Uzun bir suskunluk hayal edin! Umay’sız bir 11 yıl geçiren bizler ve müzik piyasası…
Suskunluğunu bozan Umay Umay, Cem Adrian’la birlikte ‘Cam Havli’ albümüyle geri döndü. Çok sustu, çok hikâye dinledi ve artık yeter deyip bu hikâyeyi tam ortasından kesip parçalarını üzerimize attı. Onu hepimiz ya kitaplarından, ya da eşsiz buğulu sesiyle şarkılara ağlarken tanıdık. Umay’ın hiç kimseye benzemeyen bir ses tonu var; o, kelimelerin kırmızı kraliçesi, dudaklara yapışmış nazar duası, annesiz kızların Şeker Annesi…
‘Cam Havli’nin, “Cem sen misin?” le başlayan introsu ve ardından eldivenleriyle elmasları kanatan, parçalayan Cem ve Umay! “Anlat Onlara” diyerek hepimizi bizden ediyor ve işte albümün hikâyesi böyle başlıyor.
Ve ardından devam ediyor: “Bir şarkı tut senin olsun, bir şiir de benim olsun...” Birbirine çarpan çakıl taşları gibi kıvılcımlar çıktıkça çıkıyor ve Cem haykırıyor “Kalbimdeki Yara...” Duyduklarını, dinlediklerini dünyaya haykırıyorlar. Biliyoruz ama anlatamıyoruz dercesine...
Yaralarımızı tam iyileştiriyoruz derken, benim için albümün en vurucu, ağıtlarla, çığlıklarla dolu parçasına sıra geliyor “Yannızlık”, parçada “O masum suçlarında, cinayetin kaç hece?” diye sorarken, “Yannızlık”ın bir çocuk katili olduğunu ekliyorlar. Şarkının bu kısmından sonra giren müzikle, bütün kuşları özgür bırakıyorlar. Cem kuşların kafeslerini açarken, Umay ağlayarak kuşları özgür bırakıyor!
“Son çırpınışları yardım et, yalnız büyür, yalnız ölür çocuklar şehirde” diyor Cem, Umay ise “Yardım et görmüyorum, çok soğuk, korkuyorum...” diyerek yanıt veriyor; hepimizden, unuttuğumuz öpüşleri, aşkları, sevdaları görmemizi istercesine…
On bir yılın acısını, şimdi bu albümü döndüre döndüre dinleyerek çıkarıyorum.
Başta Umay Umay ve Cem Adrian olmak üzere, bu albümde emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler... İyi ki böyle bir albüm çıktı. Biz dinleyiciler bu kadar çatlak sesin arasında, “birbirinin kopyası” olanlardan uzak bir albüm dinliyoruz hem de ‘Cam Havli’yle…