Eşe dosta tasarım

Cennet ülkemizde tasarımcı olmak ne anlama gelir?

Cennet ülkemizde, öğretmen olmanız, eş dost çocuklarına sürekli özel ders vermeniz demektir. Avukat olmanız, eşe dosta telefonla sürekli danışmanlık hizmeti vermeniz demektir. Doktor olmanız, fiziksel olarak var olduğunuz her sosyal ortamda şikâyet dinlemeniz demektir. Kim bilir daha nice meslekler ülkemizde beraberinde neler getirmektedir? Peki, ülkemizde tasarımcı olmak ne anlama gelir?

Gözünün yaşına bakmadan her meslekten fütursuzca ilgi bekleyen bir toplum, müşterisinden, komşu teyzesine tasarımı ve tasarımcıları kafalarında acaba nereye koymuştur? Aslında bu, büyük patlama kadar karmaşık bir konudur. Ancak izninizle, bugün müşteri-tasarımcı diyalogları yerine, eş,dost-tasarımcı ilişkisini ele almak isterim.

Rivayet şöyledir ki, ülkemizde tasarımcılar bitirme projelerinden sonra diploma değil de, bir sihirli değnek edinir.Ellerinin altında sınırsız bir süper güç vardır ve bu gücü sizin için kullanmak zorundadırlar. Kullanmazlarsa Allah onların cezasını versin çünkü istekleriniz bir bardak su vermek kadar kolaydır. Eskiz 1, 2, 3, 4, 5 de yetmez 7 tane 7 de yetmez 15 tane ver ver ver ver ver Allahım ver…

Derken her zaman eskiz no 1’e dönülür; arada kan ter gözyaşı ile geçen süreç hep aynıdır.

Algoritmanın kralına gönül verip dantel gerçeğini iliklerine kadar sindirmiş olan bu topraklarda,çeyiz ziyareti baş üstünde taşınırken, tasarımcının emeklerinin çöp kadar değer görmemesi tarifsiz ironiktir, kalp kırıcıdır.

Türlü angarya

Tasarımcılar arkadaşlarının CV tasarımından, anne altın günü arkadaşlarının kırışıklıklarını silmeye kadar türlü angaryayı gerçekleştirmeye mahkûmdur. Elini sallasan genç girişimciye çarpacak olan günümüzde, heyecanlı her arkadaşın iki yıl sonra kapanacak şirketlerinin logolarını yapmaya mahkûmdur. Helveticayı ilah bellemiş nice koç yiğitler eşe dosta düğün davetiyesi yaparken Zapfino ile boğuşup yere serilmiştir ve işin en acıklı kısmı kıymetleri asla bilinmemiştir. Tasarım bir süreçtir, stokladığınız bir malı gönlünüzden koparak sevdiğiniz birine hibe edebileceğiniz bir şey değildir. Düşünmektir, denemektir, üretmek için dakikalar, saatler, günler harcamak demektir. Gün içinde türlü egoist müşteriyle boğuşup gece uykularından feragat ederek eşe dosta bir şey yapmaya çalışırlar ama bu ülkede asla kimseye yaranamazlar. Gözü karartıp bir müşteriyle bir daha çalışmama lüksleri ya da telefona çıkmama lüksleri vardır. Peki ya eş dost? Bunlar kılık değiştirip değiştirip karşılarına çıkan iblisler gibidirler. Hani taksiciler elinizi kaldırmasanız bile arabaya binmek istediğinizi bir şekilde anlar ve durur ya, tasarımcılar da eşin dostun bir şey isteyeceğini inbox’a düşen gevrek bir n’aberden, zamansız çalan telefondan şıp diye anlarlar. Geceler boyu bitmek tükenmek bilmeyen eşe dosta tasarım hizmeti bitiminde, iblis eş-dost, final ürünü: ‘kafamda bir şey tasarlamıştım sağ olsun angaryacı başı dostum gerçeğe döktü, kafamdaki harika fikrimi’ diye anlatır ortamlarda. Hikâyenin sonunda bu coğrafyadaki tasarımcılar önce mesleklerine, sonra onları arzuhal havuzuna dönüştüren eşe dosta içten içe küserler. Her şeyden nefret ederler.

 

Kategoriler

Yaşam

Etiketler

Derkenar tasarım


Yazar Hakkında