600’ün üzerinde üzüm çeşidine ev sahipliği yapan ve binyıllardır şarabın anavatanı olan Anadolu’da şarapçılık son yıllarda zor bir dönemeçten geçiyor. Yasal düzenlemelerle getirilen yasaklara rağmen mesleğe devam eden şarap üreticileri, ihracata yöneliyor. Vergi yükü de önce üreticinin, sonra da tüketicinin cüzdanına yansıyor. Sektörün üç temsilcisi çözüm önerilerini anlattı.
Kamuoyunda ‘Alkol Yasası’ olarak bilinen düzenlemenin üzerinden neredeyse üç yıl geçti. 2013’te ve ardından 2014’te 6487 sayılı kanunda yapılan düzenlemelerle alkol reklamlarının yapılması tamamen yasaklandı, bir sene sonra gelen düzenlemeyle de gece saat 22.00’de sonra içki satışına yasak geldi. İdari düzenlemelerin yanında alkole yüklenen vergiler de gittikçe artıyor. 2016 yılı bütçesinde ÖTV oranı yüzde 7,5 olarak açıklanan alkollu içkilerde vergi tutarı yaklaşık yüzde 15 oranında artmış durumda. Türkiyeli tüketicinin, dünyanın en pahalı içkilerinden birini içtiği sır değil. Halbuki 2001 yılında kabul edilen ve alkollü içkilerin üretiminde tekeli kaldıran tasarı yasalaştığında, yılda bir milyon litreden az üretim yapan küçük üreticilerin önü açılmış ve Türkiye’de pek çok küçük şarap üreticisi ortaya çıkmıştı. Fakat yaklaşık 15 yıl sonra gelinen nokta, doğrudan veya dolaylı yasaklara karşı filizlenen bir sektör manzarası sunuyor.
Büyüme sıfır
Urla’da, 2 bin dönümlük bir arazinin üzerinde bitki çiftliği, üzüm bağları, şaraphane ve bir şarap fabrikası kuran Can Ortabaş, bu küçük üreticilerden biri. ‘Urla Şarapçılık’ markasıyla, 10 çeşit üzümden yılda 250 bin litre üretim yapılıyor. Araziden, İyonya dönemine ait eski bağ setleri ve amforalar çıkınca, şarap üretiminin bu topraklardaki kadim geçmişini hatırlayıp işe koyulmuşlar. Üstelik bu geçmiş mübadele dönemine kadar da bereketini getirmiş; “Mübadele öncesi yarımadanın geçmişini araştırdım ve inanılmaz bir şarap kültürü çıktı” diyor Ortabaş, “Sadece İzmir-Çeşme arasında yılda 72 milyon litre, yani 90 milyon şişe şarap üretiliyor. Türkiye’de 2015’te üretilen şarapsa sadece 64 milyon litre.”
Ortabaş son 10 senede küçük üreticinin şarapçılıkta büyük bir çıkış yakalamaya başladığını; özellikle Ege, Trakya ve Doğu Anadolu’da üretimin hız kazandığı ve büyümenin yüzde 12’ye vardığı dönemde gelen alkol yasaklarının gelmesiyle sıfıra düştüğünü söylüyor.
Üreticinin hala çözülemeyen en büyük derdi reklamın tamamen yasak olması. Öyle ki, eğer ‘Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu’ (TAPDK) kayıt numaranız yoksa, üreticilerin sitesinde yer alan şarap görsellerini görmeniz mümkün değil. Aynı zamanda Şarap Üreticileri Yönetim Kurulu üyesi olan Ortabaş, yasağın ardından TAPDK’yla ve Maliye Bakanlığı’yla zaman zaman görüşmeler yapıldığını, fakat değişen birşey olmadığını belirtiyor: “Şaraphanemi yaparken kimse bana ‘yapamazsın’ demedi. Ama enflasyonun çok üzerinde yapılan zamlar, ‘üretim müsaaden var ama sen bunu yapma’ anlamına geliyor.” Ortabaş’a göre çözüm, fakir toprakları, verimsiz arazileri değerlendirmenin paha biçilemez bir yolu olan şarap üretimine, agro-turizm perspektifiyle yaklaşmak; “Tarımda bütün alternatiflerin bittiği yerde iyi şaraplar çıkmaya başlar. Niye bunu yaratmayalım?”
Çözüm: İhracat
Trakya’da 2009 yılında kurulan ve yılda 100 bin litrelik üretim yapan Arcadia şarapları, 2001’de kalkan tekel yasağının ardından sektöre girenlerden. Araziden ilk rekolte 2010 yılında alınmış, piyasaya çıktıktan üç ay sonraysa internet yasakları gelmiş. Arcadia Bağları yönetim kurulu başkanı Zeynep Arca, şarap “üretilmesi serbest ama pazarlaması yasak” bir ürün haline gelince, uzun zamandır piyasada olan büyük markalarla yarışmanın neredeyse imkansız hale geldiğinden bahsediyor; “İhracata yöneldik. Elbette tek neden yasaklar değil ama bu yasa olmasaydı bu kadar çabuk ihracata yönelir miydik, bilemiyorum. Sadece biz değil, üreticilerin büyük çoğunluğunu yurtdışı pazarına yöneliyor.”
Öte yandan Arca, söz konusu reklam yasaklarının bilgiye erişim hakkını da ihlal ettiğini vurguluyor: “Reklama kısıtlama elbette getirilmeli ama bunu yaparken reşit ve bu konuda bilgi almak isteyen tüketicinin bilgi alma hakkını engellememek lazım. Hem tüketici hem de üretici bağlamında sıkıntılı.” Neticede, Arcadia şarapları gibi yüksek segmentli şaraplara ulaşmanın yolu ancak restoran menülerinden ya da üst grup ürün satışı yapan birkaç süpermarketten geçiyor.
Bozcaada’da durum
Şarabın binlerce yıllık bir geçmişe dayandığı yerlerden biri de Bozcaada. Burada, 2004 yılında mimarlıktan vazgeçerek şarap üreticiliğine soyunan ve ‘Corvus’ markasını oluşturan Reşit Soley, bölgenin önceleri sofra şarabında kullanılan ‘çavuş’ üzümlerinden ödüllü şaraplar üreten ve ‘yaratıcı şarap yapımı’ konusunda kendini uzmanlaştıran bir isim. Dördü yerel 12 farklı üzüm çeşidinden yılda 300 bin şişe şarap üreten Soley, şarabın ülke ekonomisine kazandırabileceklerini şöyle anlatıyor: “Şarap ciddi katma değer yaratan ve ziraat bazlı, sanayi bazlı bir ürün. Ben yaklaşık 60 kuruş maliyetli bir üzümü 145 liralık bir raf ürünü haline getirebiliyorum. Bunu yaratabilecek başka bir sanayi bulunmuyor. Üstelik şarabı üretirken dışa bağımlılığım da neredeyse sıfır. Devlet politikasının şaraba yönelmesi kıraç alanların değerlendirilmesi ve göçün engellenmesi anlamına da gelir. Çünkü şarapçılık işgücü gerektiren bir uğraştır.”
İdari yaptırımlarda ve ekonomik yüklere rağmen şarap üreticileri çabalıyor, ürünleri dünyaya pazarlanıyor, sektör uzmanlarının takdirine mahzar oluyor ve yarışmalarda ödül kazanıyor. Şarabın kadim vatanında belki de en büyük yükse tüketiciye kesiliyor. Market raflarında cebi yakmayan kaliteli şaraba rastlamak günden güne zorlaşıyor.
“Şarap marjinalleşiyor ”
Agos’un yeme-içme kültürü yazarı Levon Bağış, şarabın önündeki engellerin sadece yasal yaptırımlarla sınırlı kalmadığını belirtiyor; yasaların da şarabın bir tarım ürünü olduğu gerçeğini göz önünde tutan bir yaklaşımla düzenlenmesi gerektiğini söylüyor.
Şarap üreticilerinin ihracata yönelmesi, piyasanın getirdiği bir yönelim mi yoksa kısıtlamaların neden olduğu zorunlu bir tercih mi?
İhracat, değişen Türkiye’nin gerçeği. Sosyal ortamlardan dışlandıkça, bir de vergilerle pahalılaştıkça şarap marjinalleşiyor. Anadolu’da pek çok şehirde alkollü mekanlar kapanıyor. Yeni ruhsatların alımı neredeyse imkansız hale getiriliyor. Hal böyleyken, kendi ülkesinde market bulamayan üretici için, şarabın takdir edildiği, hayatın bir parçası olduğu ülkelerde satış yapmak iyi bir fırsat gibi gözüküyor.
Söz konusu yasaklardan küçük üretici mi daha çok etkileniyor yoksa büyük üretici mi?
Tüm üreticiler etkileniyor. Şarap üretimi uzun zaman isteyen, meşakkatli bir iş. Bir asmayı dikip ondan şarap üretmeniz neredeyse 6-7 yılı alıyor. Şarap kültürünün gelişmediği yerlerde, bu zorlu üretiminizi doğru şekilde anlatmak zorundasınız. Eğer bunu yapamazsanız, hiç basılmamış müthiş bir roman yazmış gibi olursunuz. Üstelik daha iyinin, daha özenlinin yeterli kadar takdir görmemesi bir zaman sonra kalite odaklı üretim yapma şevkini bile kırabilir.
Bu koşullarda ayakta kalmak için neler yapmalı? Ya da şöyle sorulabilir, durum gerçekten 'o kadar' kötü mü?
Durum kötü... İnternetten satın alamayacağınız neredeyse hiçbir şey yok ama marketten verdiğiniz siparişin yanına bir şişe şarap ekleyemiyorsunuz. Bu yasağın dayanağı 18 yaş sınırı olması. Zaten 18 yaş altındakilerin kredi kartı olmadığından reel olarak onların alışveriş yapması mümkün değil...Nasıl bir otomobil dergisi yasak olmasına rağmen 300 km hız yapan aracı tanıtabiliyorsa bir şarap dergisi de şarabı anlatabilmeli. O arabayı alıp aşırı hız yapan birisinin vebalini dergiden alamayacaksanız, şarabı da zararlı şekilde tüketen biri için şarap dergisini de suçlayamazsınız. Yasaların evrensel normlara uygun, şarabın bir tarım ürünü olduğu gerçeğini göz önünde tutan bir hale gelmesi lazım. Türkiye dünyanın en çok bağ arazisine sahip 5-6 ülkesinden biri olmasına rağmen bu üründen en az parayı kazanan ülke. Biraz da ekonomik olarak bakmak lazım.
Şarapçılığın önünde, yüksek vergiler ve yapılan düzenlemelerle getirilen kısıtlamalar dışında nasıl bir engel var?
Sadece şarap değil, genel olarak gastronominin karın doyurmak değil, bir kültür olarak algılanmıyor olması en büyük sorun. Bu toprakların ilk meyvelerinden olan şarap hep medeniyetle beraber yol almış ve dünyaya bu topraklardan yayılmış. Sırf bu hikaye bile, katma değeri çok yüksek olan bu ürünü desteklemek için yeterli.