Suruç ve Ankara katliamlarının ardından kurulan “Psikososyal Dayanışma Ağı”, şiddet sarmalının devam ettiği bu ortamla başa çıkmakta zorlananlara, psikolojik destek vermeye devam ediyor.
“İlk hatırladıklarım, büyük bir ses, havaya uçuşan parçalar, siyah bir duman, ateş parçası... Polis alanı boşaltana kadar, bazen yaralı taşıyarak, bazen gaz yiyerek, bazen ölenlere bakarak, bazen çaresizlikten ağlayarak orada durdum.”
Yılmaz Bozkurt, Ankara Katliamı’ndan ilk hatırladıklarını, sessizlikler arasında böyle anlatıyor. İstanbul Tabip Odası’nda personel olan DİSK üyesi Bozkurt, sendikayla birlikte gittiği 10 Ekim Ankara Barış Mitingi’nde meydanda patlamayı yaşayan pek çok kişiden biri. Alandan yaralanmadan kurtulsa da travmanın etkilerini üzerinde taşıyan Bozkurt, uzun süre kimseyle konuşmak istemediğini, et yiyemediğini, gülemediğini anlatıyor. Bozkurt, ruh sağlığı ve insan hakları alanında çalışan örgütlerin kurduğu ‘Psikososyal Dayanışma Ağı’ndan destek alıyor. Dayanışma Ağı’na TİHV aracılığıyla ulaşan Bozkurt, haftada bir kere tek kişilik seanslara katıldığını söylüyor: “Bazı şeyleri kimseyle konuşamıyorsunuz. Etrafımdaki insanlar da aynı şeyi yaşadığı için birbirimize yardım edemeyecek durumdaydık. Destek programında hiç tanımadığınız bir uzmanla konuşuyorsunuz. Bu bazen iyi, bazen kötü geliyor. Bazı şeyler tetiklenebiliyor. Görüşmelerden sonra düzenli olarak kâbus görmeye başladım, görüştüğüm uzman bunun normal olduğunu söylüyor.”
“Psikososyal Dayanışma Ağı”, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Türkiye Psikiyatri Derneği, Türk Psikologlar Derneği, Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği, Türk Tabipleri Birliği, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği ve Travma Çalışmaları Derneği gibi meslek örgütlerinin de yer aldığı geniş katılımlı bir destek oluşumu. Suruç Katliamı’nda hayatını kaybedenlerin yakınları, katliama tanıklık edenler ve yaralılara psikososyal destek sağlamak amacıyla kurulan ağ, Ankara Katliamı’nın travmasını yaşayanlara odaklandı. 10 Ekim’den sonra, dayanışma ağına destek görmek amacıyla gelenlerin sayısı İstanbul’da 140, İzmir’deyse 93. Bu iki şehrin yanı sıra, Ankara, İzmit, Hatay ve Bursa’da da örgütlenme ve destek çalışmalarına devam ediyor.
Ev ziyaretleri, birebir görüşme
Psikososyal Dayanışma Ağı’nın kurulmasına katkı sağlayanlardan, ruh sağlığı uzmanı Prof. Dr. Şahika Yüksel’in aktardığı kadarıyla, ağ kapsamında hem ev ziyaretleri yapılıyor, hem de kendilerine ulaşanlara danışmanlık desteği veriliyor. Hayatını kaybedenlerin yakınlarına yapılan taziye ziyaretleri ve hastanelerde yatan ya da taburcu olanlara yapılan ziyaretler de psikososyal destek hizmetinin bir parçası.
Sorunlar hâlâ devam ediyorsa
Ankara Katliamı’nın hemen ardından, toplumsal travmayla ilgili yayımlanan pek çok haber ve makalede, ilk günlerde verilen aşırı tepkilerin normal olduğu ifade ediliyordu. Şahika Yüksel’e, aradan yaklaşık bir buçuk ay geçmişken psikolojik sorunların yaşanmasının normal olup olmadığını soruyoruz: “Kitlelere karşı saldırılar sonrası yaşanan travmayla ilgili yapılan çalışmalarda, insanların ağır, beklenmedik ve bütünlüğü zedeleyen bu olaydan sonra bir ay kadar bazı zorluklar yaşayabildikleri belirtiliyor. Hayatı çok aksatmasa bile, bazı sahnelerin sürekli akılda tekrarlanması, kalabalık yerlerde bulunmayla ilgili zorluklar, hayattan keyif almama gibi tepkiler, ilk günlerde çok anlaşılabilir. Ama bu zorlukların yüzde 90’ı birinci ayda ortadan kalkar. Bunun olması için kişi kendini güvende hissetmeli, destek olabilecek kişilerin olduğunu bilmeli. Sonrasında zorluklar devam ediyorsa, travmalara bağlı hastalıklardan birinin ortaya çıkma olasılığı ve bu yüzden desteğe daha çok ihtiyaç var demektir.”
Peki, Ankara Katliamı’nın ardından gelen ve önce Beyrut’u, ardından da Paris’i vuran terör saldırılarının, hâlihazırda travma yaşayan kişilere etkisi ne olabilir?
“Şikâyetlerin, adaletsizlik hissinin artması beklenir” diyor Yüksel: “Şiddet ortamını oluşturanların amacı da zaten bu. Paris’te de gördüğümüz gibi, hiç beklenmedik bir zamanda böyle bir durumla karşılaşabilecekleri korkusunu aşılamak için yapıyorlar.”
“Tetikte bekliyoruz”
Yılmaz Bozkurt da şiddetin devam ettiği ortamda normale dönmenin zorluğundan bahsediyor: “Acımızı yaşayamıyoruz, çünkü savaş devam ediyor. Ankara, Silvan, Nusaybin, Paris... Bazen kendimi işime veriyorum, bazen de hayat rutin akışında nasıl gidiyor diye sorguluyorum. İşte hâlâ nefes alıyoruz, ama çaresizlik hissi bitmiyor. Sürekli tetikte bekliyoruz.”
Bozkurt, etrafında birbirine haber vermeden destek alan insanların olduğunu, travma desteği almanın çoğu insan tarafından hâlâ utanılacak bir şey gibi görüldüğünü söylüyor: “Ama sonuçta kötü durumdayız. Bazıları ‘devrimciyim, yıpranmam’ diye düşünüyor, ama her şeyden önce insanız. Vicdanın yara almışsa, önüne bakamıyorsun.”
Psikososyal Dayanışma Ağı’na 0212 249 30 92 numaralı telefondan ulaşmak mümkün.