OHANNES KILIÇDAĞI
Ayasofya ve Ermeni Patriği
Ayasofya’nın bugün cami olmasını isteyenler 600 sene öncesinin değer ve pratiklerini bugün aynen takip edip, herkesin buna göre hareket etmesini istiyorlar. Ayasofya’nın cami olmasına gerekçe olarak ‘kılıç hakkı’ diye bir şey ileri sürüyorlar. Cami olmuş-olmamıştan ziyade, korkunç olan bu.
Hangimiz Ulubatlı Hasan, hangimiz Konstantin?
Hiç lafı döndürüp dolaştırmaya gerek yok, bugün köleliği savunmak ile, ‘fetih’ diye bir kavramı savunmak, ona övgüler düzmek aynı şeydir.
Patriği tanımayan sadece Garo Paylan mı?
Hepimiz adına idareye gönderilen bir yazıdan, yapılan bir girişimden malumatınızın olmadığını söylüyorsanız, ki söylüyorsunuz, sizi asıl tanımayan, sizden habersiz, bu toplum adına girişimde bulunanlardır.
Bizi biz yapan seçimlerimizdir
Patrik seçiminde bu anlayış yüzünden defolu, hatalı, ayıplı bir seçim süreci geçirmek zorunda kaldık. Aynı hataya vakıf seçimlerinde düşmemek lazım.
Devenin boynu
Gerek Beyoğlu’nun yıllardır kangrenleşmiş ve şaibeli durumunu, gerek iki kişiyle karar alma garabetini, gerek Ermeni toplumunun birçok başka sorununu çözecek, en azından çözümün olmazsa olmaz ilk adımı olacak eylem bellidir: Vakıf seçimlerinin bir an önce yapılması.
Kürtler ve Ermeniler, tırnak içinde
Sonuçta ‘büyük’ aktörler yağmadan büyük pay, ‘küçük’ aktörler küçük pay aldı. Bunların yanı sıra, kendini ‘haram’dan sakınan Kürtler, Türkler, Müslümanlar olmuş mudur? Evet. Bütün bu sorular ve cevaplar birbiriyle çelişkili değildir, gerçeğin karmaşık niteliğine işaret eder sadece.
Yine mi "kılıç artığı"?
Bugün Ermenileri kastederek söylense de söylenmese de, muarız olarak görülen birilerine kötü bir şey söylemek maksadıyla, Ermenileri –ve diğer katliam mağdurlarını– aşağılayan bir söz kullanılmıştır. Nereden baksan yanlış, nereden baksan vahim.
“Yerevan’a değil cehenneme!”
Müttefiklerin açıkça sırt çevirdiği, Ankara’dan kapalı-açık tehditlerin geldiği bu ortamda, üstelik Eylül 1922’de İzmir’in Rum ve Ermenilerine yapılan ve bugün hâlâ ‘düşmanı denize dökmek’ adı altında övünülen muameleler de gözlerinin önündeyken, Ermenilerin bir karar vermesi gerekiyordu.
Karantinada bir 24 Nisan
Peki, Türkiye toplumu için Ermeni Soykırımı’nı hatırlamak, kurbanları anmak ve bunların ötesinde soykırımın ne olduğu, nasıl olduğunu idrak etmek neden önemli ve gerekli? Bu yazıda kısaca üç başlık altında bu soruya eğilmeye çalışacağım.
Virüsten Holokost’a notlar
Ölümün toplumsal hayatta oturtulduğu ‘normal’ pozisyondaki, ritüellerdeki kaymalar insanlar arasındaki ilişkide de çarpılmalara yol açıyor. . O yol ve yöntemler ortadan kalktıkça insan ve kitle davranışları da savrulmaya, ölümle başka tür bir ilişkilenme biçimi ortaya çıkmaya başlıyor.