OHANNES KILIÇDAĞI
Varlık Vergisi, yokluğun yolu
Amacın söylendiği gibi sadece vurguncuyu, istifçiyi, karaborsacıyı vurmak olmadığını gösteren bariz başka bir hâl ise şoför, komisyoncu, sekreter, terzi, garson gibi, emeğiyle hayatını kazanan Hıristiyan ve Yahudilere de vergi salınmış olmasıdır.
Hrant Dink boşuna mı konuştu?
O öldükten sonra birilerinin ona atfetmeye çalıştığının aksine, ne soykırıma soykırım demekten vazgeçmişti, ne de diasporayı şeytanlaştırıyor veya sorunların tek kaynağı olarak görüyordu. Evet, diaspora kurumlarını da eleştiriyordu. Dürüst bir aydının yapması gerektiği gibi, yanlışı nerede görürse orayı eleştiriyordu ama halkının başına gelenleri ne unutmuş, ne de unutturmaya çalışmıştı.
Boğaziçi kayyumu
Aynı HDP’li belediyelerde olduğu gibi, rejim, sonucu hoşlarına gitmeyen seçimi tanımadı. Birinci kayyumun atanmasından önceki seçimde Gülay Barbarosoğlu neredeyse %90 oyla seçilmişti ama rejim kayyum atamaktan çekinmedi.
2020, olmasaydın da olurdu!
Biz bir fragman gördük sadece. Onda bile yaşamla ve belki ondan da ilginci ölümle olan ilişkimiz, ölüme karşı hislerimiz rayından çıktı. Hani, ölüm karşısında ‘hayvanileştik’ desem yeridir.
İsimler önemlidir
Ermeniler söz konusu olduğunda da Halide Edip’te farklı dönemlerde farklı yaklaşımlar ve uygulamalar görüyoruz. Kimi zaman Ermenilerin acılarını açıktan tanıyan ve hatta “mensup olduğu kavim adına” Ermenilerden özür dileyen bir Türk aydını olur.
İçişleri Bakanı
Okullardaki ‘masum’ çocuk gruplarından tutun da mafyaya kadar her grup kendi çapında şiddet üretebilir. Devletin bu konudaki tekeli, şiddetinin meşru ve bir sınırının olmasına bağlıdır. Bu sınırı çiğnemiş veya çiğnenmesini vazetmiş devlet görevlileri, şiddet üreten diğer yapılar karşısında meşruiyet iddiasını kaybeder, onlardan biri hâline gelir
Batı’dan medet ummak
Bazı Ermeniler yalnız 19. yüzyılda değil, şimdi bile ‘ortak din ve kimlik’ olarak Hıristiyanlık ve onun sembolleri öne çıkarılırsa ‘Hıristiyan Avrupa’nın ‘din uğruna’ harekete geçeceklerini düşündüler. Göremedikleri, bırakın bugünü, 19. yüzyılda dahi böyle bir ‘Hıristiyan Avrupa’ bloğunun olmadığı.
Komşunun mesajı
Amerika’da, en azından ülkenin bizim yaşadığımız bölümünde, insanlar bahçelerine siyasi-sosyal mesajlar içeren levhalar koyuyorlar. Burada karşılaştığım bir tanesine dikkatinizi çekmek istiyorum.
‘Atsız Parkı’ndan geçen yol nereye çıkar?
Bir ırkçının, üstelik ırkçılığıyla övünen bir ırkçının isminin, taltif edilir biçimde bir parka veya başka bir kamusal mekâna verilmesi son derece vahimken, bunun bir de bütün İstanbul’u temsil eden bir meclisten çıkması, İstanbul Belediye Başkanı’nın da desteğini alması, durumu daha da vahim hâle getiriyor
Cezasızlık
Kurkut davasında çıkan kararın Kürtlere, devletin silahlı adamlarına ve genel olarak topluma verdiği mesajlar çok açık değil mi? Kürtlere bu devlet açıkça “Benden adalet bekleme” derken, kendi silahlı güçlerine de “Ne yaparsan yap senin arkandayım, sana hiçbir şey olmaz” demiş oluyor.