Thomas De Waal’in ‘Barış ve Savaş süreçlerinde Ermenistan ve Azerbaycan’ isimli kitabı, yazar tarafından gerçekleştirilen 120’yi aşkın görüşmeye, Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) Politbüro arşivleri gibi birincil kaynaklara ve ikincil kaynaklara dayanıyor.
Miray Özturan
İki ülke arasındaki anlaşmazlıklarda birincil ya da ikincil ağızlardan sarf edilen sözlerin ne kadar belirleyici olduğunu tarih bize sık sık gösterir. Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığında da bu durum tüm çıplaklığıyla, önümüzde duruyor.
Kitap boyunca, Sovyet tarihinin son dönemine damgasını vuran ilk çatışmanın, SBKP Politbürosu’nun konuyu çözüme kavuşturamamasıyla zaman içinde yavaş yavaş nasıl büyüdüğüne ve savaşa dönüştüğüne şahit oluyoruz.
De Waal’in yolu
Ermenistan ve Azerbaycan toplumlarının iki rakip olduğu düşüncesinin nasıl filizlendiğini, uluslararası kuruluşların nasıl sınıfta kaldığını, böylece iki toplumda da artan savaş yanlısı söylemlerin nasıl oluşmaya başladığını kronolojik olarak okuyoruz. Son olarak, günümüzde kimsenin üçüncü bir anlatıyı, yani barışı dillendirmez hale gelişini görüyoruz. Tam bu noktada, De Waal’in üçüncü yolu, yani barış perspektifi devreye giriyor.
Bugün bazı Ermeniler, bazı Azeriler ve bazı STK’lar, üçüncü yol olarak barışı inşa etmeye çalışıyorlar her şeye rağmen. De Waal kitabında, halkın haber alma özgürlüğünün engellendiği ve iletişim araçlarının hükümet tarafından baskı altında tutulduğu bu yarı otoriter toplumlarda ‘çatlak sesler’in de maalesef neredeyse hiç duyulmadığından yakınıyor. Aslında bu hayati önem taşıyan ‘çatlak seslere’ dikkat çekmek için oldukça emek sarf ederek belki de bu konu hakkında yazılabilecek en dolu, en barışçıl kitabı yazmaya girişen De Waal, bu amaçla üç ay Azerbaycan’da, üç ay da Ermenistan’da yaşayıp Karabağ’a da defalarca seyahat etmiş.
Olayları yaşayanların ağzından…
De Waal, tarihi önyargıları ve yıkıma uğramış ilişkileri, tarihsel arka planı eşliğinde anlatan barış yanlısı, dostluk odaklı ve bugüne kadar üretilmemiş bir dille yazmış kitabını. Olayların kronolojik olarak verilmesi ve yaşananların bizzat o olayları yaşayanların ağzından anlatılması, okuyucunun bölgede olup bitenleri farklı boyutlarıyla anlayabilmesini sağlıyor.
Karabağ sorunuyla ilgili kitap yazmak için kolları sıvadığında objektif bir kaynak bulamamaktan yakınan De Waal, kitabını her iki tarafın acılarının yanı sıra tarihsel komşuluk ilişkileri üzerine kurmaya da çaba göstermiş. Ermeni ve Azeri tarihçilerin ağzından sık sık duymaya alıştığımız, Karabağ’ın tarih boyunca Ermeni ya da Azeri toprağı olduğu yönündeki sözlerini dikkate almayarak, De Waal, tarih yazıcılığı için de mükemmel bir örnek ortaya koyuyor.
Thomas De Waal kimdir?
Thomas de Waal, Washington’da bulunan Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nın Rusya ve Avrasya programında kıdemli araştırma görevlisi olarak çalışıyor. 1991’den bu yana, gazeteci, yazar ve sivil toplum gönüllüsü olarak Rusya ve Kafkasya üzerine haberler yaptı ve yorumlar yazdı. 1998’de, Carlotta Gall ile birlikte yazdığı ‘Chechnya: Calamity in the Caucasus’/’Çeçenya: Kafkaslar’da Yıkım’ (NYU Press) adlı kitabı yayımlandı. De Waal, Kafkasya üzerine bugüne kadar yazılmış en önemli giriş kitaplarından biri olan, ‘The Caucasus: An Introduction’/’Kafkaslar: Bir Giriş’in de (OUP, 2010) yazarıdır.