Dilin döndüğü kadar Aziz Nesin’i anlatmak

Aziz Nesin’in henüz noktalanmayan yaşamöyküsü, Depo’da açılan ‘Ömrüne Sığmayan Adam: Aziz Nesin 1915-2015’ başlıklı serginin konusu oldu. Nesin, hikâyesini, arşivlerinden çıkan yazı, belge, fotoğraf ve notlar aracılığıyla, kendi anlatıyor.

Öyküleri milyonlarca insana ulaşan, on binler satan dergiler yayımlayan, kimi cümleleri Türkiye’de neredeyse anonimleşip günlük dile yerleşmiş olsa da defalarca hapse tıkılan, dergileri kapatılan, yakılarak öldürülmeye çalışılan bir yazar; çektiği yoksulluk ve zorluklara rağmen hayatı boyunca mizah yapan bir insan... Onun türlü tuhaflıklarla dolu hayatının detayları, 1972’de kurulan ve Nesin’in en önemli eseri olarak kabul edilebilecek olan Nesin Vakfı’ndaki arşivlerde saklı. Arşivlere sığdırılamayacak bir hayatın izlerini taşıyan ve 16 Temmuz’a kadar devam edecek olan bu sergi Aziz Nesin’in yaşadıklarını, yaptıklarını ve yapmak istediklerini anlatmak için yeterli olamasa da, doğumunun 100. yılında onu hatırlamak için iyi bir vesile. 

Politik mizahta öncü

Sergi mekânının duvarlarını Aziz Nesin’in yaşamöyküsünü ve ölümünden sonrasını, kendi ağzından aktaran pankartlar kaplıyor. Nesin’in yayımlanmış kitapları, çıkardığı mizah gazeteleri, bazen bir fotoğrafın arkasına, bazen müsvedde kâğıtlara yazdığı notlar arşivinden özenle seçilerek, kronolojik bir düzende sunulmuş. Serginin girişinde, Nesin’e özgü yazma biçimlerinin listesi yer alıyor. Onca kitabı ve yazısı yayımlanmış olsa da, yeterince üretmediğini düşündüğü için sürekli olarak kendisiyle mücadele eden Nesin’in verdiği eserler ise, mekânın her yerine yayılmış.

Türkiye’deki politik mizah geleneğinin temellerini atan Nesin’in hayatının her alanında mizah var. Haftalık Marko Paşa gazetesiyle başlattığı ve kapatma cezalarına rağmen yılmadan sürdürdüğü yayıncılık serüvenine dair unsurlar serginin önemli bir bölümünü oluştururken, farklı iktidarların dönemlerinde hapse atılan Nesin’in politik duruşu da gözler önüne seriliyor.Sergi, Aziz Nesin’in gözünden, 1915’ten itibaren Türkiye’de neler olup bittiğine de ışık tutuyor. Örneğin Sivas Katliamı, bu olaya tanıklık eden Nesin’in anlatısıyla sergide yer bulmuş.

Serginin son bölümündeyse Nesin Vakfı’nın kurulduğu günden başlayıp bugüne uzanan hikâyesi, Tan Oral, Fatih Pınar ve Burcu Kolbay imzalı videolar ve belgeseller aracılığıyla anlatılmış. Sergide, vakıf çalışanları ve burada yaşayan çocukların hazırladığı, Aziz Nesin’in bugüne dek yayımlanmış tüm kitaplarının yer aldığı bir okuma platformu da bulunuyor.

Devlete borçlu Nesin

Serginin başlığında yer alan ‘1915-2015’ ibaresi, bu yaşamöyküsünün Ermeni Soykırımı’yla kesişen yönlerinin olup olmadığı sorusunu getiriyor. Serginin küratörü Işın Önol, “Bu ismi özellikle verdim. Sergi Ermeni meselesiyle ilgili olmasa da, 1915’ten bugüne genel bir bakış sunuyor. Nesin’in 6-7 Eylül Olayları esnasında tutuklanmasına sebep olan devlet mekanizması Ermeni Soykırımı’ndaki devlet mekanizmasından ayrı düşünülemez” diyor. Önol, devlet kurumları tarafından eğitilip yetiştirilen Nesin’in, genç yaşlardan itibaren kendini devlete borçlu hissettiğini anlatıyor. 27 Mayıs Darbesi’nin ardından ekonomik darboğaza giren devlete destek olmak amacıyla, 1956’da ve 1957’de İtalya’da gülmece dalında kazandığı Altın Palmiye ödüllerinin ilkini hazineye bağışlayan Aziz Nesin, aynı iktidar tarafından altı ay sonra hapse atılmış ve sonraları, bu bağışın hayatının en büyük aptallığı olduğunu söylemiş.

Nesin’in kaleminden 6-7 Eylül 
‘Bunlar salkım salkım asılacaklar!’

“1955 yılı, 6-7 Eylül gecesi, zamanın hükümeti Kıbrıs konusunda Türkiye’nin duyarlılığını dünyaya göstermek için Istanbul’da el altından bir miting düzenlemişti. O miting serserilerin, ayaktakımının ve yoksulların gösterisine dönüşmüş, Istanbul’un bütün baldırıçıplakları sokaklara dökülmüş ve bu mitingin yönetimi hükümetin elinden çıkarak bütün gece sabaha dek Istanbul, özellikle Rum, Ermeni, Yahudi evleri ve malları yağmalanmıştı. Sabah olunca hükümet ne yapacağını şaşırmış, olmayan suçluları bulma telaşına kapılmış ve suçluları bulmuştu. Benim de içinde bulunduğum altmış kadar yazar, şair, çevirmen ve aydın!.. Hepimizi askerî cezaevine tıkmış ve zamanın sıkıyönetim komutanı, ‘Bunlar salkım salkım asılacaklar!’ diye buyruğunu vermişti.”

Nesin’in kaleminden soyadının hikâyesi 
‘Nesin?’

“1934 yılında soyadı kanunu çıktı, her Türk kendine bir soyadı alacaktı. Herkes kendisine soyadını kendisi seçtiği için, insanların bütün gizli aşağılık duyguları ortaya çıktı. Dünyanın en cimrileri ‘Eliaçık’, dünyanın en korkakları ‘Yürekli’, dünyanın en tembelleri ‘Çalışkan’ gibi soyadları aldılar. Bir mektup yazılabilecek bir zamanda ancak imzasını atabilen öğretmenimiz kendisine ‘Çeviker’ soyadını almıştı. Irkçılığın yayıldığı günler olduğundan, özellikle Türklüğü karışık olanlar ırkçılık anlatan soyadlarını kapışıyorlardı. Her türlü yağmada hep sona kaldığım için, güzel soyadı yağmasında da sona kaldım. Bana, ortada böbürlenebileceğim bir soyadı kalmadığından, kendime ‘Nesin’ soyadını aldım. Herkes ‘Nesin?’ diye çağırdıkça ne olduğumu düşünüp kendime geleyim, istedim.”

Madımak Oteli

Nesin’in kaleminden Sivas Katliamı
‘Sekizbuçuk saat devleti bekledik’ 

“2 Temmuz 1993 günü, Sıvas’ta 10 bin insan, sekizbuçuk saat ‘şeriat isteriz’ diye ulumuştur. Sekizbuçuk saat, Madımak Oteli’nde kapana sıkıştırılmış gibi, biz devleti bekliyorduk. Ben bu devletin nasıl devlet olduğunu bilmeme karşın, hâlâ içimde şöyle yada böyle bir devletin bulunduğu umudu ve inancı vardı. Bu yüzden nasıl olsa kurtulacağımıza inanıyordum. 

37 aydının cayır cayır yakılmasından ve 60 insanın yaralanmasından sonra hemen hemen bütün gazeteler, buna benim Sıvas’taki konuşmamın neden olduğunu yazdılar. 2 Temmuz günü, yani benim konuşmamın ertesi günü çıkan hiçbir gazetede benim Sıvas konuşmam yoktu. Öyleyse nerden çıkarıyorlardı benim Müslüman Sıvas halkını kışkırtıcı, İslam’ı küçültücü, aşağılayıcı sözler söylediğimi? Yaşamımın hiçbir döneminde İslam dinini ve Müslüman dindarları küçültücü bir söz söylemediğim gibi, hiçbir inancı ve inanç bağımlılarını aşağılamadım. Ama kendimin dinsiz ve Tanrısız olduğumu da yadsıyarak ikiyüzlülük yapmadım, yalancılık yapmadım.”

Kategoriler

Kültür Sanat Sergi



Yazar Hakkında