Gündemdeki gelişmeleri değerlendiren Demirtaş, "Türkiye’nin batısı bir çaresizlik ve yenilmişlik ruh halini yaşıyorken, Kürtler direnmenin coşkusunu ve özgüvenini yaşıyorlar. İki farklı ruh hali var" diyor.
İrfan Aktan'ın Türkiye’deki gelişmelere dair sorularını yanıtlayan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Size savaş yaptırmayacağız” sloganından bölgede yaşanan savaşa, DTK kongresindeki özyönetim deklarasyonundan Abdullah Öcalan'ın gelişmelere ilişkin yaklaşımına pek çok konuya değiniyor. Aktan'ın Zete'de yayınlanan söyleşisinden satır başları şu şekilde:
Türkiye’de çatışmaların tekrar başladığı ilk günlerde HDP, AKP’yi kastederek “Size savaş yaptırmayacağız” sloganını kullandı. HDP niçin savaşanlar arasında bir bariyer oluşturamadı?
Türkiye’deki güç dengeleri barış lehine bir ağırlık oluşturamadı. Özellikle 1 Kasım seçimleri öncesinde AKP’nin şok doktrini uygulayarak yarattığı güvensizlik duygusu, toplumu AKP etrafında buluşmaya zorladı. AKP’nin savaş politikalarını da onaylayan bir toplumsal histeri ortaya çıktı.
Zaten benim o sözü söylediğim dönemin öncesinde de beni ve partimi hedef alan bir linç kampanyası yürütülüyordu. AKP’nin bizden istediği tek şey biat etmemiz. En ufak bir dik duruşa tahammülleri yok.
PKK yöneticileri mevcut durumun iç savaş olduğunu söylüyor. Siz mevcut durumu nasıl tanımlıyorsunuz?
Mevcut durum, Kürtlerin bütün halklar adına öncülüğünü yaptığı bir özgürlük savaşıdır. Devlet, halkı silahla teslim almaya, biat ettirmeye, diz çöktürmeye çalışıyor. Halk da buna karşı direniyor. İç savaştan çok, devlet zulmüne karşı bir Kürt özgürlük isyanı var.
Siz 90’ları da görmüş, yaşamış bir siyasetçisiniz. Çok sayıda benzetme, karşılaştırma yapılıyor ’90’larla. Size göre nasıl bir benzerlik veya farklılık söz konusu?
Zulüm yapma zihniyeti açısından ’90’lardan daha kötü. Devletin öfkesi ve halka karşı kullandığı şiddetin dozu, dili, üslubu daha kötü. Selim Temo’nun verdiği bir röportaj vardı: 90’lara değil 1930’lara dönüldüğünü söylüyordu. Evet, Dersim katliamı yıllarına benziyor daha çok. Fakat 90’lardan 30’lardan bir fark var: Şimdi o kadar rahat değiller. Halk kendisini savunabiliyor. Meydanlar, alanlar doludur ve her gün, her yerde protestolar yapılabiliyor. Öyle çok nobranca, elini-kolunu sallayarak cinayet işleyemiyorlar. Evet, cinayet işliyorlar, katliam yapıyorlar ama 90’lardaki gibi bir devlet hakimiyetinin olduğu bir sokak atmosferi yok. Durum, sokaktaki egemenlik açısından 90’lardakinin tam tersidir. İnisiyatif halktadır. Burada panik-korku yaşayan devlet zihniyetidir. Halk şu anda panik-korku hali yaşamıyor.
DTK kongresinden, Kürt hareketinin tüm bileşenlerinin özyönetimi sahiplendiği bir deklarasyon çıktı. Özetle, Türkiye’nin ademimerkeziyetçi bir modelle yönetilmesi talebi dile getirildi. Kürt hareketinin bu talebini arkaik, hastalıklı, realiteden uzak olarak değerlendirenler oldu. Bu tür eleştirilere yanıtınız nedir?
Kürtlerin kendi geleceğini ve kaderini belirleme hakkı münhasıran Kürtlere aittir. Halk olarak örgütleri ve öncüleriyle birlikte bunu belirlerler. Geri kalan dünyanın bütün fertleri buna saygıyla mükelleftir. Sonra varsa önerileri, ikinci aşamada da eleştirileri gündeme gelmelidir. Ama bunun Türkiye’nin batısında hangi ruh haliyle karşılandığını anlamaya çalışıyorum. Türkiye’nin batısı bir çaresizlik ve yenilmişlik ruh halini yaşıyorken, Kürtler direnmenin coşkusunu ve özgüvenini yaşıyorlar. İki farklı ruh hali var. Bu, değerlendirme ve yazılara da yansıyor. Kürtlerin dostu olarak gördüğümüz kesimlerin bu türden yazılar yazmaya çalışması belki de şu ruh halinden kaynaklı: “AKP yüzde 49,5 oy aldı, bütün bu kan ve gözyaşına rağmen. Dolayısıyla bir an önce savaşı bitirecek, silahları tümüyle susturacak bir şeyler yapılsın. Böyle bir ortamda özerklik talebi savaşı büyütür. Savaşı da AKP, Türkiye toplumuna bir baskı aracı olarak kullanıyor.” Bunu anlamaya çalışmak lazım. Bu, aslında özü itibariyle çaresizlik içinden çare üretme arayışının ruh halini ifade ediyor. Fakat Kürtler böyle bir modda değiller. Panik, korku, telaş içinde hareket etmiyorlar. Tarihsel, devrimci hamleler yapıyorlar.
Türkiye’nin batısında bir yenilmişlik duygusu olduğunu ifade ettiniz. Sizce aydınlık ne kadar yakın, ne kadar uzak?
AKP yönetimine baktığımda kardan adam görüyorum. Bahar geldiğinde kar erir, kardan adam da. O koca havuç burunları ve şapkaları ortada kalır sadece. Bakmayın öyle ordularıyla, elindeki polis gücüyle devasa gibi göründüklerine; sıcaklar geldiğinde ilk eriyecek olan onlar olacaktır. Umut ediyorum ki bahara daha umutla, çözüm umuduyla gireriz.