hiçbir iz yoktu.

Ortada cevapsız sorular yok; aksine, verilmiş ama kaybolmuş cevaplar var. Bir yerlerde var olduklarını biliyoruz. Ama nerede?
Bu nedenle bu yazıyı okuyan avukatlara, gazetecilerin dostlarına, yakınlarına, cezaevi ziyaretçilerine bir çağrımız var: Eğer Ercüment Akdeniz’in yanıtlarını bir şekilde görmüş, duymuş, elinizde tutmuş ya da ulaştırmakla görevlendirilmiş olabilirsiniz—lütfen bizimle iletişime geçin.

Fotoğraf: MLSA

Elif Akgül: Bu kadar şov yaparak geleceklerini düşünmüyordum

Cezaevindeki ilk gününüz nasıl geçti? Sizi meşgul edecek bir şeyler bulabildiniz mi?

Açıkçası dört günlük sefalet içindeki nezarethanenin ardından sıcak yemek yiyip uyuyarak geçirdiğimiz bir gün oldu. Okuduğum ilk şey de cezaevi girişinde verilen tutukluklara yönelik el kitabıydı. Şampuan arkası okuyacak duruma gelmiştik.

21 Şubat gecesi çıkarıldığınız İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği tarafından Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ile ilişkili olduğu iddiasıyla “suç işlediğine dair kuvvetli şüphe” bulunduğu gerekçesiyle tutuklandınız. Böylece 2011’de kuruluşunu ilan eden HDK için 2025’te soruşturma açıldı. Siz böyle bir operasyonu bekliyor muydunuz?

Böyle bir soruşturmanın varlığı kulağımıza çalınmıştı, gazeteci çevrelerinde konuşulan bir meseleydi. “Bize de gelirler herhalde diye” Ercüment Akdeniz’e de söylemiştim. Ancak bu kadar şov yaparak geleceklerini düşünmüyordum. En fazla soruşturma açılır, ifade veririz, duruma göre şekillenir süreç diye bir öngörüm vardı. 

Her gün adliyede haber yapan birisiniz. Avukatlarınız da çağırıldığınız takdirde ifadeye kendinizin gideceğini söylemişti. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Daha önceki soruşturmalarda zaten ifade verdiğim için, ifade vermekten imtina eden biri değilim. Kapıma gelen polislere de söylediğim gibi, “Arasalardı gelirdim.”

Polislerin tavrı nasıldı, baskın anında neler hissettiniz?
Ben yangın çıktığını düşünüp çok korkarak kapıyı açtım. Ancak polisleri görünce “He sizmişsiniz,” diyerek rahatladım açıkçası. Haklarımı ya uygulamayı da bildiğim için çok gerildiğim bir durum olmadı. Polisler de genel olarak ortamı gerecek şekilde davranmadı. Ancak bazı arkadaşlarımıza bu şekilde davranmadıklarını, insan onurunu zedeleyici, ırkçı tavırlar sergilediklerini nezarethanede öğrendim. Benim evime gelen ekip oldukça makuldu.

HDK ile ilgili yasa dışı bir örgüt olmadığına yönelik yargı kararına atıf yapanlar tutuklamaları Çağlayan Adliyesi önünde protesto ediliyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

HDK’ye ilişkin yargı kararları olduğunu biliyorum ama içeriklerine tam hakim değilim. Avukatlarım bu konuya daha nitelikli cevap verebilir.
Daha önce içme suyuna erişim konusunda sorun yaşadığınızı belirtmiştiniz. Bu sorun çözüldü mü?
Su sorunu çözüldü. Parayla su alabiliyoruz artık. 

Bir yandan da yeni bir süreçteyiz. Öcalan’ın PKK'ya Türkiye'ye yönelik silahlı eylemlerini durdurma çağrısı, siyasilerin yeni açıklamaları… Böylesine bir süreçte HDK içim yapılan bu operasyonu nasıl yorumluyorsunuz?

Bahçeli’nin açıklaması sonrası böylesi hamlelerin gelebileceğini gazeteciler olarak, KCK operasyonları ve davalarını takip ettiğimiz için konuşmuştuk. Bu dosya da hem başlatılma biçimi hem de önümüze konulan belgeler ışığında içi boş, zorlama bir dosya. Türkiye’de yargı tacizi uzun zamandır, belli kesimlere belli mesajlar yollamak için kullanılıyor. Bizim ne için kullanılmadığımızı zaman gösterecek.

Sizin HDK ile ilişkiniz nedir, nasıl başladı? İddia edildiği gibi herhangi bir göreviniz var mıydı?

İfademde de söylediğim gibi 2011’de kuruluş kadrosunda yer aldım ve genel meclis üyesi seçildim. Bir genel meclis toplantısına katılmamın ardından bir ilişkim kalmadı. Gazeteciliğe başladığımdan beri HDK ile mesleki diyalog kurdum.

8 Mart Kadınlar Günü’nde dayanışma mesajınızı paylaştınız. O gün hem sosyal medyada hem de alanda siz de anıldınız. Bildiğim kadarıyla uzun süredir alanda olmadığınız ilk 8 Mart’tı. Bakırköy’de 8 Mart nasıldı?

Uzun zamandır çevik kuvvetin olmadığı, sloganlarımızın bölünmeye çalışılmadığı bir 8 Mart geçirdik. Oldukça yoğun bir etkinlik programı hazırladık. Slogan ve zılgıtlarla diğer koğuşlarla paslaştık. Akşam da after partimiz vardı.

Dışarıdakilere söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Tüm dayanışma için çok teşekkürler. İçeride de dışarıda da mücadeleye devam!

Gazeteciler Yıldız Tar,  Ercüment Akdeniz  ve Elif Akgül, 18 Şubat'ta gözaltına alındı.

Yıldız Tar: Neden tutuklandığımızı bilmiyorum

Gözaltı sürecinde 24 saat avukat görüş yasağı konuldu. Gözaltından cezaevine gidiş süreci nasıl geçti sizin için? Cezaevindeki ilk gününüz nasıl geçti? Sizi meşgul edecek bir şeyler bulabildiniz mi?

Tutuklanmadan bir hafta kadar önce bilgisayar, telefon ve internetin olmadığı bir tatil istediğimi söylüyordum arkadaşlarıma. Hayatımda ilk kez bir dileğim kabul oldu, o da yanlış oldu. Bir ayı geçen tutukluluk sürecini bol bol okuduğum, voleybol oynarken yüzüne top gelirse diye korkup toptan kaçtığım, yeni insanlarla tanışıp hikâyelerini dinlediğim ve keşke dışarıda olsaydım da bu hikâyeleri yazabilseydim dediğim bir dönem olarak tarifleyebilirim. Meslek hayatımda en keyif aldığım işlerden biri olan T24 için hazırladığım İnsan Manzaraları portre röportaj serisinin aslında ne kadar eksik kaldığını buradaki trajikomik hikayeleri dinledikçe fark ediyorum. 42 kişi kalıyoruz. Arada sayımız tahliyelerle düşüyor ama hemen yeni mahpuslar geliyor. Sadece iki tuvaletin olması, L tipi hapishanelerin aslında bu kadar çok kişiyi bir arada tutmak için inşa edilmemiş olması ciddi sorun. Bunun yanı sıra, sportif ve kültürel faaliyetlere katılmaya zaman zaman güvenlik gerekçeli kısıtlamaların gelmesi, ihtiyaç duyulan ilaçlara bazı dönemlerde geç ulaşabilmek gibi sıkıntılar da mevcut. Daha önce dışarıdaki bir gazeteci olarak mahpuslarla röportajlarımda anlattıkları sorunları deneyimlemek nasip oldu. Editörlükten de sıkılmış, muhabirlik yapıp sahada olmayı istemişken bu tutukluluk bana tüm imkanları sağladı diyebilirim :)

18 Şubat Salı günü düzenlenen HDK operasyonunda ev baskınlarında gözaltına alınan 35 kişi tutuklama talebiyle, 13 kişi ev hapsi istemiyle mahkemeye sevk edildi. 21 Şubat gecesi çıkarıldığınız İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği tarafından Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ile ilişkili olduğu iddiasıyla “suç işlediğine dair kuvvetli şüphe” bulunduğu gerekçesiyle tutuklandınız. Böylece 2011’de kuruluşunu ilan eden HDK için 2025’te soruşturma açıldı. Sizce neden tutuklandınız, böyle bir operasyon bekliyor muydunuz?

Neden tutuklandığımı ya da daha doğrusu neden tutuklandığımızı bilmiyorum. Sorguda yöneltilen sorular üzerinden bir tahmin de yürütme mümkün değil. Çünkü tüm sorular 2012-2013 yıllarına aitti. Mesleğe başladığım 2013 yılında 1 Mayıs gösterisinden haber geçmem de soruldu, 2012’de Boğaziçi Üniversitesi’ndeki LGBTİ+ topluluğumuzun etkinlikleriyle ilgili telefon görüşmelerimiz de. Bana yöneltilen soruların tamamı telefon dinlemeleri ile ilgiliydi. Haliyle hatırlamam pek mümkün olmadığı gibi, sorguda gülmeme yol açan komikte görüşmeler de vardı. Gerçi bütün bu sorgu süreci içsel bir yolculuğa çıkmama da yol açtı. Fark ettim ki 2012 ve 2013’te hiç de komik espriler yapamıyormuşum. O telefon görüşmelerindeki espriler fazlasıyla sıkıcı. Yani anlayacağınız seneler bana yaramış ve bir nebze de olsa espri yeteneğimi geliştirebilmişim.  

“Hiç Taksim’de bir eyleme katıldınız mı?”

Soruşturma kapsamında görüştüğünüz kişilerin kimler olduğu da sorularak, kadın hakları savunucuları ve aktivistleri yaptığı görüşmeler suç unsuru olarak gösterildi. Bu konudaki yorumunuz nedir?
Soruşturma kapsamında yöneltilen sorular o kadar tuhaftı ki, yorum yapabilmem bile mümkün değil. Ben o yüzden bana yöneltilen bir soruyu Agos okurlarına sormakla yetineyim: Hiç Taksim’de bir eyleme katıldınız mı?
Bir sürü sendika, sivil toplum örgütü ve siyasi partinin; bağımsız aktivistlerin yer aldığı bir platformda kurulduktan 14 yıl sonra bir terör örgütü çıkarmaya çalışmak akıl, mantık ve gerçeklik algısıyla dalga geçmek anlamına geliyor. Bu konuda bir yargı kararına bile gerek yok. Bütün faaliyetlerini kamuya açık bir şekilde yapan bir oluşumdan bahsediyoruz.

“Bu taslak LGBTİ+’ları ölmeden mezara koyma taslağı”

Cezaevinden yazdığınız ilk yazınızda 27 Şubat'ta gündeme gelen ve LGBTİ+'ları hedef alan Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklif Taslağı’nı yazdınız. İktidarın Aile Yılı açılımından sonra gelen bu taslak, cinsiyet uyum süreçlerini zorlaştırma, “biyolojik cinsiyet” tanımını getirme gibi maddelerle LGBTİ+ haklarını gözle görülür şekilde kısıtlıyor. Uzun süredir bu mücadelenin içinde biri olarak bu durum nasıl hissettiriyor? Şu an içeridesiniz, gelişmeleri anında ve tam olarak takip edebiliyor musunuz, bu konuda sesinizi yeterince duyurabilecek misiniz ya da bu konuda bir endişeniz var mı?

Gelişmeleri cezaevinden takip etmek cidden zor. Özellikle LGBTİ+ haklarını ilgilendiren konularda TV kanalları ve gazetelerin eksikliklerini bir kez daha görmüş oldum. Bahsettiğiniz kanun teklifiyle ilgili yazıyı yazdıktan sonra bir okurun teklifin tam metnini mektupla yollaması sayesinde tam metni de inceye inceleyebilirim. Lafı uzatmaya ve hukuki açıklamalar getirmeye gerek yok. Bu taslak LGBTİ+’ları ölmeden mezara koyma taslağı. Ve maalesef bu taslağa karşı LGBTİ+ örgütlerinin yalnız bırakılacağına ilişkin endişelerim var. Umarım bu ülkede eşitlik ve özgürlük isteyen herkes bu taslağın ciddiyetinin farkına varır ve ama ile başlayan cümlelerini en azından bir süreliğine rafa kaldırır.

Yazınızda ve gönderdiğiniz mesajlarda gözaltı ve tutuklama kombinlerini, cezaevi modasını, Silivri'de en gözde içliklerin neler olduğunu yazacağınıza söz verdiniz. Yazınız için spoiler olmasın ama bize bu yönleriyle Silivri’yi ve günününüzü nasıl geçirdiğinizi anlatır mısınız biraz?

İnanır mısınız başımı kaşıyacak vaktim olmadığı için bir türlü vaat ettiğim tutuklama kombini yazısını yazamadım. Burada çay içmek, bilgi yarışması izlemek, roman okumak gibi çok yoğun bir koşturmacanın içindeyim. Tüm okurlardan özür diler, biraz daha süre istirham ederim efen’im. (Yazar burada üşengeçliğine bahane üretiyor)Ancak bu soruyu yanıtsız bırakmak istemediğimden ve ben yazıyı yazana kadar içlikleri rafa kaldırmaya başladığımızdan şunu diyebilirim ki: İçlik en yüce ve asil kıyafet etmiş. Biz kıymetini bilememişiz. En sıcak tutanları içi polarlı olanları. İskoç desenli içlik giyen arkadaşları ise Silivri Kış Kreasyonu’nun en güzide temsilcileri. Cezaevine gelmeden önce, daha polis evi basmışken kendinize sormanız gereken en önemli soru ise; günlerce üzerimde dursa bile şık gösterecek star parçası kıyafetlerim hangisi? Ben tercihimi yelekten yana kullandım. Yelek hem ayıp hem kırışıklık örten bir parça. Mont da alacaksanız kapüşonsuz olmasında fayda var. Cezaevine kapüşonlu kıyafet alınmıyor. Renklerde de lacivert yasak. Ben neyse ki lila ve mor polarlarım, pembe tişörtlerimle lacivert yasağının dışındaydım.



Yazar Hakkında