İstanbul Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Eğitimi Bölümü öğrencisi ve Gençlik Spor Kulübü lisanslı sporcusu olan ve katıldığı şampiyonalarda başarılarıyla dikkat çeken Karin Öcal’la söyleştik.
Gündelik hayatta ve iş dünyasında pek çok zorluklarla karşılaşan bedensel engelli insanlar, toplumun önyargıları ve dışlamasıyla da mücadele etmek zorunda kalıyor. Başarılarıyla öne çıkan bedensel engelli isimler, toplumun algısında değişiklik yaratmak için birer ilham kaynağına dönüşüyor. Karin Öcal da böyle bir isim. İstanbul Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Eğitimi Bölümü öğrencisi ve Gençlik Spor Kulübü lisanslı sporcusu olan ve katıldığı şampiyonalarda başarılarıyla dikkat çeken Öcal’la söyleştik.
Yüzme sporuna lise öğrencisiyken başlayan Karin, bir ödev yapmak üzere gittiği Cebeci Spor Kompleksi’nde keşfedildiğini söylüyor: “Lisede görme engellileri ve bedensel engellileri konu alan bir dönem ödevimiz vardı. Beden Eğitimi öğretmenim Anjel Yelegen, benim spor yapmamı çok istiyordu. İlk olarak masa tenisine baktık, fakat ülkemizde maalesef paralimpik masa tenisi takımı yok. Voleybolda da, bir bacağım protez olduğu için zorlanabilirdim; antreman şartları nedeniyle, beni almazlardı. Dönem ödevi için röportaj amacıyla gittiğim Cebeci Spor Kompleksi’nde, 13 yıldır engelli sporcularla birlikte çalışan Duran Hoca’yla karşılaştım. Beni görür görmez takıma aldı.”
Bir yılda dört birincilik
Takımla antrenmanlara çıktığı ilk yıl içinde iki Türkiye birinciliği ve iki İstanbul birinciliği olmak üzere toplam dört birincilik kazanan ve bu kadar kısa sürede yükselmeyi kendisinin de beklemediğini belirten Karin Öcal, mezun olduğu Esayan’ın kendisine çok şey kattığını söylüyor. Karin için, Beden Eğitimi öğretmeni Anjel Yelegen’in özel bir önemi var: “Ben hayatımda Oryort Anjel gibi bir öğretmen görmedim. Herkesle özel olarak ilgileniyor. Esayan’da şunu da öğrendim ki, okul, öğrencinin başarılı veya başarısız olmasına bakmıyor; eğer bir çocukta ışık varsa, onu destekliyor. Başarılı yüzücü Aris Tiryakiyan da bu örneklerden biri.”
Ortaköy Kilisesi Vakfı ve Luys dergisinin kendisine maddi destek verdiğini belirten Karin Öcal, programlı bir sporcu. Okul ve antrenman saatlerini düzene koyduğunu ve bu düzenin kendisini zorlamadığını söylüyor: “Kendimi bu düzene göre ayarladım. Antrenmanlarım cumartesi ve pazar günleri oluyor; sabah sekiz buçukta suya giriyorum, on buçukta sudan çıkıyorum. Haftaiçleri salı ve perşembe günleri saat altıdan sekize kadar antrenmanım var, o konuda bir sıkıntım yok. Ama yarışmalar yaklaştığı zaman antrenman günlerim haftada beş- altı güne çıkıyor.”
‘Hedefim antrenörlük’
Üniversiteyi bitirdikten sonra yüzme alanında çalışmaya devam etmek isteyen Karin, yüzme antrenörü olmak istediğini belirtiyor: “Bu dalda ilerlemek istiyorum. Antrenör ve yöneticilik bölümü okuyabilirim, çift ana dal bile yapabilirim. Asıl hedefim yüzme antrenörü olmak. Engelli insanlara bir şeyler öğretmek istiyorum, çünkü engelsiz insanlara herkes yardım ediyor ama paralimpik sporcu çok az var; Türkiye’de paralimpik antrenör ise yok. Bir ilki gerçekleştirmek istiyorum.”
‘Engelliler dışarı çıksın’
Bedensel engelli olduğu için gündelik hayatta dışlandığını belirten Karin, bu ayrımcılığa eskiden çok üzülse de artık alıştığını söylüyor. Ermeni toplumundaki bedensel engelli çocuklara da bir mesajı var Karin’in: “Bedensel engelli olduğum için birçok ortamda dışlandım, çok zorluk yaşadım. En yakınlarım bile bazen bana farklı olduğumu hissettiriyorlar. Oysa ben hiçbir zaman kendimi o anlamda farklı görmüyorum. Bir şey yaşanmışsa bir nedeni vardır. Bazen bana ‘Yapamazsın’ diyorlar. Nereden biliyorsun, gördün mü? Engelli arkadaşlarım dışarı çıksınlar, kendilerini geliştirsinler. Bir şeyler yapmayı denesinler, vazgeçmesinler ve önyargılı olmasınlar. Kendilerini eksik görmesinler, çünkü bu bir eksiklik değil, farklılık.”