Game of Thrones’un (Taht Oyunları) yeni sezonunun ilk bölümü yayınlandı. Diziyle ilgili beklentilerimizi ve hayal kırıklıklarımızı yazmadan önce,âdet olduğu üzere,‘spoiler’ uyarısında bulunalım.
George R. R. Martins’in ölümcül eseri ‘Buz ve Ateşin Şarkısı’ndan uyarlanan, David Benioff ve D. B. Weiss imzalı, efsaneleşmiş televizyon dizisi ‘Game of Thrones’un (Taht Oyunları), sürprizler ve vaatlerle dolu altıncı sezonu, ilk bölümüyle izleyici karşısına çıktı.
Beşinci sezonu, ‘Gece Nöbeti’nin kumandanı JonSnow’un akılalmaz bir ihanete uğrayarak, kendi adamları tarafından öldürülmesiyle final yapan dizinin yeni bölümü aylardır merakla bekleniyordu. Kafalardaki en büyük soru işareti ise,Snow’un dirilip dirilmeyeceğiydi. Henüz cevabını öğrenemediğimiz bu soruda iki seçenek güçleniyor: Snow’unAkgezen’e dönüşmesi ya da Kızıl Kadın Melisandre tarafından eli yüzü düzgün bir şekilde yaşama döndürülmesi. Dizinin, bugüne kadar ne kadar ön planda olursa olsun hiçbir karaktere acımayan yazarları, Jon Snow hayranlarını “nefes alsın yeter” noktasına getirdi.
Birinci bölümün sürpriz finalinde, geçtiğimiz sezon gözünü taht hırsı bürümüş StannisBaratheon’un zafer için kendi kızını kurban etmesine vesile olan Melisandre başrolde. Uğradığı büyük hezimetten sonra kehanetlerinin zayıfladığı, büyülerinin tutmadığı izlenimine kapıldığımız Melisandre’nin böylesine öne çıkarılması, karakterin altıncı sezonda belirleyici bir rolü olacağını düşündürüyor. Ayrıca, kolyesini çıkardığında karşılaştığımız gerçeği, onun düşündüğümüzden daha gizemli ve güçlü bir karakter olduğunu hissettiriyor. Laf arasında Snow’un gelecekte katılacağı bir savaşın kendisine malum olduğunu söyleyen Melisandre, izleyenlere, “Hadi inşallah” dedirtiyor.
Kadınlar iktidarı ele geçirdi
Şimdilik herkes kendi derdine düşmüş, birbiriyle çekişmeleri geri plana atmış gibi dursa da, dizideki kadınların iktidarı gözle görülür şekilde yayılıp güçleniyor. Son olarak Ellaria Sand ve yandaşlarının, Dorne Krallığı’nı ele geçirmesine tanık olduk. Cercei Lannister’ın, kızı Myrcella’nın evlilik için gönderildiği Dorne Krallığı’nda öldürülmesi karşısındaki metaneti bizi ikna etmeye yetmiyor. Bu ölüme neden olan Ellaria ile, ne de olsa ana yüreği taşıyan Cercei arasında ölümüne bir mücadelenin başlaması an meselesi.
Daenerys Targaryen, namı diğer Khaleesi şimdilik başladığı yere dönmüş gibi görünse de, ona tutkuyla bağlı olan iki erkek, Daario Naharis ve Jorah Mormont, onu bulmak için yollarda. Ejderhalarının da onu terk edeceğine inanasımız gelmiyor. AryaStark bir köşede dilenerek, Çok Yüzlü Tanrı’nın tuhaf sınavlarından geçmeye devam ediyor. Winterfell’den kaçan Sansa Starkise kendini önce Leydi Stark’a, sonra da onun ailesini korumaya adamış Brienne’le buluşuyor. Bu, onun makûs kaderini farklı bir yöne çekebilir.
Peki, dizinin çekici erkekleri neden tarumar oldu? Er meydanında insan demeye dilimizin varmadığı Mountain tarafından hunharca katledilen Dorne prensi Oberyn Martell’in yasını hâlâ tutarken, şimdi bir de Jon Snow’un ölümüyle karşı karşıya bırakılıyoruz. Kız kardeşiyle ilişkisinden dolayı, Jaime Lannister’a hayranlık duymak zaten en başından, izleyiciyi ahlaki bir ikilemde bırakıyor. Dizinin olgun ve karizmatik karakterlerinden Jorah Mormont, uğradığı bir saldırıdan dolayı yavaşça taş adama dönüşüyor. Ramsey’in işkencelerine uğrayan Theon Greyjoy’un başına gelenleri hatırlamak bile içimizi sızlatıyor.Gidenin yerine yenisi de gelmiyor. Tek umudumuz, senaristlerin bu gidişata bir son vermesi.