18-24 Ocak tarihleri arasında Zorlu Center PSM’de sahnelenen İtalyan operasının ölümsüz eseri ‘La Bohème’ opera sahnesinde tartışmalar getirerek geldi. Eserin Boğaziçi Caz Korosu’na emanet edilmesiyle ‘Genç Opera Sanatçıları’ kaygılarını dile getirdi. Boğaziçi Caz Korosu’nun şefi ve koroyu ‘La Bohème’e hazırlayan Masis Aram Gözbek, ‘Israrla bizi taraf ilan etmeye çalışan bir grup var ama konunun muhatabı kesinlikle biz değiliz, olamayız da’ diyor.
İtalyan operasının en büyük bestecilerden Puccini’nin akıllara ilk gelen eseri ‘La Bohème’ 18-24 Ocak tarihleri arasında Zorlu Center PSM’de sahnelenecek. İngiliz Royal Opera House’ın bu özgün prodüksiyonunda sanatçıların üzerinde, görkemli opera evinin bundan 100 yıl önce ‘La Bohème’i ilk kez sahneye koyduklarında kullandıkları kostümleri göreceğiz. Böylesine büyük bir prodüksiyonun İstanbul’a gelecek olması bizi heyecanlandırırken öte yandan Türkiye’deki opera camiasının bazı tartışmalara gebe olduğunu gördük. Şef Cem Mansur yönetimindeki Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası’yla sahnelenecek operada, koro görevinin Boğaziçi Caz Korosu’na emanet edilmesi kararı alındı. Bu kararın ardından ‘Genç Opera Sanatçıları’ imzasıyla yayımlanan bir bildiride, genç operacılar kaygılı olduklarını belirttiler. Bildiride, “(…)üzerine titrediğimiz Puccini müziğinin şimdi amatör koristlerin ellerinde olması ve opera korosu deneyimi olmayan bu seslerin sahnede oyunculukla birleştirilecek olması kaygılarımızı ve kırgınlığımızı arttırmaktadır” ifadeleri yer aldı. Boğaziçi Caz Korosu’nun şefi ve koroyu ‘La Bohème’e hazırlayan Masis Aram Gözbek’le bu kaygıların haklı olup olmadığını konuştuk.
La Bohème’le, her zamankinden farklı bir çalışma içinde Boğaziçi Caz Korosu. Nasıl çalıştırıyorsunuz koroyu?
Dışarıdan bakanlar pek bilmeyebilirler ama, bu koroda her zaman çeşitli disiplinler bir arada olmuştur. Müzik teorisi ve müzik tarihinden tutun drama ve dans eğitimlerine, çeşitli dönemsel okumalardan seminerlere, metin analizlerine kadar, yaptığı her işi derinlemesine irdeleyen bir ekibiz. Rutin çalışmalarımızın %40’ını teatral çalışmalar oluşturuyor. Dolayısıyla, koroya dahil olan herkes, karşılaşacağı farklı manzaralara dair belirli bir esneklik kazanıyor. La Bohème ise çok özel bir proje. Puccini, opera tarihinin en önemli bestecilerinden. Tabii, operanın, bizim alıştığımızdan çok daha farklı bir şarkı söyleme ve ifade biçimi var. Bu proje için 4 Ocak’tan beri neredeyse aralıksız şekilde çalışıyoruz. Öncelikle opera tarihini, Puccini’yi, La Bohème’i derinlemesine araştırdık, konuştuk. Eserin farklı yorumlarını seyrettik, inceledik. Metni, hikâyeyi ve karakterleri analiz ettik. Bunun dışında işin bir de teknik boyutu var. Şan çalışmalarımızı, biraz daha bu stile yönelttik. İtalyanca telaffuz üzerinde de epey duruyoruz. Eserin çok hızlı giriş çıkışları, gruplara bölünmesi ve o grupların nerelerde girip nerelerde çıkacağı gibi, hata kaldırmayacak noktalar var. Mükemmel bir korepetitörle çalışıyoruz; Barış Büyükyıldırım. Çalışmalar gayet iyi gidiyor, projeye tam olarak odaklanmış durumdayız.
La Bohème kadrosu için daha büyük bir ekip oluşturmanız gerekti. Yeni ekibi nasıl toparladınız?
La Bohème kadrosu yaklaşık 60, Boğaziçi Caz Korosu’nun 2015 kadrosu ise yaklaşık 50 kişi. Ama aynı zamanda, geçen yıl başlattığımız, sekiz yıldır yolu bu korodan geçmiş herkesin bir araya geldiği, Caz Korosu ‘Yeniden’ adlı bir projemiz var. Yaklaşık 250 koristten bahsediyoruz... Bu tür özel projeler söz konusu olduğunda, bu gruba da çağrıda bulunuyoruz. Dolayısıyla, kalan 10 kişiyi bu şekilde belirledik.
Bu çalışmayla önünüzde yepyeni bir yol açılıyor. Alışık olduğumuz Boğaziçi Caz Korosu’ndan farklı bir koro görecek miyiz bundan sonra?
Boğaziçi Caz Korosu farklı projelere hep açık oldu, bundan sonra da böyle olacak. Maalesef, koroyu sadece toplu taşıma araçlarında ve Gezi Parkı’nda şarkı söyleyen veya yalnızca türkü söyleyen bir grup genç zanneden bir çoğunluk var. Bu koro, adı ‘caz korosu’ olarak kalmış olsa da, Rönesans’tan çağdaş dönem klasik eserlere, çok sesli türkü düzenlemelerinden pop ve caza kadar uzanan, çok geniş bir repertuvar seslendiriyor yıllardır. Bu proje de, koro için çok önemli bir adım. Tabii ki opera korosu olmayı hedeflemiyoruz ama gerektiğinde opera, gerektiğinde senfonik eserler de seslendirebilecek esnekliği kazanmak, bir hedef olabilir.
La Bohème’in size emanet edilmesi üzerine, ‘Genç Opera Sanatçıları’ imzalı bir bildiri yayımlandı. Bu konudaki görüşleriniz nelerdir?
Genç opera sanatçılarının kaygılarını anlayabiliyorum. O bildiriyi hazırlayanların, paylaşanların çoğu konservatuvardan arkadaşım. Bu büyük sorundan bir kişiyi veya bir kurumu sorumlu tutmak büyük haksızlık olur. Israrla bizi taraf ilan etmeye çalışan bir grup var ama konunun muhatabı kesinlikle biz değiliz, olamayız da.
Bildirideki eleştirilerden biri, Boğaziçi Caz Korosu’nun amatörlerden oluşması. Sizin veya koristlerin operayla bir bağı var mı? La Bohème’de yer alacak koristlerin profesyonel veya opera eğitimi almış olmaları sizce zorunlu mu?
Boğaziçi Caz Korosu’nun amatörlerden oluştuğu kesinlikle doğrudur, ekipte opera eğitimi almış tek bir kişi yoktur. Birkaç müzik öğrencisi ve müzik öğretmeni var yalnızca. Ben, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Kompozisyon ve Orkestra Şefliği Bölümü öğrencisiyim. Bir operanın koro partisinin nasıl çalıştırılacağını bilmeseydim, bunu yapamayacak olsaydım, koroyu böyle bir serüvene sürüklemezdim. Bu kadar yıl amatör koristlerden oluşan bir ekiple çalışıp, bütün imkânsızlıklara ve engellemelere rağmen bu ekibi dünyanın en üst noktalarına taşıyabilmeyi başarmış biri olarak, bu insanlarla neyi yapıp neyi yapamayacağımı muhakeme edecek bilinçteyim. Bu noktada zorunluluk diye bir şeyden kesinlikle söz edilemez. Dolayısıyla, “Amatörler opera söyleyemez” eleştirisi yersiz ve haksız. Temel sorun, ‘amatör’ kavramının Türkiye’de yeterince tanınmıyor olması. Amatör, yaptığı işten para almayan, profesyonel ise bu işten para kazanan anlamına gelir. Amatör bir kişi veya grup, dünyanın en kaliteli işini çıkartabilirken, profesyonel bir ekip, çok kötü bir iş ortaya koyabilir. Dolayısıyla, yapılan işin kalitesini belirleyecek kavramlar bunlar değildir. Kaldı ki, bu koronun başarıları ve müzikalitesi ortadadır. Daha önce bir opera deneyiminin olmaması, koronun bu projede kötü bir iş çıkartacağı anlamına gelmez. Bu koro, ‘amatör’, ‘eğitimsiz’ koristlerle, dünyanın en üst seviye festivallerinde, konularında en uzman kişiler tarafından değerlendirilmiş, koronun başarıları defalarca, dünya şampiyonlukları dahil, en büyük ödüllerle kanıtlanmıştır.
“Bütçe olmadığı için Boğaziçi’ne verildi bu iş” sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bizim hangi işi ne şartlarda kabul ettiğimiz kimseyi ilgilendirmemeli. Hiçbir şey etrafta yazılıp çizildiği gibi değil. Özellikle son günlerde çeşitli mecralarda bazı meblağlar da telaffuz edilmeye başladı ki, bu tür yazıları son derece çirkin buluyoruz. Her birinde farklı bir şey yazıyor, ben bile hangisine inanacağımı şaşırdım. Amacından sapmış olduğu son derece bariz olan eleştiriler ciddiye alınmamalı, zaten biz de almıyoruz. Bir de, “Koro şefi, aldığı şu kadar para karşılığında koristlerini bedava çalıştırmayı kabul etti” gibi ifadeler var. Tam anlamıyla bütün hayatımı bu koroya adayıp, bu korodan hâlâ tek bir kuruş kazanmadığımı bilselerdi ne yaparlardı acaba?
Tüm bu tartışmalar göz önünde bulundurulduğunda, bu işe kalkışmanız büyük cesaret...
Bunun farkındayım. Fakat bu koro bu cesareti her zaman gösterdi, her zaman riskler aldı. Biraz da bu yüzden, bu kadar imkânsızlığa rağmen bu noktalara gelebildi. Bu teklif bize geldiğinde etrafımızda böyle bir tartışma ortamı yoktu. Aralık ayının ortasıydı, Cem Mansur beni arayıp durumu kabaca anlattı; Devlet Opera ve Balesi’nin projeden çekildiğini, bir koroya ihtiyacı olduğunu söyledi. Ben de, bizim bir opera korosu olmadığımızı söyleyip, bu işi daha iyi yapabilecek birilerinin olup olmadığını sordum. O an için olmadığını ve durumun acil olduğunu söyleyince, biraz da onun ricası üzerine, bu teklifi kabul ettik. Birkaç gün önce tartışmalar alevlendi, hakarete varan sözler dolaşmaya başladı. Fakat, dediğim gibi, bizim bu durumda bir taraf veya muhatap gösterilmemiz kabul edilemez. “Bu işi herkesten iyi yaparız” gibi bir iddiamız yok; kimsenin işini elinden almış, bir teklifin ‘üzerine atlamış’ da değiliz.