Seçimlerin bize gösterdiği temel şey, CHP’nin ne yaparsa yapsın yüzde 26’lık oy oranını kolay kolay aşamayacağı oldu.
7 Haziran 2015 Seçimleri’ne iddialı projelerle ve vaatlerle giren CHP, seçimlerden yüzde 25 oy alarak TBMM’ye 132 milletvekili sokmayı başardı. Böylece Meclis’teki milletvekili sayısını, 125’ten 132’ye çıkarmış oldu. 2011 Seçimleri’nin sonucunda CHP, Meclis’te 135 sandalye ile temsil olanağı bulmuştu; ancak daha sonra partiden ayrılanlarla vs. bu sayı 125’e düşmüştü. İlk sandalye sayısını esas alırsak, CHP’nin sadece oy oranını değil (2011’de yüzde 25,94 oy almıştı), aynı zamanda vekil sayısını da düşürdüğünü görürüz.
Bu sonuçları CHP açısından nasıl okuyabiliriz?
Özellikle yürüttüğü kampanya ve seçim sürecinde medyadan aldığı destek düşünüldüğünde, bu sonuçları bir ‘başarısızlık’ olarak okumak mümkün. Ancak başarı ya da başarısızlık olarak okumaktan çok, 7 Haziran Seçimleri’nin bize gösterdiği temel şey, CHP’nin ne yaparsa yapsın yüzde 26’lık oy oranını kolay kolay aşamayacağı oldu.
HDP faktörü
Bu rakamsal gerilemenin nedeni (ki Ege dışında hemen her yerde oyunu düşürdü), hem parti yetkilileri tarafından, hem de medyadaki hâkim yaklaşımda, HDP’ye oy kaymasıyla açıklanıyor. Parti sözcüsü tarafından yapılan açıklamada, yüzde 4 oranındaki oylarının HDP’ye kaydığı ifade edildi. Bu açıklama, her şeyden önce gerçekleri anlatmaktan çok, seçim kampanyası sırasında “oy oranını düşürürsem istifa ederim” diyen Kemal Kılıçdaroğlu’nu kurtarmaya yöneliktir ve gerçeği yansıtmamaktadır. CHP’den HDP’ye oy kaydığı doğru; ancak ifade edilen bu oranda bir kayış söz konusu olup olmadığı oldukça tartışmalı. Örneğin, HDP’nin barajı aşmasında İstanbul ve İzmir’den gelen oyların etkili olduğu ve İzmir’de CHP’nin oylarını artırdığı düşünüldüğünde, bu tespit daha da tartışmalı hale gelir. Özellikle büyük şehirlerde CHP’den HDP’ye kayan oyları çeşitli biçimlerde hesaplamak mümkün. Sanıyorum, önümüzdeki günlerde bu hesaplamalar, konunun uzmanları tarafından yapılacaktır. Ancak burada üzerinde düşünülmesi gereken asıl mevzu, kayan oyların gerçekten CHP’nin oyları olup olmadığıdır. Bunu da iki şekilde düşünmek gerekir. Birincisi, HDP’ye gelen oyların AKP’den mi, CHP’den mi kaydığını, her iki partiden ne oranlarda kayma olduğunu düşünebiliriz. İkincisi ve daha da önemlisi, oranı ne olursa olsun, CHP’den HDP’ye giden oyların gerçek sahibi CHP midir? Burada yıllardır CHP’ye ‘kerhen’ verilen sol oylardan ve ‘seçeneksizlik’ yüzünden verilen oylardan bahsediyorum. HDP izlediği politikalarla ve yürüttüğü seçim kampanyası ile bu ‘seçeneksizliği’ ortadan kaldırmış ve bazı kesimler için yeni bir politik barınak olma umudunu vermiş olamaz mı? Böyle bir durumda ne ‘emanet’ oylardan, ne de CHP’ye geri dönecek oylardan söz edilebilir. Ne de CHP bu oyların gerçek sahibi olarak kabul edilebilir. Sanıyorum bu tablo, önümüzdeki günlerde/dönemde daha net biçimlenecektir.
Üç önemli katkı
Oylarını artıramasa da CHP’nin bu seçim döneminde Türkiye siyasetine çok önemli bir katkısı oldu. Bu, siyasetin dilini ve kalitesini değiştirmeye olanak tanıyan bir katkı. Aslında Cumhurbaşkanı’nın Gezi Direnişi’nden bu yana kendi safını sıklaştırmak adına yurttaşları bölmeye ve kutuplaştırmaya yönelik dili, bir biçimde muhalefetin ‘savunmadan’ çıkıp siyasetin dilini ‘belirleyen’ olmasını mümkün kıldı ve muhalefetin tüm çeşitliliğine rağmen aynı saflarda yer almasını mümkün kıldı. Daha da önemlisi, muhalefetin kendi içinde ‘dayanışma sergilemesini’ ve topyekûn bütün eleştirilerini iktidara odaklamasını sağladı. Bu, muhalefetin kendi arasındaki bir tür ‘centilmenlik anlaşması’ idi; ve bu “centilmenlik anlaşmasının üç önemli katkısı oldu: Birincisi, iktidarı defansta konumlandırdı; ikincisi, siyasetteki saldırgan üslubu marjinalleştirdi; ve üçüncüsü de oy sandıklarına sahip çıkma ile somutlaşan bir vatandaşlık bilincini ortaya çıkardı. 7 Haziran Seçimleri sürecinde Türkiye’de vatandaşlar, vatandaş olmayı, yani haklarına sahip çıkmayı öğrendi ve bundan sonra da öğrenmeye devam edecek... Burada Kürt siyasal hareketinin deneyimleri ile Gezi eylemleri ruhunun güzel bir harmanlamasıyla karşı karşıyayız.
Son olarak, 7 Haziran Seçimleri’nden güçlü çıkan bir HDP, önümüzdeki süreçte CHP’nin kendisini gözden geçirmesini ve ‘yenilemesini’ mümkün kılacaktır. Zira, artık belli bir politik/toplumsal kesim için tek seçenek değil...