RAFİ ATAM
Şehirdekilerin, kadınların ve çocukların ağlamalarından ve haykırışlarından dolayı gökle yer birbirine karışıyor, yer de gök de sarsılıyor gibiydi. Askerlerin birbirlerine dedikleri duyulmuyor, insanların haykırışları, naraları, çığlıkları ve ağlayışları, tüfeklerin gümbürtüsü ve çan sesleriyle birbirine karışıp gök gürültüsüne benzer bir uğultuya dönüşüyordu. Tüm şehir ve ordu, iki taraftan top ve tüfeklerle yapılan çok sayıdaki atış ve salvolardan çıkan yoğun dumanla kaplanmıştı. Öyle ki çarpışanlar birbirini görmüyordu ve birçoğu barutun pis kokusundan ölüyordu. Gece karanlığı onları ayırana kadar tüm surlarda göğüs göğüse dövüştüler.”
Heyamola Yayınları tarafından hazırlanan ‘İstanbul, Çar Şehrinin Hikâyesi’, 1453’te Osmanlı İmparatorluğu’nun Sultan 2.Mehmet önderliğinde o zamanki adıyla Konstantinopolis’i kuşatması ile başlayıp, uzun süren çarpışmalar sonunda şehrin el değiştirmesiyle noktalanan süreci, şimdiye kadar anlatılanlardan daha farklı bir gözle irdelemek isteyenler için değerli bir okuma olacağı söylenebilir.
Kitap, İstanbul kuşatması esnasında görgü tanığı olan Rus asıllı Nestor İskender tarafından 15.yüzyılda yazıldığı düşünülen ve 1886’da Arşimandrit Leonid tarafından Troitse-Sergiyeva manastırında gün yüzüne çıkarılan (Şehrin Kuruluşu ve 1453 Yılında Türkler Tarafından Alınışı) adlı el yazmasıdır. Ayrıca yayınevi kitabın Türkçe metninin ardından arka sayfalarda orijinal metine de yer vermiştir.
Bir ‘gizli Slav’ın tanıklığı
Nestor İskender el yazmasının son sözünde çocukken Türkler tarafından esir alınıp zorla Türkleştirildiğini fakat içten içe Slav olarak kaldığını, Hristiyanlara karşı Türkler tarafından yapılan eylemlerden becerebildiği kadar kaçındığını, askerî seferlere katıldığını, gizlice Türk kuşatma ordularında olan biten her şeyi kaydettiğini, notlarını düzenleyerek kendi milletine tarihsel anlamda büyük miras bıraktığını, son olarak da Osmanlılarla birlikte Konstantinopolis’in kuşatmasında yer aldığını yazmıştır. Şehrin ele geçirilmesinden sonra ise kendi akıbetiyle ilgili hiçbir bilgiye ulaşılamamıştır.
Yazarın görgü tanığı sıfatıyla kuşatma anında her iki tarafa ait cephelerden detaylı bilgiler vermesi, Rus tarih uzmanları tarafından başka bir ihtimalin düşünülmesi gerekliliğini ortaya koymuş ve Nestor İskender’in kaydettiği notları derleyip aktaran bir başka yazar ihtimali tartışmaya açılmıştır. Fakat bütün bu bilinmezlik ve şüphelere rağmen Rus edebiyatında ve tarih kitaplarında metnin yazarı Nestor İskender adıyla anılmaktadır.
‘Çar Şehrinin Hikâyesi’ adlı elyazmasının yazarı ve yazılış koşulları net olarak bilinemediğinden tarihi bir belge olarak kabul edebilmek mümkün olmasa da, tarihçiler metni aynı konu ve dönemle ilgili yazılmış diğer metinlerle karşılaştırıp kuşatmaya dair bilgi ve detay edinmeye çalışmışlardır.
Tüm soru işaretlerine, açmazlarına ve tarihi belge olma özelliğinden uzak olmasına rağmen, kitabın yazılış biçimini anlaşılır ve heyecan verici bulduğumu söyleyebilirim. Nestor İskender dönemin modern savaş aletlerinden, askerlerin ve sıradan halkın yaşayış biçiminden, çarpışma sahnelerinin dehşetine kadar ince detay ve ayrıntılarla okuyucuyu tarihte bilinmeyen bir yolculuğa çıkaracak kadar bol soru işaretli fakat bir o kadar da keyifli bir metin oluşturmayı başarmış.
İstanbul Çar Şehrinin Hikâyesi Şehrin Kuruluşu ve 1453 Yılında Türkler Tarafından Alınışı
Nestor İskender
Çeviri: Gamze Öksüz, Fatih Yapıcı
Heyamola Yayınları
152 Sayfa.