İki çocuğun izinde

İtalya’da geçen öyküde İtalyan Beata ile Faslı Aziza’nın birbirlerinin hayatlarına, geçmişlerine yargılamadan, anlamaya çalışarak nasıl dâhil olduklarını görüyoruz.

EZGİ BERK

Biz yetişkinler aramızda hep “ötekileştirmek” “ötekileştirilmek” kavramı üzerine konuşuruz. Bunun zararları, ortaya çıkışı, insanlar arasında örülen duvarlar ve sonuçları hakkında yazar çizeriz. Bunu da hep kendi kendimize yaparız. Giusi Quarengi, bu çok boyutlu sorunu çocuklar için yazmış. Hem de çok gerçekçi, aman içindeki kötü kelimeler olan kitaplardan çocuklarımı koruyayım diye düşünen anne babaları göz ardı ederek gerçekleri olduğu gibi yazmaktan çekinmemiş.

Farklı bir kütüphaneci

Gelelim kitabın öyküsüne: Kütüphaneci Marina her yıl yaz tatilinde bir proje fikri geliştirip yıl içinde kütüphaneye düzenli gelen çocuklarla birlikte bu projeyi uyguluyor. Böylece bir yıl boyunca çocukların birbirleriyle tanışmasına, kaynaşmasına, eğlenmesine, düşünmesine fırsat tanımış oluyor. Kitabın konusunu oluşturan proje fikri ise eşleşen iki arkadaşın birbirilerinin yaşamöykülerini yazması üzerine. Yazı atölyesi duyurusunu gören çocuklar arasından bu projeye katılmak isteyenler bir bir eşleşiyor. Maria, yalnızca ünlü yazarların, ressamların, düşünürlerin değil, çocukların da yaşamlarının yazılmaya değer olduğunu düşünen, keşke bizim topraklara da uğrasa diye hayıflanacağımız türden bir kütüphaneci.

İtalya’da geçen öyküde İtalyan Beata ile Faslı Aziza’nın birbirlerinin hayatlarına, geçmişlerine yargılamadan, anlamaya çalışarak nasıl dâhil olduklarını görüyoruz. Diğer çocuklara göre birbirleriyle biraz geç eşleşen iki kız çocuğu vakit kaybetmeden sorularını yöneltip notlar almaya başlıyor. Aziza’nın defterinden: “Beata’nın fındık rengi gözleri, biraz koyu renk, uzun saçları ve yüzünde küçük kahverengi noktalar var. Onun yüzü güzel.” Bu da Beata’nın defterinden: “Aziza’nın simsiyah gözleri; gece gibi koyu renk, kıvırcık kısa saçları var ve teni de güneşten yanmış gibi. Güzel.”

Günler geçtikçe Aziza’yla Beata’nın birbirlerinin ailelerinden de bilgi alarak ne çok şey öğrendiklerine tanık oluyoruz. Daha çok da Beata’nın ailesinin bu göçmen kız hakkındaki fikirlerini takip ediyoruz. Kâh Aziza’ya üzülen, kâh annesine kızan İtalyan ailede onu hor görmeyenler evin çocukları oluyor. Beata bu durumu bakın nasıl anlatıyor: “Aziza evini, şehrini ve dilini değiştirdi. Onun küçükken kullandığı sözcükleri burada kimse anlamıyor. Annesi onunla ilgili çok şey hatırlıyor, ama anlatmakta güçlük çekiyor. İtalyanca biliyor, ama Aziza’nın küçükken yaptıklarını anlatmaya yetmiyor, çünkü onlar İtalyanca konuşmuyorlardı. Başka bir dil konuşulan başka bir ülkeye gitmek zor olmalı. Artık küçük değilsin, ama her şeye baştan başlaman gerekiyor, yeni doğmuş gibi; büyümüş olsan da… ne büyük karışıklık!”

Bu arada Faslı Aziza’nın okuldaki diğer arkadaşlarıyla ilişkisi, onu tuhaf karşılayanlarla nasıl mücadele ettiğine de bakıyoruz. Üzerindeki çekingenliği yavaş yavaş atan Aziza’nın en büyük destekçisi Beata oluyor. Bu proje farkında olmadan iki arkadaşın birbirlerine öğrettikleriyle daha çok renkleniyor. Yıl sonunda birbirlerinin yaşamöykülerini yazan iki çocuğun dostluğu ebedileşiyor; ama önemli olan onları bu noktaya getiren serüven. Kütüphaneci Maria’nın yazı atölyesi ile ilk adımı atılan dostluk ilişkisi, çocukların ne kadar önyargısız olduklarını gösteriyor. Birbirlerinin hayatını yazan çocuklar, aslında her çocuğun bir öyküsü olduğunu, dinlemeyi kabul edersek içinde gizli pek çok sırrı gönülden gelen sevgiyle paylaşabileceklerini ne de güzel anımsatıyor. Ruhumuzdaki çocuk saflığını ve duyarlığını kaybetmememiz, kaybettiysek de hemen arayıp bulmamız dileğiyle...

Ben ve Sen
Giusi Quarenghi
Resimleyen:Giuditta Gaviraghi
Çeviren:Nilüfer Uğur Dalay
Günışığı Kitaplığı
80 sayfa.

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ