Türkiye’de fotoğraf güzel olmayanı görmüyor

Laleper Aytek’in Paris’te çektiği 63 siyah-beyaz fotoğrafın yer aldığı NON-PARIS başlıklı sergi, Fransız Kültür Merkezi’nde açıldı. Paris’e, bugüne dek bakılmamış bir biçimde, “gözün ‘non’ haliyle” baktığını söyleyen sanatçıyla, Fransızcada önüne geldiği kelimeye eksiklik ve yadsıma anlamı katan bu önekin fotoğraftaki anlamını ve 31 Ocak’a kadar açık kalacak olan sergisini konuştuk.

NON-PARIS projesi nasıl başladı ? 

Paris’te bir fotoğraf fuarına katılmak için gitmiştim. Şehri gezerken farklı bir heyecan hissettim, bu şehirle ilgili bir şeyler yapmak istedim. Daha sonra konuyu, Fransız Kültür Merkezi’nin müdürü Berenice Gulmann’a açtım, projeme destek olacaklarını söylediler. 2013’ün Şubat ayından 2014 Mart’ına kadar bu proje üzerine çalıştım.

‘Non’ nereden geliyor?

Bir arkadaşıma çektiğim fotoğrafları gösterdiğimde, “Sen ‘non’ çekiyorsun” demişti. O zaman karar verdim, serginin adının NON-PARIS olmasına. Bu arada, serginin Fransız Kültür’de açılmasının bir nedeni de, bu galerinin klasik galeri mantığıyla çalışmıyor olması. Sanatçının işine hiçbir biçimde müdahale etmeden, her türlü baskı maliyetini dahi üstlenerek bu projenin ortaya çıkmasına yardımcı oldular. Galerilerin müdahalelerinden bağımsız bir iş üretebilmek, fotoğrafçı için bir nimet.

İstanbul’a ‘non’ bakılabilir mi?

Bakılabilir – takıntılı olduğumuz ‘güzel fotoğraf’ tanımlamalarımızdan sıyrılabilirsek elbette... İFSAK’ın çıkardığı 55. yıl kitabında onlarca Kız Kulesi fotoğrafı var. 2015 yılında hâlâ böyle olması insanı üzüyor. Hepimiz Kız Kulesi’nin var olduğunu biliyoruz fakat bilmediğimiz haller de var. Örneğin Tarlabaşı’nda seks işçiliğiyle para kazanan bir travestinin hayatı yer bulamıyor Türkiye’de, fotoğraf alanında. Belli normallerimiz var, bunlar üzerinden ‘güzel’ fotoğraf çekiyoruz. Bu durumu 80 sonrası kadın fotoğrafçıların kırdığını düşünüyorum. ‘İstanbul’ adlı bir sergiye baktığımızda hemen klasik anlamda güzellik öne çıkıyor. İFSAK’ın bu tavrını değiştirmesi gerek. Maksadımız güzel fotoğraf çekmek olmamalı. Burada kastım, insanların duygularını sömürmek değil. Robert Frank de Amerikalıların fotoğraflarını çekmiş, ancak duyguları hiç istismar etmiyor. Diane Arbus da, dönemin garip görünen ve hastalıklı insanlarını çekmeye yönelmiş.

Türkiye’deki kadın fotoğrafçıların yeri hakkında ner düşünüyorsunuz?

Fotoğrafın bir cinsiyeti yok belki ama çekenin bir cinsiyeti var. Farklı yaşam birikimleriyle, kadın ya da erkek oluyoruz. Kadın olmak, başka faktörlerden daha önemli bir değişken. Türkiye fotoğrafında güzel fotoğraf üretme koşulu var. Geçen yıl Semiha Es Uluslararası Kadın Fotoğrafçılar Sempozyumu’nu düzenledik. Kadın fotoğrafçıların çalışmalarından bir seçki yapınca gördük ki kadın fotoğrafçılar görünür olmakta güçlük çekiyor. Bu durum 1980 sonrası kadın fotoğrafçılarla kırılmaya başlıyor. Bu sempozyum sayesinde birçok kadın fotoğrafçının arşivine, sınırlı bir ölçüde de olsa ulaştık. Bunların arasında Maryam Şahinyan, Eleni Küreman, Naciye Suman ve Semiha Es’in arşivleri vardı. Bunlar, Türk basınına fotoğraf üreten ilk kadın fotoğrafçılar. Semiha Es ölmeden bir yıl önce arşivini bir arkadaşına veriyor, o almazsa çöpe atacağını söylüyor. Arşive ulaştığımda gözlerime inanamadım. Semiha Es’in Kore Savaşı’ndan fotoğrafları vardı. Tıpkı Robert Capa gibi...

Etiketler

Fotoğraf


Yazar Hakkında