‘Çiroka Wenda’ (Kayıp Hikâye) belgeseli, bir ‘akrabamı arıyorum’ ilanı gibi. Soykırımda yolları ayrılan Saimbeyli Halil ve Boğuz (Boğos) Arslanian kardeşlerin üç kuşaktır birbirini bulmaya çalışmasının hikayesini, belgeselin yönetmeni Mehmet Uluç anlattı.
Ege Üniversitesi, İletişim Fakültesi’nde yüksek lisansa devam eden yönetmen Mehmet Uluç’un belgeseli ‘Çiroka Wenda’ (Kayıp Hikâye) ismi gibi, kaybolan bir kimliğin ve kaybolan bir ailenin hikâyesi. Yönetmen, kendi memleketi Mardin’in Meşqoq (Çağıl) köyünde yaşayan, 80’ine merdiven dayamış Şeyhmus Efe’nin, Ermeni Soykırımı’ndan sonra haber alınamayan amcası Boğuz (Boğos) Arslanian’ı arama hikâyesini anlatıyor. Anlatıya bir yandan da Ermeni bir babadan doğan üç kuşağın müslümanlaştırılması ve imam olmasına dair acı bir ironi sızıyor.
Agos’a konuşan yönetmen Mehmet Uluç, kendi dinlediği kadarıyla kayıp hikâyeyi şöyle anlatıyor: “Halil ve Boğuz , iki kardeş, babaları da Krikor Arslanian. Şeyhmus Efe’nin babası olan Halil, doğum ismini onlara hiç söylememiş. Şeyhmus Efe, soykırım öncesi Adana Saimbeyli’de yaşadıklarını duymuş. Abi Boğuz 1915’ten önce Halep’e okumaya gidiyor. 1915’te Halil ve ailesi Halep’e götürülüyor. İki kardeş orada birbirini bir şekilde bulmuş ama abi Boğuz “gidip, geleceğim” dedikten sonra gitmiş ve bir daha da dönmemiş. Ölüm kafilesinde giderken birileri Halil’i o kafileden kurtarıyor. Ama Halil insanların öldürülmesine, çığlıklarına tanık oluyor.”
Sonrası benzeri bu topraklarda yaşanan bir hayatta kalma hikayesi. Şeyhmus Efe’nin anlattığına göre, babası Halil, Kürt bir ağanın marabası olarak Saimbeyli’ye yerleşiyor. Burada Müslümanlaştırılıyor ve imam oluyor. Tıpkı Şeyhmus Efe gibi, Şeyhmus Efe’nin İlahiyat Fakültesi mezunu iki oğlu gibi.
Yıkık duvar
Halil kardeşini bulamadan hayatını kaybetmiş; Şeyhmus Efe de babasının ardından amcası Boğuz’u aramaktan hiç vazgeçmemiş. Şeyhmus Efe, babası Halil’in aile toprağına, Saimbeyli’ye 1974’te yaptığı yolculuğu da anlatıyor: “Memleketime gideyim, belki tanıdık birilerini görürüm dedi, gitti. ‘Her ne kadar soyadı Arslanian olanları, akrabalarımı sorduysam da bana kimsenin kalmadığını söylediler’ dedi. Orada iki gün kaldı, evlerinin olduğu yere gittiğini, evlerinden geriye bir metrelik yıkık bir duvar kaldığını anlatmıştı.”
Yıllar geçip de internet gibi iletişim yolları mümkün olunca bu kez üçüncü kuşağın yardımıyla aramaya devam etmiş Şeymus Efe amcasını. Londra’da Arslanian soyadlı bir profesöre ulaşmışlar ama sonradan onunla da iletişim kopmuş. Bir yandan da torunlar Halep’teki kiliselerde sormuş Boğuz Amca’yı, kayıtlarda bulunamamış. Ama Şeyhmus Efe umudunu hiç kaybetmiyor, belgeselin sonunda şunları söylüyor: “Amcam şimdi 120 yaşındadır, ama birbirimizi göreceğiz. Babam kardeşine kavuşamadı, belki ben de amcama kavuşamam ama biz amca çocukları kavuşacağız, inanıyorum.
Yönetmen Uluç, ‘Çiroka Wenda’nın bir ayrılık ve arayış hikâyesi olduğu kadar asimilasyon hikâyesi de olduğunu söylüyor. Belgeselde hikâyeye ekleyemedikleri bazı bölümler olmuş, zira çekim ekibine de pek iyi gözle bakmayan köyün Şeyhmus Efe üzerinde kurduğu örtük baskı onun her şeyi açıklıkla anlatmasını engellemiş. “Belgeseli çektiğimiz köy Mardin’in aşiret ilişkilerinin en güçlü köylerden biri” diye açıklıyor bu durumu Uluç; “Belgeselde Ermeniliğin işlenmesi onları biraz rahatsız etti. O yüzden biz de planladığımızdan daha kısa sürede belgeseli bitirip köyden ayrıldık.”
‘Çiroka Wenda’nın henüz Türkiye’de gösterimi yapılmamış olsa da belgesel, ABD ve Asya ülkeleri arasında düzenlenen Uluslararası Film Festivali’nde ‘Culture Unplugged’ finale kaldı. Uluslararası festivallerin ardından belgesel ilk aşamada İzmir ve Ankara’ya gidecek. Belgesel dünyadaki yolculuğuna başlayadursun, belki bir yerde bu belgeseli izleyen Saimbeyli bir Arslanian bulunur da aile üç kuşak sonra nihayet kavuşur.