8 Nisan Cumartesi Anarad Hığutyun Binası’nda, hem Nisan ayına denk düşen, Surp Zadig, Pasha, İdo Dakyomto ve Pesah vesilesiyle bayram sofraları konuşulacak; hem de iki sene önce kaybettiğimiz, Agos’un kurucularından Sarkis Seropyan, Aras Yayıncılık’tan çıkan ‘Aşiq û Maşûq’ kitabı vesilesiyle anılacak.
Hrant Dink Vakfı’nın yemek kültürüne odaklanan bir söyleşiler ve atölyeler dizisinin de ilk etkinliği olan ‘Lezzetin Hafızası’ konuşması 13.00-15.00 arası düzenlenecek.
Nisan ayına denk düşen, Surp Zadig, Pasha, İdo Dakyomto ve Pesah vesilesiyle Ermeni, Rum, Süryani ve Yahudi bayram sofralarını, yemeklerin yanı sıra, günümüze aktarılan aile hikâyeleri, gelenekler ve ritüellerin paylaşılacağı bu etkinlikte Levon Bağış moderatörlüğünde Takuhi Tovmasyan, Meri Çevik Simyonidis, Sibel Pinto ve Aynur Bitlisli, Paskalya ve Pesah bayram sofralarını konuşacak.
Ayrıca gün içinde, 12.00-16.00 saatleri arasında her yaştan katılımcılara açık geleneksel ve modern yöntemlerle yumurta boyama atölyeleri olacak.
Ardından saat 16.00’da Sarkis Seropyan “Aşiq û Maşûq” kitabıyla anılacak.
Seropyan’ın Ermenice kaynaklardan derleyip tercüme ederek bizlere hediye ettiği ve Aras Yayıncılık tarafından yayımlanan “Aşiq û Maşûq: Ermenice Kaynaklardan Kürt-Ermeni Aşk Masalları” kitabının tanıtımının yanı sıra, Seropyan dostlarıyla anılacak.
Karin Karakaşlı, Mehmet Said Aydın ve Yetvart Tovmasyan’ın konuşmacı olduğu bu anma toplantısında, Erhan Arık ve Erhan Yeşildağ’ın hazırladığı “Sarkis Seropyan: Baron” videosunun gösterimi de yapılacak. Konuşmanın ardından da Kardeş Türküler’in bir dinletisi olacak.
Aşiq û Maşûq hakkında
Agos’un kurucularından ve uzun yıllar Ermenice sayfalar editörü, gazeteci ve çevirmen Sarkis Seropyan’ın Ermeniceden derleyerek Türkçeye çevirdiği üç aşk masalına yer veren Aşiq û Maşûq ilk kez okuyucuyla buluşuyor! 19. yüzyılda folklor ve etnoloji çalışmaları yürüten üç önemli araştırmacının, Rahip Karekin Srvantzdyants’ın, Sarkis Hayguni’nin ve Vrtanes Papazyan’ın sırasıyla 1884, 1900 ve 1904’te yayımladığı bu masallar, hem evrensel sevda öyküleri olarak hem de Anadolu coğrafyasında Ermeni ve Kürt halklarının asırlar boyunca süren kültürel etkileşimine yaptıkları vurguyla değerli.