‘Hadi abisi, gel de korkut!’

İzmirli 22 yaşındaki Selim Karakaya Konak’ta, Afrotürk bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelmiş. Ten rengi nedeniyle çocukluktan itibaren bazı sıkıntılar yaşamış: “Komşunun oğlu yaramazlık yapınca, ‘Hadi abisi, gel de korkut!’ derlerdi bana. Ağrıma giderdi, ben korkunç birisi değilim ki derdim.”

NAYAT KARAKÖSE
nayatk@gmail.com

2 Haziran Cumartesi günü Afrikalılar Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin düzenlediği “Anadolu Kültüründe Afrotürkler” panelindeydik. Türkiye’nin unutulmuş azınlıklarından olan Afrotürklerin tarihçelerini, kültürlerini ve yaşadıkları sıkıntıları dinleme fırsatı bulduk. Bilmediğimiz, aklımızın ucundan bile geçmeyecek birçok hikâyeye ortak olduk.

İzmir’de doğup büyüyen 22 yaşındaki Selim Karakaya panele katılan gençlerden biriydi. Selim, 1989’da İzmir Konak’ta, Afrotürk bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelmiş. Ten rengi nedeniyle çocukluktan itibaren bazı sıkıntılar yaşamış; neyse ki, bazı yaşıtları gibi beyazlamak için çamaşır suyu içmemiş.

“Komşunun oğlu yaramazlık yapınca komşular, ‘Hadi abisi, gel de korkut!’ derlerdi bana. Ağrıma giderdi, ben korkunç birisi değilim ki derdim.”

Selim, televizyondaki ‘Huysuz’la dans eder misin?’ adlı yarışmaya da katılmış. 3 hafta yarışmada kalmış, jüri onu her hafta son 3’e bırakmış, fakat halk oylamasında hep en yüksek oyu almayı başarmış. “İnsanlar siyah olduğum için beni sempatik buluyorlardı. Toplam 24 yarışmacıydık, haftalar geçince ve halktan iyi oy alınca beni yalnızlaştırdılar. Bana 2. sınıf vatandaş muamelesi yapıyorlardı. Ben de bu tavırlara dayanamadım ve yarışmadan ayrıldım.”

Selim en büyük sıkıntısını İzmir’den ayrılıp Ordu Üniversitesi’nde Gemi Mühendisliği bölümünü kazanınca ve Ordu’ya yerleşince yaşamış. Yaşadıkları yüzünden 2 yıl sonra okulu bırakmış.

“Ordu’da siyahî olan tek kişiydim, herkes bana uzaydan gelmişim gibi davranıyordu. Okul başladıktan sonra 1 hafta evden çıkmadım. Bir haftanın sonunda bir kafeye gidip çay içtim. Ertesi günü okula gittim, sınıftakiler sorunca bir haftadır evde olduğumu söyledim. Bana yalan söylediğimi, bir gün önce şu şu saatlerde şu kafede olduğumu söylediler. İnanamadım, bütün şehir beni gözetliyordu resmen.”

Selim o dönemde bol giysiler giyermiş. Hocaları, böyle giyinmekte ısrar edecekse Amerika’ya “geri dönmesini” söylüyormuş. Türkiye’de doğduğunu, TC vatandaşı olduğunu söyleyip kimliğini gösterse de kimseyi bir türlü ikna edememiş.

“Üniversitede hiçbir zaman gerçek dostum olmadı. Bir gün öğretmen 300 kişinin arasında bana hakaretler etti, el hareketleri yaptı. Kimse sesini çıkarmadı. O gün artık okulu bırakmaya karar verdim.”

Selim bu kararı aldıktan sonra Into the Wild adlı filmi izlemiş, bir otostop hikâyesini anlatan filmden çok etkilenen Selim otostopla Türkiye’yi gezmeye karar vermiş. Takmış çantasını sırtına ve Sivas hariç 80 ili dolaşmış.

“Otostop yapmaya karar vermemin temel nedenlerinden birisi insanların bana nasıl yaklaşacağı merakıydı, bir anlamda bu yolculuk kendimi ve toplumumu Türkiye’nin farklı yerlerinden insanlara anlatmak, biz de varız demek için bir fırsattı. ”

Otostop sürecinde Selim’i arabasına almayanlar da olmuş. Hatta Samsun’da -6 derecede yaklaşık 7 saat beklemiş. Arabaya alanlar ona hiç olumsuz şeyler yaşatmamışlar. Bu vesileyle yüzlerce kişiye hikâyesini aktarmış ve onların Afrotürklerden haberdar olmasını sağlamış. Kötü tecrübelerin ardından yaşadığı bu yolculuk, Selim’i iyileştirmiş.

“Arabaya bindiğimde ilk Selamünaleyküm diyordum, bu kelime üzerinden bir güven ilişkisi kuruyordum insanlarla. Bu sayede her şehirde dostlarım oldu. Portatif çadırda, otogarlarda da yattım. İnşaatlarda çalıştım, oralarda yattım, param bittiğinde yine çalıştım. Bu sayede dostluğun, uykunun, paranın, yaşamın kıymetini öğrendim.”

Şu an İzmir’de dans eğitmenliği yapan Selim 3 aylık otostop macerasını bir blog sitesi açarak yayınlamayı ve hatta ilerde senaryolaştırarak film haline getirmeyi düşünüyor. 

Kategoriler

Derkenar